T Harfi ile Başlayanlar
TABAKA, 1) Genellikle sedimanter olarak teşekkül etmiş, düzlem şeklinde uzanımı kalınlığına göre çok fazla olan kayaç, kömür veya cevher yatağı. Bir tabakayı diğer tabakalardan ayıran düzleme “Tabaka düzlemi” , birbiri üzerinde oluşmuş birkaç tabakaya “ Tabaka serisi” denir. Tabakalar, meyillerine (yatay, eğik, dik) ve tektonik (normal, kıvrımlı)yapıya göre tasnif edilirler. Diğer bir tasnife göre 0-20° düz, 20-40° az yatımlı, 40-60° yatımlı, 60-90° dik yatımlı olarak tanımlanır. Aynı tanım damar yatımları (meyilleri) için de kullanılır. 2) Katman. —>
Şekil.
TABAKA DOĞRULTUSU, Tabaka yatımına dik olan doğrultu. —>
İstikamet.
TABAKA DÜZLEMİ, —>
Tabaka.
TABAKA İSTİKAMETİ, —>
İstikamet.
TABAKA SERİSİ, —>
Tabaka.
TABAKALAŞMA DÜZLEMİ, Sediman kayaçları yataklara veya katmanlara ayıran süreksizlik düzlemi. —>
Tabaka.
TABAN, Maden ocağı içerisinde açılan boşlukların altındaki yatay veya eğimli olabilen ayırım düzlemi (galeri tabanı). 2) Tabaka halindeki maden yatakları düşünüldüğünde madenin alt sınırını teşkil eden yüzey (damar tabanı). 3) Bir ayağın alt veya üst yolu (taban yolu).—>
Taban galerileri.
TABAN TAKOZU, Taban yastığı. Taban basıncını direğe ileten takoz. Direğin zemine batmasını önlemek, iyi yük almasını ve iyi çalışmasını sağlamak amacı ile kullanılır. —>
Şekil.
TABAN YOLU YÜKLEME YERİ, Ayakta üretilen kömürün, alt taban yolunda ocak arabalarına yüklendiği yer. Yükleme, ayağın mekanize durumuna göre, zincirli konveyör veya panzer ile direkt banda da yapılabilir. —>
Şekil.
TABANCA, —>
Martoperforatör. Martopikör.
TABANCI, Ayak alt ve üst yolları olan tabanları süren (açan) işçi.
TABANCI EKİBİ, Taban yollarının sürülmesinde çalışan işçilerin tümü. Tabancı ekibinde çalışan işçiler tabancı ustası, tabancı yedeği ve taban işçisi diye sınıflandırılırlar.
TABANCI USTASI, —>
Tabancı ekibi.
TABANCI YEDEĞİ, —>
Tabancı ekibi.
TABAN FIRÇASI, —>
Fırça vurmak.
TABAN KABARMASI, Arazi tazyiği veya galerinin kestiği killi tabakaların su etkisi ile plastik hale gelip galerinin tabanında yükselmesi. —>
Kabarma.
TABAN KALKERİ, Maden ihtiva eden formasyonların altında bulunabilen ve madenin devam etmediği hakkında kesin bilgi veren kayaç.
TABAN KILAVUZU, —>
Kılavuz.
TABAN KONGLOMERASI, 1) Aşınma etkisi ile girintili ve çıkıntılı olan diskordans düzlemi üzerine eski teşekkül etmiş tabakalardan kopan yuvarlak veya köşeli çakılların yığılımından meydana gelen ve yeni tabakalaşmanın tabanını teşkil eden konglomera. 2) Kaide konglomerası.
TABAN LAĞIMI, —>
Kılavuz. Taban-tavan galerileri.
TABAN SÜRMEK, Damarda istikamet boyunca tavan veya tabanı veya hem tavan ve hem de tabanı keserek yapılan taban yolu ilerlemesi (galeri açma).
TABAN TAŞI, 1) Damarın tabanını teşkil eden kayaç. 2) Belli bir madeni içeren formasyonun altında bulunan kayaçlar.
TABAN-TAVAN GALERİLERİ, Maden yataklarında işletme metodunu uygulamak, üretim yerinde ulaşım, havalandırma ve nakliyatı sağlamak için damar istikametinde damar tabanını (tavanını) takip ederek sürülen galeriler. Bunlar damar istikametinde ve damar içinde sürülürse —>
Kılavuz adını alır. Damara paralel olarak tavan taşı veya taban taşı içinde sürülen galerilere de taban veya tavan lağımı denir. —>
Ayak boyu.
TABAN YOLU, Ayağın dibinde veya başında damar kalınlığına göre damarın taban veya tavan taşını takiben veya damarın taban ve tavan taşlarını keserek sürülen yatay galeri —>
Şekil.
TABİİ HAVALANDIRMA, —>
Havalandır-ma, Doğal havalandırma.
TABİİ VANTİLASYON, —>
Tabii havalan-dırma. Doğal havalandırma.
TABLA TEKTONİĞİ, —>
Plaka tektoniği.
TAHKİMAT, 1) Maden ocağını teşkil eden galeri, kuyu ve üretim yerlerini mal ve can emniyeti bakımından çalışılabilinir duruma sokmak ve çalışılabilir durumda tutmak için yerine göre ağaç, demir ve beton kullanılarak yapılan takviye. 2) İksa. 3) Destek düzeni.
TAHKİMAT LAMASI, —>
Bağlantı pabucu.
TAHKİMATLI AYAK İŞLETME METODU, Maden yatağının şekli, büyüklüğü, tipi ve örtü tabakası ile yan kayaçların karakteri ve madenin ekonomik işletilmesi vb. hususlar dikkate alınarak çeşitli tahkimat kullanılmak suretiyle üretim yapma sistemi. Bu metot tabii tahkimatlı ve sun’i tahkimatlı olarak iki gruba ayrılabilir. Tabii tahkimatlı işletme metotları olarak topuklu mağara, damarda gerileme, muntazam topuk bırakılan oda ve topuk metodu, sun’i tahkimatlılar da kabak direk, domuz damı, beton ayak gibi vasıtalarla tahkim edilen eğik veya dik dilimli işletme metotları, küp kasalı, ufki dilimli ters V veya piramit, dik aynalı ve başaşağı işletme metotları şeklinde bir ayrıma tabi tutulabilir.
TAHKİMAT MALZEMESİ ZAYİATI, Özellikle ayaklarda olmak üzere, yerleştirme sırasında bozulan veya göçükte kaldığı için kurtarılamayan tahkimat malzemesi.
TAHKİMAT MUKAVEMETİ, Tek maden direği veya tahkimat ünitesinin kilonewton/m2 olarak taşıyabileceği azami tavan yükü.
TAHKİMAT RANDIMANI, Uzun ayak işletme metodunda, bir işçinin bir vardiyada yaptığı tavan tahkimatı ile emniyete aldığı tavanın, metrekare olarak ifadesi.
TAHKİMAT TAKVİYESİ, Galerilerde yapılmış bağların tavan ve yan basınçlara karşı bir set hâlinde karşı koymalarını sağlamak, alına yakın bağların ateşlemelerde deforme olmalarını veya devrilmelerini önlemek için boyundurukların veya yan direklerin, galeri istikametinde yerleştirilen kiriş şeklindeki direk veya profil demirleri ile takviyesi. Ayrıca; yeraltında kuyu ve yol tahkimatlarının üst ve yan basınçlara karşı direncini arttırmak amacı ile ilâve bağlarla desteklenmesi. Arına yakın mevcut bağların, ateşlemelerde hasar görerek devrilmelerini önlemek için boyundururk veya yan direklerin kiriş şeklindeki direk (Fırça) veya profil demirlerle takviyesi. —>
Şekil.
TAHKİMAT YOĞUNLUĞU, Münferit direk veya yürüyen tahkimat kullanılacak ayaklarda 1 m2’lik tavan alanının tutulması için yerleştirilen direk veya yürüyen tahkimat sayısı. Bu sayı, tahkimat nizamına ve işletme tertibine bağlıdır. İşletme tertibinde en az ve en çok tahkimat yoğunluğu belirtilir.
TAHLİSİYE, 1) Kurtarma. 2) Can kurtarma. Kurtarma işlerinde görevli kimselere de tahlisiyeci, tahlisiye cihazları ile tahlisiye ekiplerinin hazır bulunduğu yere tahlisiye istasyonu, herhangi bir gereksinimde kullanılmak üzere tahlisiye cihazları ile donatılmış arabaya da tahlisiye (kurtarma) arabası denir.
TAHLİSİYE ARABASI, —>
Tahlisiye.
TAHLİSİYE CİHAZI, Tahlisiyecinin kurtarma çalışmaları sırasında; dışarıdaki havayla solunum irtibatı olmadan 2, 4, 5 veya 7 saate kadar teneffüs edebilmesini sağlayabilecek şekilde içinde yüksek tazyikli oksijen tüpü, alkalipatron ve sun’i ciğer bulunan 16,5-18 kg ağırlığında kurtarma cihazı. Bu cihazda bulunan oksijen tüpü teneffüs için gerekli oksijeni verir, alkalipatron teneffüs edilmiş oksijen içindeki karbon dioksidi alıp geri kalanı sun’i ciğer vasıtası ile nefes alma devresine tekrar vermeye yarar.
TAHLİSİYE İSTASYONU, Maden ocakların-da meydana gelebilecek yangın, infilak vb. ocak kazalarında en kısa zamanda gerekli müdahaleyi yapmak üzere görevlendirilmiş ekiplerin bulunduğu ve hazır kurtarma cihazları ile teçhiz edilmiş yer.
TAHLİSİYECİ İŞARETLERİ, Tahlisiye-cilerin tahkikat ve kurtarma ameliyelerinde kullandıkları çeşitli darbe hareketleriyle verdikleri sesli veya ışıklı sinyaller. Karşıdan aynı işaretin tekrarı (evet) anlamına gelir.
1. Dur! 1. Durdum!
2. İleri!
3. Geri!
2+2. İmdat. (aralıklı)
5. Her şey yolunda mı? 5. Her şey yolunda
1+2. Yardım lazım mı? 1+2. Yardım lazım!
TAHLİSİYE TAKIMI, Sondaj kuyularında arızaya uğrayan sondaj takımlarının kurtarılma-sına yarayan özel teçhizat.
TAHMİL-TAHLİYE, Yükleme-boşaltma.
TAHMİNİ MÜMKÜN REZERV, Maden arama çalışmaları ancak münferit noktalara inhisar eden, cevher kalitesi hakkında bilgilerle belirli numunelere dayanan, detay jeolojik ve metalojenik haritalarla cevherleşme uzantısı ve tekrarlanma ihtimalleri ortaya konmuş olan, emniyetli jeofizik endikasyonlar veya jeoşimik verilerle cevherleşmenin mümkün görülerek hesaplandığı rezerv sınıfı.
TAHNİT, Çürümeye karşı korumak için maden direklerine ilaç emdirilmesi.
TAKADDÜM HAKKI, Maden hakkı için ilk müracaat edene tanınan öncelik.
TAKE, Kafeslerin kuyu ağzında veya kuyu dibinde salınım yapmadan kafes tabanındaki rayın demiryolundaki ray hizasında durmasını sağlayan ve kafesin yükünü almaya yarayan mekanizma. Son zamanlarda takelerin yerini daha uyum sağlaması kolay olan geçiş köprüsü almıştır.
TAKOMETRE, 1) Optik yöntemle uzaklık ve yükseklik farkları ile düşey ve yatay açıların ölçümünde kullanılan teodolit. Âletin yapısında mevcut stadimetre çizgileri ile gözlem noktasında dik olarak tutulan mira üzerinde okunan değerlerden, âlet noktası ile gözlem noktası arasındaki eğik uzunluk ve düşey açının da okunması ile yatay mesafe ve kot farkı bulunur. 2) Çabuk ölçer. Arazide yatay mesafe ile kot farkını direkt ölçebilen takeometreler mevcuttur. —>
Teodolit.
Yatay mesafe= (Mü-Ma)xSin
2 ??
Kot farkı = (Mü-Ma) x 0.5 Sin (2?) +h-Mo/100
eşitlikleri ile hesaplanır. Burada Mü= Mira üst çizgi okuması, Mo=Mira orta çizgi okuması, Ma= Mira alt çizgi okuması, ?= Düşey açı, h= Âlet yüksekliğidir.
TAKIM , 1) Kırmak, delmek, kesmek, ezmek, aşındırmak, parçalamak gibi cisimlerin yalnız mukavemetini yenmekle mihaniki bir iş gören ; kaldırmak, yükseltmek gibi mukavemetini yenmekte insan gücünün verimini arttıran yahut sadece adele kuvvetinin belirli bir noktaya veya alana teksif veya belirli bir yöne tesir ettirilmesini sağlamak hususunda el ve parmakların devamı hizmetini görerek bunların görevini tamamlayan fakat, makinalarda olduğu gibi ayrı ayrı görevleri olan birden çok parçalarla yardımcı organlardan müteşekkil bulunmayan basit seyyar araçlar. 2) Bir amacı ve işlevi gerçekleştirmek için oluşturulan insan grubu.
TAKIM DİZİSİ, Sondajda delme ameliyesini gerçekleştiren, matkaptan su başlığına kadar sıralanmış portkron, karotiyer, karotiyer başlığı, ağırlık tijleri, normal tijler, manşonlar, redüksiyonlar ve su başlığının meydana getirdiği dizi.
TAKIM KOPMASI, Aşırı dönme momenti, imalat hatası, malzeme yorulması, aşırı çekme vb. sebeplerle kuyuda bulunan sondaj takımlarının en zayıf noktadan kopması olayı.
TAKIM SIKIŞMASI, Kuyu cidarının göçmesi veya çamur özelliğinin bozulması sonucu askıda bulunan kırıntıların takım etrafında çökelmesi veya pompaj yetersizliği sebebiyle takım dizisinin kuyuda döndürelemez ve vinçle yukarı çekilemez duruma gelmesi.
TAKİLİT, Bazaltik bileşimde genç volkanik cam.
TAKLAMA, Birbirine karşı sürülen iki galeri birbirine yaklaştığı zaman yakınlığı ve istikameti kontrol bakımından kazma küpüsü veya tokmak vurmak suretiyle yapılan işaretleşme.
TAKOZ, 1) Vinçlerde fren mekanizmasında sürtünmeyi sağlayan ağaç, fiber, vb. malzemeden yapılmış parça. 2) Galeri veya ayak tahkimatında direkbaşı ile tavan arasına yatay olarak konulan ve tavandan gelen basıncı yani tavan yükünü direğe ileten ve böylece esneklik sağlayan direk parçası. 3) Ayak ve galerilerde tabandan gelen basıncı direğe ileten direk parçası.
TAKSİR, Maden ruhsat sahası alalarının maden yasasına göre küçültülmesi.
TAKVİYELİ PORTKRON, —>
Portkron.
TALAŞ, Testere ile biçilen ya da rende, törpü, matkap, torna, planya gibi iş tezgahlarında işlenen bir şeyden dökülen kırıntılar.
TALİ HAVALANDIRMA, 1) Kapalı işlet-mede ana havalandırma şebekesi dışında kalan yani normal havalandırmanın ulaşamadığı galeri, kuyu, lağım vb. yerlerin ana havalandırma ile irtibatlı olarak temiz hava tarafına kurulan ek havalandırma düzenleri ile havalandırılması. 2) İkincil havalandırma. Bu tür havalandırmada tali vantilatör (ikincil vantilatör) kullanılır. 3) Cebri havalandırma. —>
Fiskete.
TALİ (ARA) KATLI AYAK İŞLETME METODU, Meyli 50½’den az olmayan hem madeni hem de taban ve tavanı sağlam, kalınlığı 15 m’ye kadar olan damarda, evvela damar içinde 60-70 m dik mesafeli ana nakliye galerileri sürüp bu galerileri damar boyunca 100 m aralıkları olan kelebelerle birleştirdikten sonra 100x75 m boyutundaki blok, ana galerilere paralel 5-10 m aralıklarla tali etajlara ayrıldıktan, taban galerisi ile ilk tali etaj arası da 15’er m aralıkla yapılan istihsal bürleri tamamlanıp üst kısmı huni haline getirildikten sonra tali galerilerin içinde yelpaze şeklinde lağım delikleri delip ateşleme yapmak suretiyle kazılan cevherin gravite ile bürlere inmesi esasına dayanan tahkimatsız işletme metodu. Bu usul, kalınlığı 15 m’den fazla olan damarlarda, ana nakliye galerileri rekup şeklinde sürülerek damar kalınlığı boyunca uygulanır. Aynı usül, panolar arasında topuk bırakmak suretiyle “tali katlı topuklu işletme metodu” olarak da yürütülebilir. Boşluklar sonra ramble edilebilir. —->
Şekil s. 374.
TALİ KATLI TOPUKLU AYAK İŞLETME METODU, —>
Tali (ara) katlı ayak işletme metodu.––>
Şekil.
TALİ PERVANE, Ocaklarda ana havalandırma vantilatörüyle sağlanan hava akımı ile havalandırılması yapılamayan çalışma yerlerinin havalandırılması için kullanılan ikinci derece vantilatör. 2) —>
Tali vantilatör. Tali havalandırma.
TALİ VANTİLATÖR, Ana havalandırma şebekesi ile havalandırılamayan tali yerlerin cebri havalandırılmasında, basınç elde etmek amacıyla emici, veya üfleyici olarak kullanılan, elektrik veya basınçlı hava ile çalıştırılabilen yardımcı vantilatör. Bunlar tek veya çok kademeli olabilir; ihtiyaca göre seri veya paralel olarak çalıştırılabilir. —>
Tali havalandırma.
TALK, Kimyasal formülü 3MgO. 4SİO
2. H
2O olan, kaygan (yağlı, sabun hissi verir) beyaz-yeşil-gri renklerde, (toz halindeyken beyaz) tırnakla kolayca çizilebilen bir mineral. Talk, ateşe dayanıklı, ısı ve elektrik iletkenliği zayıf, yüksek sıcaklıkta sertleşir, katılaşır ve asitlerde bozulmaz. Bu özellikleri ile endüstride yaygın bir kullanma alanı sağlamıştır.
Ticari talklar saf veya içinde aynı parajenezde oluşan, kalsit, dolomit, kuvars, serpantin, magnetit, manyezit, klorit, tremolit, antrofillit veya krizotil bulunabilir. Lifli talkların “ Lif “ olarak ifade edilmesi, içindeki asbestiform minerallerinden ileri gelir. Seramik sanayiinde talk ve profilit ayrı ayrı veya birlikte kullanılır. Talkın seramik sanayiinde kullanılabilmesi için homojen bir kimyasal yapıya ve pişme esnasında sabit bir küçülmeyi haiz olması gerekir ve ayrıca pişme rengi, tane iriliği ve dağılımı da önem arzeder. Boya sanayiinde yüksek tenörlü talk tercih edilir ve beyaz renkte olması, tane şekli, dağılımı ve yağ emme özelliği önem arzeder. Dolgu sanayiinde genellikle düşük kaliteli talk kullanılır ve talkların yağ emme özelliği, renk, tane şekli, boyu ve dağılımı önem arzeder.
200 mesh ve daha ince (-5 mikron maksimum) tane büyüklükleri arasında geniş bir talep ve kullanma alanı vardır.
Talkın kullanılışında gözönüne alınan özellikleri, yumuşaklığı, pürüzsüz oluşu, rengi, parlaklığı, yüksek kayganlık özelliği, rutubet içeriği, düşük oranda yağ emme özelliği, kimyasal etkinliği, erime noktası, düşük elektrik iletkenliği, yüksek dielektrik mukavemeti ve yüksek termal iletkenliğidir.
Talkın en önemli kullanım alanları, yukarıda sayılanların yanısıra çatı mâlzemesi, haşerelere karşı, lastik sanayii, plastik sanayii, kâğıt imâli, kozmetik ve ilaç sanayii, otomativ, cilâ, mürekkep ve filtre imâli alanlarıdır.
TAM ANALİZ, 1) Bir parti veya yığından alınan kömür numunesinde serbest rutubet, bünye rutubeti, alt ısı değeri, kül oranı, uçucu madde oranı ve sabit karbon oranı tayinlerinin yapılması. 2) Bir bulamaç içindeki bütün aniyon ve katiyonların saptanması.
TAM BLOK ÇALIŞMA YÖNTEMİ, Döner kepçeli kazıcının, örtükazı veya kömür dilimi içinde çalışması. —>
Şekil, Blok çalışma yöntemi, Yarı blok çalışma yöntemi.
TAMBUR, 1) İçi boş silindir. 2) Tromel.
TAMBUR DEĞİRMEN, İçi boş silindirik değirmen. Bazılarının giriş ve çıkış tarafları kesik koni şeklinde olabilir. Tambur içi aşınmaya dayanıklı bir malzeme ile zırhlanabilir.
TAMBUR FİLTRE, 1) Tekne şeklindeki hazneye gelen şlamda bulunan sıvının dönen silindir şeklirdeki düzen vasıtasıyla emilmesi suretiyle, dış yüzeyine katı maddelerin yapışması ve sonra bunun üflenerek ve sıyrılarak alınması prensibi ile çalışan cihaz.
TAMBURLU KESİCİ, 1) Ayak zincirli konveyör üzerinde hareket ederek üzerinde kesici dişleri bulunan tek veya çift tamburun döndürülmesi suretiyle madeni kesip zincirli konveyörün üzerine aktaran mekanizasyon aracı. Tamburlu kesici, tambur çapı ve damar kalınlığına göre tam-veya kısmi kesme yaparak kazı yapabilir. 2) Kesici kazı makinesi.
TAM DOLGU, —>
Ramble.
TAMİR , Onarma, onarım, herhangi bir kıymet biriminde oluşmuş aşınma, bozulma, eskime ve çürümelerin giderilmesi ve birimin eski haline getirilmesi için yapılan işler.
Yeraltı işletmelerinde kırılan veya bozulan tahkimatın değiştirilmesi olayı. Bu onarımı yapmak için çalışan kişilere de tamirci denir.—>
Tarama .
TAMİRCİ, Yeraltı işletmelerinde bozuk bağları değiştiren usta.
TAMİRCİ EKİBİ, Yeraltı işletmelerinde bozulan tahkimatı tamir etmek için genellikle bir tamirci ustası ve bir yardımcı işçiden ibaret ekip.
TAM MEKANİZE AYAK, —>
Alın mekanizasyonu. —>
Mekanizasyon. Mekanize ayak.
TAM NUMUNE, Sondaj çalışmalarında planlı bir şekilde ve muntazaman her derinlikte alınan numune. —>
Parça numune.
TAMANO BAKIR FLAŞ İZABE YÖNTEMİ, Bakır izabesi için geliştirilmiş ve —>
Flaş ergitme yöntemini esas alan pirometalurjik prensiplere dayanan yöntem. Tamano bakır flaş izabe fırınının, Outokumpu fırınından farkı, “ settler” (dinlendirme-yerleşme) kısmında curufa daldırılmış elektrotların bulunmasıdır. Böylece curuftaki bakır miktarı azami ölçüde düşürülebilmektedir, (% 0,5 Cu civarında). Bu şekilde curuf flotasyonunun yükü azaltılmaktadır. Ayrıca fırının yanma kulesi kısaltılarak, kulede ısı kayıpları azaltılmakta ve böylece yakıt tasarrufu sağlanmaktadır. Tamano flaş izabe fırını, otokumpu fırınının daha geliştrilmiş bir şekli olmakla beraber, elde edilen mat ayrı bir konverterde işlem gördüğü için sürekli bakır izabe prosesi olarak kabul edilmemektedir. —>
Şekil.
TAMPONLU GALVANOPLASTİ, Üzeri bir fırça, bir sünger veya elektrolit soğuran bir cisimle çevrili anodun, işlem sırasında, katot yüzeyi üzerinde yer değiştirdiği —>
Galvanoplasti.
TANDEM ARABA ÇEKİCİSİ, Tumba mahallinde kurulan ve ocak arabasını otomatik olarak çekebilen düzen. Arabaları millerinden kavramaya yarayan iki adet çekici pimi bulunan çift zincir, baş taraftaki bir makina ile hareket ettirilir. Pimlerden biri arabayı çekerken, diğeri çekilen arabanın altından kayarak bir sonraki arabayı milinden kavrar. —>
Şekil.
TANE BÜYÜKLÜĞÜNE GÖRE TASNİF, —>
Klasifikatör, Boyutuna göre ayırma.
TAPA, 1) Lağım deliklerinin patlayıcı madde ve sıkılama çamuru doldurularak sıkılanmasında kullanılan sopa. 2) Sıkılama çubuğu. 3) Tıkaç. 4) Sondaj borusu çimentolamasında, boru içinde yollanan ve iki parçadan müteşekkil, çimentonun halka boşluğa geçmesini mümkün kılan fakat geri bırakmayan özel sondaj takımı. —>
Çimentolama
TAP ETMEK, Bakır işletmeciliğinde; mat veya cürufun cidardaki bir delikten dışarı alınması.
TARAK, Mermer işletmeciliğinde kullanılan, ucu dişli —>
Kalem.
TARAK DUBASI, —>
Tarak Gemisi.
TARAK GEMİSİ (TARAK DUBASI), Sualtı kazılarında kullanılan büyük yüzer aygıt. Sualtı kazıları, a) Kanal, akarsu ve liman yataklarının açılması ve derinleştirilmesi, b) Alçak kara parçalarının doldurularak yükseltilmesi için dolgu malzemesi ve inşaat kumu çıkarılması, ayrıca akaçlama (su toplama, drenaj) ve kanalizasyon sistemlarinin geliştirilmesi, c) Baraj, sedde, akarsu ve deniz kıyılarını denetim altına alan başka yapıların kurulması, d) Madencilikte ticari değer taşıyan sualtı çökellerinin sığ ve derin deniz madenciliği ile çıkarılması, e) Deniz canlılarının çıkarılması, amaçlarına yönelik olarak yapılır.
Tarak dubaları mekanik ve hidrolik dubalar olarak başlıca iki sınıfa ayrılır. Her iki sınıfta pek çok özel tarak dubası tipi olduğu gibi, her iki etkiden yararlanarak çalışan kombine dubalar da geliştirilmiştir. Tarak dubaları değişik türden çökelleri ve deniz dibi plaser maden yataklarını veya okyanus diplerinde teşekkül eden mangan yumruları vb. oluşumları kazıyabilecek biçimde tasarlanmış olmakla birlikte, limanlarda deniz derinliğini koruyabilmek için hafriyatı yapılan asıl mâlzemeler kum ve çamurdur.
Kepçeli tarak dubası temel olarak bir mavnaya yerleştirilmiş bir sualtı ekskavatörüdür. Başlıca farkı; kepçe, kepçe kolu ve kepçe kolunu yöneten vinç kolu tasarımlarının ve kepçenin kazı mekanizmasının daha değişik olması ve donanımın geniş bir yay çizerek çaşılabilecek şekilde mavnaya yerleştirilmiş bulunmasıdır.
Kapma kepçeli (klemşel) tarak dubalarının kepçesi, birbirine mafsallanmış taraklı iki çeneden oluşan bir kova biçimindedir.
Kova esnek tel halatların yardımıyla dibe daldırılır, çeneler kapatılır ve kepçe yukarı çekilir. Kepçeli tarak dubaları daha derinlerde de kazı yapabilir.
Kovalı tarak dubaları ise, kesintisiz bir zincir biçiminde yerleştirilmiş ve ayarlanabilir bir kolun çevresinde dönen kovalardan yararlanılarak su dibindeki malzemeyi kazarak dubaya veya mavnaya çıkarır ve getirdiği malzemeyi burada boşaltarak dibe doğru iner.
Skreyper ya da dreglayn olarak da adlandırılan çekme kepçeli tarak dubalarında, vinç kolunun ucunda kablolarla denetlenen kova, zemini sıyırarak tarar.
Hidrolik tarak dubalarında ise, merkezkaç (santrifüj) pompalardan (tulumbalardan) yararlanılır. Pompa karterindeki pervane merkezkaç etkisiyle katı, sıvı ve gaz karışımını dışarı püskürtür.
Tarak dubalarında yukarı çıkarılan malzeme sahile taşınacaksa önce mavnaya aktarılır oradan da borular yardımı ile kıyıya atık yerine veya zenginleştirme tesisine gönderilir. Eğer su tabanından çıkarılan malzeme açık denize atılacaksa tarak dubasından altı açılabilen ve römorkör vasıtasıyla çekilen mavnalara veya kendinden hareketli (zatül hareke)çamur klapelerine aktarılır. Böylece çamur, taban açılarak denize boşaltılır.
TARAKLI, 1) Mermer işletmeciliğinde taşların imalâttaki yerinde görünen yüzlerin tarakla işlenmiş hâli olup, taşların tarakla işlenmesine taraklama denir. 2) Kalemli.
TARAKLI DUBA, —>
Dreç ameliyesi.
TARAKLI RAMBLE, —>
Kısmi ramble.
TARAKLAMA, Mermer işletmeciliğinde, taşların tarakla işlenmesi.
TARAMA, 1) Tavan, yan veya taban basıncı sonucunda, daralan galerileri eski boyutlarına getirebilmek için veya herhangi bir galerinin boyutlarını büyütmek için yapılan genişletme işlemi. 2) Sondaj kuyularının kalibrasyonunu sağlamak için kuyu cıdarının özel matkapla (tarama matkabı, rimer) genişletilmesi ve temizlenmesi işlemi.
TARAMACI EKİBİ, 1) Ocaklarda arazi tazyikleri ve kabarma suretiyle daralmış galeri ve tabanları genişletmek için teşkil edilen ekip. Taramacı ekibi; tarama ustası, taramacı yedeği ve yeterli sayıda tarama işçisinden oluşur. 2) Taramacı.
TARAMA DELİĞİ, 1) Galeride orta deliklerin çevresinde bir veya birkaç sıra olarak delinmiş ve orta deliklerin ateşlenmesinden sonra sıra ile ateşlenen lağım delikleri. Gecikmeli kapsül kullanıldığı takdirde deliklerin ateşleme sırasına uygun kapsül kullanılır. 2) Yardımcı delik.
TARAYICI MATKAP, 1) Daha önce açılmış bir sondaj kuyusunun çapını genişletmek için kullanılan genişletme matkabı. 2) Rimer.
TASFİYE, —>
Rafinasyon.
TASFİYE DÖKME DEMİRİ, Çelik elde etmek üzere tasfiye edilmesi gereken beyaz —>
Dökme demir.
TASLAK, Mermer işletmeciliğinde, istenilen şekli verecek şablonlardan 1-5 cm paylı (toleranslı) olarak kabaca işlenmiş taş tomruklar.
TASMAN, 1) Madencilik faaliyetleri sebebiyle yeraltında oluşan boşluklardan dolayı, üst formasyonların oturması sonucu yeryüzünde meydana gelen çöküntü.
Bu çöküntünün tesir sahası üzerinde bulunan yapılarda hasarlar meydana gelebilir. Bina, kanal, karayolu ve demiryollarında kendini belli eden bu tür hasarlara tasman zararı denir. 2) İnhidam.
Yeryüzünde bulunan nokta tasman tesiri ile helisodial bir şekilde yer değiştirir. Bu noktanın yatay hareketine deplasman, düşey hareketine de çökme denir. —>
Tasman hesabı.
TASMANDA BASINÇ, —>
Tasmanda tesir açısı. Kırılma açısı.
TASMANDA ÇÖKME, —>
Tasman. Tasman hesabı.
TASMANDA ÇÖKME FAKTÖRÜ, Tasman nedeniyle meydana gelecek çökmeyi hesaplamak için işletme yöntemine göre alınan faktör. Bu faktör 0,1-0,95 arasında değişir; genellikle hidrolik rambleli işletme yöntemi uygulanan yerlerde 0,1-0,3 kuru rambleli işletme yöntemi uygulanan yerlerde 0,5-0,6 olarak alınır. —>
Tasman hesabı.
TASMANDA ÇÖKME MİKTARI, Yeryü-zünde meydana gelen çökmenin derinliği. —> Tasmanda tesir açısı, Tasmanda zaman faktörü, Tasmanda çökme faktörü.
S= e.m.a.z eşitliği ile hesaplanır.
S= Çökme miktarı, çökme derinliği (m)
Yeraltındaki üretim alanı (m
2)
e= ––––––––––––––––––––––––––––––––––
Yerüstündeki tesir alanı (m
2)
m= Damar kalınlığı (m)
a= Çökme faktörü
Hidrolik ramblede (dolguda) 0,1-0,3
Pnömatik ramblede 0,5-0,6
Göçertme yönteminde 0,75-0,95
z= Zaman faktörü: Koşullara göre değiştiğinden deneyle bulunur.
TASMANDA DEPLASMAN, —>
Tasman.
TASMANDA EKSTANSİYON (Çekme), —>
Tasmanda tesir açısı. Kırılma açısı.
TASMANDA KIRILMA AÇISI, Yeryüzünde maksimum ekstansiyon (çekme) ve kompresyon (basınç) görülen noktayı imalat sınırına dik düzlemin imalat sınırını kestiği nokta ile birleştiren doğrunun, bu düzlem üzerinde olup imalat sınırından geçen dik doğru ile yaptığı açı.
Maksimum ekstansiyon (çekme) ve kompresyon (basınç)ın, imalat sınırını belirleyen dikey doğruya yeryüzündeki mesafesi, örtü tabakasının cinsine göre genellikle örtü tabakası kalınlığının 0,18’i ile 0,37’si arasında olur. Bunu belirleyen kırılma açısı değeri ise; 10½-20½ civarındadır.
Tasman’ın imalat sınırına olan tesir mesafesi de, örtü tabakasının petrografik bileşimine ve tektonik strüktürüne bağlı olarak, genel olarak örtü tabakası kalınlığının 0,6’sı ile 2,43’ü arasında değişir (ortalama 0,7). Bunun açı cinsinden ifadesi ise; 20-55½ arasındadır (ortalama 35½). Derinlik arttıkça tesir ve kırılma açıları küçülür. Örta tabakası kalınlığı 50-200 m olan yerlerde tesir açısı 40½, 700-900 m olan yerlerde de 30½’den az olur.
TASMANDA KOMPRESYON (Basınç), —>
Tasmanda tesir açısı. Kırılma açısı.
TASMAN ÖLÇMESİ, Bir maden sahasındaki yeraltı işletme faaliyetlerinin yer üstündeki çekme, çökme, kabarma, basınç ve kayma şeklindeki etkilerinin belli zaman aralıklarında yapılan ince nivelman ölçmeleriyle saptanması. Ölçme noktaları olarak, damar meyline veya damar doğrultusuna paralel alınan ölçme hatları üzerinde eşit aralıklarla çakılan metal kazıklar kullanılır. Ölçmeler, duruma göre, iki yılda bir veya yılda bir defa yapılır. İki ölçme arasındaki farklardan tasman miktarları hesaplanır. Ölçme noktaları olarak, bina köşeleri, çeşme olukları gibi sabit noktalar ile hassas olarak tesis edilen poligon noktaları alınır. Elde edilen neticeler bir tasman plânı üzerinde eşyükselti çizgileri ile gösterilir.
TASMANDA TESİR AÇISI, Dik bir düzlemin imalat hududunu kestiği noktadan geçen dikey doğru ve bu düzlem üzerinde yeryüzünde tasman etkisinin sınır noktasını birleştiren meyilli doğru arasındaki açı (sınır veya limit açısı). Yeryüzünde tesir açısının etki alanı içinde ekstansiyon (çekme), tesir açısının simetriği olan kısmında da kompresyon (basınç) etkisi görülür. —>
Kırılma açısı.
TASMANDA ZAMAN FAKTÖRÜ, Tasman nedeniyle meydana gelecek çökmeyi hesaplamak için örtü tabakalarını teşkil eden katmanların cinsine göre alınan faktör.
Bu faktör tecrübeye dayanarak elde edilir. Genellikle tam çökme 5-10 yıl sonra gerçekleşmiş olacağından, işletme yapıldıktan sonra geçecek 5-10 yıl için yapılacak tasman hesabında z = 1 alınır. —>
Tasman hesabı.
TASMAN HESABI, Tasman tesiri, yeryüzünde meydana gelen çökme (s), damar kalınlığı (m), çökme faktörü (a), zaman faktörü (z) ve üretim yapılan alanın imalatın tesir ettiği alana bölümü ile elde edilen (e) faktörlerine bağlı olarak yapılan hesap. Bu hesaplamada (s = e.m.a.z) formülü kullanılır. —>
Tasmanda çökme fak-törü. Tasmanda zaman faktörü. Tasman. —>
Şekil-Sayfa 380.
TASMAN ZARARI, —>
Tasman.
TASNİF, 1) Sınıflandırma. 2) Klasifikasyon.
TASNİF ELEĞİ, Cevher ve kömür veya kazılmış malzemeyi tane büyüklüklerine göre (sınıflama) ayırma için kullanılan elek.
TAŞ, —>
Kayaç.
TAŞBAŞYUKARI, —>
Başyukarı.
TAŞBİLİM, —>
Jeoloji.
TAŞ BLOK, Mermer işletmeciliğinde, moloz taşlardan daha büyük ebatta tabiî taşların ocaktan çıktığı hâli.
TAŞ DOLGU, Kömürün istihsal edilmesi nedeniyle boşalan hacmin aynı yer veya yakından getirilen malzeme ile doldurulması. —>
Kısmi ramble.
TAŞ GALERİ, —>
Lağım.
TAŞ KENET, İki taşın bitiminde taşlardan birinin diğerine nazaran hareketini, yabancı madde kullanmaksızın, önlemek amacıyla taşlara verilen şekil.
TAŞ NOHUDU, Mermer işletmeciliğinde, 0,3-0,7 cm arasında kırılmış taş.
TAŞ PLAK, Mermer işletmeciliğinde kalınlığı genişliğine nazaran çok ince olan taş levha .
TAŞ PİRİNCİ, Mermer işletmeciliğinde, 0,1-0,3 cm arasında kırılmış taş.
TAŞIMA HIZI, Taşıma aracının malzemeyi belirli bir yerden, diğer bir yere götürme hızı. Taşıma hızı genellikle m/saniye birimiyle ifade edilir. Bu hız zincirli koveyörlerde (panzer) 0,4-1,4 m/s, bandlarda 0,9-6 m/s arasında değişir. Taşıma hızının 2,5 m/s’yi geçmesi durumunda insan taşımasının yapılması büyük tehlike arz eder.
TAŞKÖMÜRÜ, Organik bir oluşum olup, kompakt, masif, kırıklı, düzensiz, nadiren bankoidal, ekseriyette parlak ve mat halde bulunan siyah renkli kömür.
Taşkömürlerinin porselen üzerinde çizgileri daima siyahtır.
TAŞKÖMÜR EŞDEĞER TONU, —>
(TET) —>
Ton eşdeğer taşkömürü.
TAŞ KÖMÜRLERİNİN SINIFLANDIRILMA-SI, —>
Maden kömürlerinin uluslararası klasifikasyon sistemi.
TAŞ MATKABI, 1) Kesici yüzeyi keseceği formasyona göre değişik imal edilmiş konik iki, üç veya dört çarkla donatılmış karot almadan ilerleme yapılmasına yarayan sondaj matkabı. 2) Rokbit.
TAŞOCAĞI, Bina, yol vb. diğer yapı işlerinde kullanılan malzemelerin ve endüstriyel hammaddelerin çıkarıldığı, nizamnameye tabi küçük çaptaki açık işletme.
TAŞ TOMRUK, Mermer işletmeciliğinde taş blokların, kullanılacağı maksada göre varyoz, çekiç ve kama ile kabaca yonularak az çok geometrik şekil verilmiş hâli.
TAŞ TOPUK, Tavanı tutabilmek için iri taşlardan tavan ile taban arasına kuru olarak örülmüş ve içi molozla doldurulmuş —>
Sun’i topuk.
TAŞTOZU, 1) Madencilikte arzu edilmeyen ve silis vb. sağlık için zararlı (partiküllerden) taneciklerden oluşan toz. Bu toz delme, ateşleme, dolgu ve göçük sonucu ortaya çıkar. 2) Özel olarak hazırlanmış kalker tozları. Kalker tozları infilaklerde koruyucu malzeme olarak veya infilak sonrası yangınlarda alevi boğmak için belirli mesafelerde özel olarak yapılan sehpalar üzerinde veya toz sandıklarında (taştozu kasaları) muhafaza edilir. İnfilakın basıncı ile bu tozlar dağılarak bir toz perdesi meydana getirmek suretiyle alevin boğulmasını sağlayarak daha ileriye sirayetini önler. Taş tozu, olabildiğince nem tutmayacak, silis içermeyecek, içinde % 1,5’dan çok organik madde bulunmayacak ve sağlığa zararlı etki yapmayacak nitelikte olmalıdır. 3) Mermer işletmeciliğinde 0,1 cm’den ince kırılmış taş. ––>
Toz kasası.
TAŞTOZU SERPME, Bu iş için özel olarak yetiştirilmiş ve görevlendirilmiş bir nezaretçinin gözetiminde yapılan serpme işlemi. Patlamaya elverişli kömür tozu varsa, bütün vardiya süresince taş tozu serpilir. Ayak alınlarındaki taş tozu serpme işleri dışında, bütün şistlemeler, en az sayıda işçi çalıştırılan vardiyada, makinelerle şistleme ise, çevrede kimsenin bulunmadığı zamanlarda ve havanın gidiş yönünde yapılır. Serpme işinde çalışanlar kişisel koruyucularla teçhiz edilir.
TAŞTOZU TUTUCU, Delik delme sırasında meydana gelen taş tozlarının zarasız hale getirilmesi için kullanılan toz tutucu cihaz.
TAŞYAPICI KAYNAKLAR, —>
Kalker tüfü.
TAVAN, 1) Üretim yapılan yerin dikey olarak üzerinde bulunan stabil veya akıcı kitle. Üretim yapılan yerin tavanı, az meyilli maden yataklarında ya damarın tavan taşı veya eskiden alınmış damar diliminin göçüğü (eski), dik maden yataklarında eski imalat, cevher veya kömür olabilir. 2) Bir maden ocağı içerisinde çalışılan yerin, üstündeki yatay veya meyilli olabilen ayırım düzlemleri. 3) Tabaka halinde maden yatakları düşünüldüğünde, madenin üst sınırını teşkil eden düzlem. 4) Galerinin üst kısmı (galeri tavanı).
TAVANA ATIM, Damar içinde sürülen bir taban veya kılavuzda rastlanan fayın geçilmesinde, damarın diğer parçasının tavan tarafına atılmış olması hali.
TAVAN BASMASI, Tavan basınçlarının tahkimatı deforme etmesi. Basınç yandan geldiği takdirde meydana gelen etkiye de yan basıncı denir ve tahkimat deformasyona uğrayabilir.
TAVAN BOŞLUĞU, Galerilerde ve ayaklarda tahkimatın üstünde bulunan boşluk.
TAVAN CIVATASI, 1) Tavan katmanlarını tutabilmek için tavanda açılan deliklere yerleştirilen özel saplama. Bu saplamalar imalat şekline göre çıkarma-, çekme kamalı, konik gerdirmeli vb. şekillerde imal edilir. —>
Ankeraj tahkimatı. 2) Rufbolt. 3) Tavan saplaması.
TAVAN FIRÇASI, Galeri tahkimatında boyunduruğu desteklemek için iki yandirek veya iki sarma arasında vurulan ve tahkimat direklerine nazaran daha ince olan iki ucu kurtağzı olarak hazırlanmış takviye direk. —>
Fırça vurmak.
TAVAN KILAVUZU, —>
Kılavuz.
TAVAN LAĞIMI, —>
Kılavuz. Taban-Tavan galerileri.
TAVAN OTURMASI, Tavanın tahmin edilen süreden önce, ani olarak göçmesi, yerleşmesi.
TAVANTAŞI, 1) Damarın tavanını teşkil eden kayaç. 2) Belli bir madeni içeren formasyonun üstünü örten kayaçlar.
TAVAN TOPUĞU, Askıda bırakılan emniyet topuğu. —>
Emniyet topuğu.
TAVİKLİ KAPSÜL, —>
Kapsül.
TAVLAMA, 1) İç dengesini kaybeden bir metalin eski haline gelmesini sağlayan işlem. 2) —>
Isıl işlem.
TAVLANMIŞ CAM, Yaklaşık olarak 750° C sıcaklıktan sonra hava etkisiyle aniden soğutulmuş cam çeşidi.
TAVLI TELLER, —>
Uzun hadde ürünleri.
TAYRABATAN, —>
Uzun ayak.
TAYSAŞAN, —>
Uzun ayak.
TAVUKLAMA, 1) Cevher veya kömürün dış görünüşüne göre elle seçilerek veya küçük çekiçler kullanılarak ayrılması işlemi. 2) Elle ayıklama. 3) Triyaj.
TAZYİK ÇATLAKLARI, Tavan basıncı nedeni ile ayak alnında alına paralel bir şekilde oluşan çatlaklar.
TAZYİKLİ HAVA, —>
Basınçlı hava.
TBRC (Top blown rotary converter) SİSTEMİ, Değerli metallerin izabe ve rafinasyonunda kullanılan pirometalurjik prensiplere dayalı, değerli kompleks hammaddeleri işleyen konverter. Bu sistemde sabit eksenli bir döner fırın ve bu fırında oksi-gaz yakma ve metalurjik işler için geliştirilmiş lans (brülör) sistemi bulunur. Sistem yüksek sıcaklıkta ve yüksek dönme hızlarında işletilebilir (0-60 rpm arasında). Fırınlar hem eğilebilir, hem de dönebilir niteliktedir. Brülör sistemi, fırının yüksek redüktif, nötral, yüksek oksidan şartlarını sağlamada ve birbirine dönüştürmede çok iyi bir atmosfer kontrolü sağlar. TBRC sistemi, genelde hem primer, hem de sekunder endüstrilerde kompleks değerli metal hammaddelerini işlemede tercih edilmektedir.
TEBEŞİR, Rengi ve çizgisi beyaz, yumuşak ve kolaylıkla toz haline gelebilen, bileşiminde % 98 oranında kalsiyum karbonat bulunan saf kalker. Tebeşir tozunun mikroskopla incelenmesinde şekilsiz ve kalkerli bir çimento ile birçok foraminifer kabukları görülür.
TECRİT, —>
İzolasyon.
TECRÜBE GALERİSİ, Madencilikte kullanılan veya kullanılacak patlayıcı maddelerin kullanma tecrübelerinin yapılması veya patlayıcı ortamda çalıştırılacak antigrizu cihazlarının tecrübe edilmesi için özel olarak yerüstünde veya yer altında hazırlanmış galeri.
TEFESSÜH, Fizik ve kimyada radyoaktif artı yüklü bir çekirdeğin bazı ışın ya da tanecikler salmasıyla başka çekirdeklere dönüşmesi, yani çürümesi. 2) Alterasyon. 3) Bozulma.
TEFLİK, —>
Dilinim.
TEHLİKELİ GERİLİM, Etkin değeri 65 voltun üstünde olan gerilim.
TEHLİKELİ MADDELER, Bayındırlık Bakanlığınca “ Tehlikeli maddelerin taşınması” hk. çıkardığı, 22.10.76 tarih ve 15742 sayılı resmi gazetede yayınlanan yönetmeliğe göre: Patlayıcı, yakıcı, zehirli, radyoaktif, kendi kendine tutuşan maddelerle, yanıcı sıvılar ve kolay ateş alabilen yanıcı maddeler ve fiziksel veya kimyasal evsafı bakımından bunlara benzeyen diğer maddeler.
TEHLİKE SINIRI, Deniz göl veya nehir altında bulunan madenlerde yapılan çalışmalarda su seviyelerinin en yüksek sınırda oluşan kenar çizgisine çalışılan yerin derinliğinin yarısı kadar bir mesafenin kara tarafına doğru ilave edilmesi ile bulunan hat.
TEKATU NOKTASI, Ruhsat sahasını saptamak için kullanılan bazı sabit-belirli noktaları (minare, çeşme vb.) birleştiren doğruların kesiştiği nokta.
TEKNİK, 1) Temel olarak alet yapımı ve alet kullanarak sonuç alma yöntemleri. 2) Fizik, kimya, matematik gibi bilimlerden elde edilen verileri iş ve yapım alanında uygulama. 3) Yol, beceri, yöntem.
TEKNİK AMONYUM NİTRAT, İçinde katkı maddesi bulunmayan, % 35 azot ihtiva eden saf amonyum nitrat. Saf amonyum nitrat çözeltilerinde dolomit, kireçtaşı, manyezit vb. dolgu maddeleri ilave edilerek, ihtiva ettiği azot yüzdesinin, % 35’den aşağıya çekilmesi durumunda elde edilen mâmul amonyum nitrat gübresi olur. Kısaca TAN simgesi ile gösterilen teknik amonyum nitrat, patlayıcı madde olarak depolanır ve kullanılır.
TEKNOPARK, Bilimsel ve teknik araştırmaların ya da genel bir deyimle yeni teknolojilere ait fikirlerin düşünce safhasından çıkarılarak ticari bir değer kazanmasını sağlayan merkez. Burada bilim, teknoloji ve Ar-Ge kuruluşlarının faaliyet gösterdiği binalar bulunur. Teknoparkların kurulmasıyla, yeni teknolojik fikirlerin ticari alana aktarılamayan ve bu nedenle tam yararlanılamayan bilim ve teknolojiyi değerlendirme amacı güdülür.
Kurulmuş olan teknoparklarda görülmüştür ki teknoparktaki sanayi firmaları , bir veya daha fazla üniversitenin bilgi ve teknoloji birikiminden yararlanma imkânına sahip olabilmekte; üniversiteler ve araştırma laboratuvarı ile endüstri arasında teknoloji transferi sağlanabilmektedir. Teknopark alanında yer alan kiracı ve katılımcı firmalara, teknoloji transferi ve iş idaresi konularında destek sağlayacak, modern büro hizmetleri ve her türlü danışmanlık hizmetleri verecek bir yönetim anlayışı oluştuğu da görülmüştür.
Ayrıca risk sermaye kuruluşları, teknoparkta ortaya çıkan yüksek teknoloji ürünlerinin, sanayiye kazandırılması için finansal destek de vermektedir.
Teknopark; teknoloji parkı, araştırma parkı, ileri teknoloji merkezi, teknopol, teknopolis, bilim parkı (science park/ innovation center), kuluçka merkezi gibi terimler ile eş anlamlıdır.
Yukarıda dünyadaki teknoparklar hk. bazı bilgiler verilmişt
TEKNOLOJİ PARKI, —>
Teknopark.
TEKNOPOL, —>
Teknopark.
TEKNOPOLİS, —>
Teknopark.
TEKRAR KAZI (Re handel) HESABI, Dragline örtükazı uygulamasında, aktarılan malzemenin alınarak tekrar atılması işlemi. Uygulamada dilim kazı miktarına göre ve dragline kapasitesine göre olmak üzere iki ifade kullanılır. —>
Şekil.
TEKSTİL BANTLAR, —>
Bant.
TEKSTÜR, 1) Bir kayacı teşkil eden parçalar veya kristallerin kompozisyonu, fiziksel yapısı ve görünüşü. 2) Betonda agregayı teşkil eden (çakıllı kum, taş kırığı vb.) parçacıkların karakteri, düzeni ve dokusu. 3) —>
Doku. Tekstür (doku) ve strüktür (yapı) kelimeleri az veya çok değişik anlamda kullanılmakla beraber, esas olarak “Strüktür” kelimesi yeryüzünde bir kayaç kitlesini nitelendirmek, “Tekstür” kelimesi de bir parça kayaç numunesini karakterize etmek için kullanılmaktadır. Bir kayacın strüktürü onun tabakalaşmış, kayganlaşmış, şistleşmiş veya breşleşmiş olduğunu, tekstürü ise onun kırıntılı, tortul veya kristalli veya camsı olduğunu ifade eder.
TEKTONİK, 1) Yerkabuğunun yapısı ile bu yapının oluşumunu sağlayan hareketlerin öğretimi, aynı zamanda bütün bu hareketlerin yarattığı görüntünün müşterek adı. Jeotekniğin görevi; iç yapıları, arızaları, deformasyonları yaratan hareketlerin güzergah, istikamet, zaman, süre ve sebeplerini saptamaktadır. Tektoniğin müstakil büyük bölümleri: (1) Yerkabuğunun kırılma zonlarıyla (çatlaklar, kırıklar, faylar vb.) uğraşan kırılma tektoniği; (2) Her çeşit kıvrılma tipleri konusuyla uğraşan kıvrılma tektoniği. Bu bölüme Alpler, Apeninler, Karpatlar, Toroslar, Himalayalar gibi çok sayıda büyük bindirmelerden oluşmuş dağ silsilelerinin öğretisi de girer. 2) Mikroskop altında incelenen ince kesitlere kadar gözlemlenmesi yapılan en küçük tektonik deformasyon görüntüsüyle uğraşan küçük veya ince tektonik. İstatiksel bir karakter gösteren ince tektonik araştırmaları büyük tektonik yapının oluşum değerlendirmesinde çok önemli tamamlayıcı bilgiler verir.
TEKTONİK BREŞ, —>
Breş.
TEK ZİNCİRLİ KONVEYÖR,—>
Zincirli konveyör, Konveyör.
TELEFERİK, —>
Havai hat.
TELEMETRE, Baz’ı durulan noktada ve kendi üzerinde olan uzunluk ölçme aleti. Değişmez bazlı ve değişken açılı veya değişken bazlı tipleri mevcuttur. Ölçme için düz kenarlı bir hedefe bakılması yeterlidir. En çok kullanılan tipleri Todis ve Teletop telemetreleridir.
TELESKOPİK BUMLU KAZICI, Boyu belli bir ölçüde uzayıp kısalabilen dönerkepçeli kazıcı. Bu sayede kazıcı, çalışma konumunu değiştirmeden kademe şev düzlemi üzerinde, paralel ve dikey dilimler halinde kazı yapabilir. Üst dilimler daha ilerde alt dilimler daha önde olduğu halde, bumun boyu dilimlere teleskopik hareketle uyum sağlar.—>
Şekil.
Sabit bumlu kazıcıda ise; kademe şevinin üst dilimlerinde kazı yapabilmesi için bum uzunluğu değişmeyen kazıcının bir miktar öne alt dilimlerde ise; bir miktar geriye doğru yürümesi gerekir.
TELETERMAL, Epitermal zonu takip edip yeryüzüne yakın ve daha düşük sıcaklıklardaki muayyen mineralleşmeyi içeren zon. —>
Hidrotermal maden yatakları.
TEL DAMAR, Mermer madenciliğinde iki yatak yüzeyi arasındaki taş (Bank) içinde, genellikle yatak yüzeyine paralel olan, değişen şekil ve kalınlıktaki ve yapıştırıcı kabiliyeti az olan killi damar.
TEL HALAT, —>
Çelik halat.
TEL ÖRGÜLÜ ELEK, Daire, üçgen, trapez kesitli, çelik, pirinç, fosfor bronzu, özel paslanmaz çelik teller, plastik ve suni elyaf malzeme kullanılarak imâl edilen ve eleme işlemi yapacak ünitelerin imâlinde kullanılan eleman.—>
Elek örgülü eleklerde etken eleme alanı, diğer elek türlerine göre daha fazladır. Bu nedenle bunların eleme randımanı eşit koşullarda diğer eleklere nazaran daha yüksektir. Elek yüzeylerinin seçiminde elenecek malzeme türü, boyutu, elek aralığı ve tel kesit biçimi dikkate alınır. Bunlarda tel kalınlıkları inceldikçe eleme randımanı artar; fakat buna karşılık eleğin dayanma ömrü azalır. Bu nedenle kömür yıkama tesislerinde 0,5mm den daha ince boyutlu malzemeyi süzme ve eleme işleminde özellikle trapez kesitli barlardan yapılmış (Elek) “ Rima elek “ yüzeyleri kullanılır.—>
Delikli saç elek, Elek altı, Elek üstü , Elek açık alanı, Elek anma alanı.
TEL TESTERE, Bir güç kaynağı vasıtasıyla çevrilen bir tambura sarılı uzun bir çelik tel halatın, birbiri arkasına mesnetler teşkil eden makaralarla kesilecek mermer kitlesine ayarlanarak tepeden başlamak üzere mermer bloku üzerinde süratle hareket etmesi neticesi mermer blokunu kitleden biçip ayırma esasına göre yapılmış basit bir mermer istihsal ekipmanı. Testerenin teli 3 adet telin özel şekilde birbiri ile örülmesi suretiyle meydana getirilen takriben 6 mm çapında yüksek karbonlu çelik teldir. Tel halatlara verilen sürat 100 ila 500 m/dk, biçme randımanı 1,20 ila 2,5 m2/saat’tir.
TEMEL CIVATASI, Makine temellerine yerleştirilen, makine şaselerinin veya kızaklarının temele bağlanmasını sağlayan ve betonda kalan kısmı betonla teması ve birlikte çalışmayı sağlayacak şekilde hazırlanan cıvata. 2) Bulon.
TEMEL SONDAJI, Üzerine büyük inşaat yapılacak arazilerin yapısını, rutubetini, mekanik özelliklerini saptamak amacıyla inşaatın temelini etkileyebilecek, genellimle 20 m, özellikle 50-150 m derinliğe kadar indirilebilen ve özel teçhizatla yapılan sondaj.
TEMİNAT, 1) “3213 sayılı Maden Kanunu”nda kullanılan bir terim olup, madencilik faaliyetlerinde kanun hükümlerine ve tekniğe uygun çalışmayı temin amacıyla alınan ve nakit karşılığı yapılan geçiçi ödeme. 2) Genel anlamda bir kanının, bir düşüncenin bir sözün veya bir iş yapmanın inandırıclılığını sağlamak amacıyla söylenen söz, verilen belge, teslim edilen para veya bir bankadan alınan garanti mektubu.
TEMİZLEME KOVASI, Su geçiren, kumlu ve çakıllı formasyonlardan numune almak için kullanılan, içinde dip kapağı (klepe) bulunan, alt tarafında bıçağı olan, silindir biçiminde kova. Bir halata asılı kova, kuyuda sıvı üzerine çarptığı zaman kapak açılır, kovaya sıvı dolar; kova yukarı çekildiği zaman kapak sıvı hareketi ile kapanır. Kova yukarı çıkınca dipteki klepe açılarak boşaltılır. Bunların uzunluğu 3 m’yi bulabilir. 2) —>
Beyler (Bailer).
TENEFFÜS CİHAZI, 1) Zehirli gazlarla zehirlenmiş veya oksijen yetersizliği nedeniyle boğulmuş kazazedeleri tekrar hayata döndürmek için kullanılan solunum cihazı. 2) Pulmotor.
TENEKAR, —>
Borat.
TENEKE, Üzeri elektrolitik usülle kalaylanmış ince sac. Konserve sanayiinde ambalaj maddesi olarak önemli bir girdidir.
TENKİSİ BEDEL DAVASI, Kamulaştırma bedelini yüksek bularak, bu bedelin indirilmesine yönelik dava. —>
Tezyidi bedel davası.
TENÖR, Cevherde bulunan veya cevherin zenginleştirilmesi veya işlenmesi sonucunda elde edilen ürün içerisindeki kıymetli elementin yüzdesel bir oran olarak ifadesi. Yani belirli bir cevher numunesinin belirli bir element veya bileşik bakımından, bu element veya bileşiğin numune içindeki ağırlığının, numuneyi meydana getiren tüm maddenin kuru haldeki ağırlığına oranı.
TEODOLİT, Yatay ve düşey açıları ölçmeye yarayan alet. Bu alet üç ayaklı bir sehpa üzerine monte edilip, gerekli ayarlar yapıldıktan sonra tesbit edilmiş noktalara gözlemler yapılarak yatay ve düşey açılar okunur. —>
Takeometre.
TEODOLİT DÜRBÜNÜ, Teodolitin hedefe çevrilmesini sağlayan düzen. Yeni tip dürbünlerde bir mercek sistemi ilâvesiyle ters olan görüntü reel görüntü haline getirilmiştir. Netleştirme vidası dürbünün boru üstünde olabildiği gibi oküler tarafında borunun çevresini saran bir silindirik boru şeklinde de olabilir. Objektif ile gözleme çizgileri arasındaki uzaklık değişmez. Oküler başındaki diyafram oküler merceğinin kenarlarını örter ve mercek kusurlarını önler. —>
Şekil.
TEODOLİT DÜRBÜNÜ GÖZLEME ÇİZ-GİLERİ, Dürbünü hedefe yöneltmeyi, hedefe uygulamanın tam olarak yapılabilmesini sağlıyan düzen. Takeometrik ölçmelerde mira üzerinden mesafe ve kot farkının ölçülmesi de gözleme çizgileriyle mümkün olur. —>
Şekil.
TEODOLİT DÜZECİ, Teodolit, takeometre ve nivo gibi topoğrafya aletlerini ölçme konumuna getirmede kullanılan düzen. Küresel ve silindirik olmak üzere iki tipte yapılır. Küresel düzeç, aleti kabaca düzeçlemeye yarar. İçi eter ile doldurulup bir hava kabarcığı kadar boşluk bırakılmış ve üzeri bir cam ile kapatılmıştır. —>
Şekil.
TEODOLİTLİ PUSULA, —>
Pusula.
TERK, Maden hakkına sahip özel veya tüzel kişilerin her türlü emniyet tedbirlerini almak ve haklarından vazgeçmek suretiyle madeni bırakması.
TERKİN, Resmi sicil, defter ve kütüklerdeki kayıt ve şerhlerin silinmesi, çizilmesi yani o şerhlerle iktisap edilen hükümlerin kaldırılması.
TERMİK DİSSOSİYASYON, Karbonatların ve sülfatların ısıtılması sonucu metaloksit ve gaz olarak ayrışması.
TERMİK SANTRAL, —>
Elektrik enerjisi üretim tesisleri.
TERMOKUPL, İki ayrı telin birer uçları kaynak yapılıp bu kaynaklı noktayı ısısı ölçülecek yere yerleştirerek ve bu tellerin diğer ucuna da bir galvonemetre bağlanmak suretiyle meydana gelen elektrik akımını ve bununla ilintili sıcaklığı ölçme esasına dayanan (termometre) cihaz.
TERMOMETAMORFOZ, Özellikle kontak zonunda erimiş kitle ile temasta sıcaklığın yükselmesi sonucu meydana gelen başkalaşım. —>
Metamorfoz.
TERMOLUMINESAN, —>
Ultraviyole ışın.
TERMOLÜMİNESENS , Mineralin içine nüfuz eden ısıtılma sonucunda ışık yayma özelliği.
TERMOSTAT, Isı denetir. Kapalı bir yerin sıcaklığının sabit kalmasını sağlayan, ısıyı istenilen seviyede düzenlemeye yarayan kumanda cihazı.
TERRA ALBA, Beyaz boya olarak kullanılan ham jips.
TERS BASAMAKLI TAVAN ÇALIŞMA YÖNTEMİ, Metal madenciliğinde uygulanan bir —>
İşletme metodu. Bu metodu uygulamada alın ters basamak şeklinde düzenlenir. Her defasında kazıya ramble üzerinden başlanır. Basamaklar (kademeler) arası 5-10m olup kazılan cevherin pano içi nakliyatı ramble içinde oluşturulan kelebelerden yapılır. —>
Şekil.
TERS DAMAR TAŞI, Mermer madenciliğinde tortulun yüzeyleri bir doğrultada devam etmeyip karışık doğrutullarda olan taş.
TERS HAVALANDIRMA, Üretilen madenin nakliyesi istikametinde yapılan havalandırma. —>
Desandan havalandırma.
TERS FAY, Tabakaların normal gidişine ters olarak teşekkül etmiş fay. —>
Fay.
TERSİP KONİSİ, 1) Lavvardan çıkan suların içinde bulunan katı maddelerin çöktürülmesi için kullanılan koni biçimindeki havuz. 2) Kullanılmış olan suyun tekrar kazanılması veya çevreye zarar vermemesi için suyu dinlendiren ve içindeki partiküllerin çökelmesini sağlayan havuz. —>
Çökeltme havuzu.
TERS KEPÇE, 1) Özellikle kanal kazı işlerinde kullanılan özel kepçe ile teçhiz edilmiş ekskavatör. 2) Bekhu (Backhoe). ––>
Şekil, Bager.
TERS SİRKÜLASYON, Devamlı numune alınması gereken hallerde, alışılmışın aksine sondaj sıvısının kuyuya çevre boşluğundan verilip takım dizisi içinden yükselerek yeryüzüne gelmesi olayı.
TERTİP, Vardiya başlarında ve sonlarında yapılacak işleri belirlemek ve yapılan işler hakkında bilgi alışverişinde bulunmak için yapılan düzenleme çalışmaları. Uzun ayak sistemiyle üretim yapan bir ocakta günlük tertip üç vardiyaya göre yapılır. —>
Şekil.
TESADÜFİ HATALAR, Topoğrafik ölçüm-lerde; meydana gelişleri ölçme yeteneğinin farklı olmasından ve âlet hassasiyetinin sınırlılığından ileri gelen kaçınılmaz hatalar. Sistematik hatalardaki gibi bir kurala bağlı değildir ve dengeleme hesabı kapsamına girer. Örneğin; aynı uzunlukta veya aynı açıya ait birden fazla ölçü değeri aynı sonucu vermez. Ölçü sayısı arttırıldıkça gerçek ölçüden (+) ve (-) yönde meydana gelen sapmalar sayıca birbirine eşit hale gelir. Bunun için ölçüm sonuçlarının aritmetik ortalaması alınır. 2) Belirsiz hatalar. 3) Düzensiz hatalar.
TESHİN KÖMÜRÜ, Binaları ısıtmak için kullanılan kömür.
TESKA AYIRICISI, Sığ ağır ortam (ağır mayi) ayırıcısı. —>
Statik ağır ortam (ağır mayi)
ayırıcıları, Kömür yıkama yöntemleri, —>
Şekil.
TESLİM TAŞI, Bektaşilerin boyunlarına taktıkları 12 imama izafeten 12 köşesi olan ve Hacıbektaş taşı veya Balım taşından yapılan süs. Teslim taşı köşeli yıldız görünümünde yassı ve irice bir taştır.
TESTERE VİDASI, Taşıyıcı dış yüzeyi hemen hemen mil eksenine dikey sırt yüzeyi ise eksenle 30½ açı yapan vida şekli. Bunlar yük altındaki her cins milde kullanılır.
TESVİYE MÜNHANİSİ, 1) Deniz seviye-sinden belirli yüksekliklerdeki yatay düzlemler ile yeryüzünün ara kesitini gösteren eğri. 2) Tesviye eğrisi. 3) Eşyükseklik eğrisi.
TESVİYE RUHU, 1) Bir düzlemi veya doğruyu yatay ve düşey duruma getirmek veya bunların durumunu kontrol etmek için kullanılan gereç. 2) Kabarcıklı düzeç. 3) Su terazisi. —>
Su düzeci.
TEZKERE-İ SAMİYE , Zonguldak kömür havzasının sınırlarını 1910 yılında Ereğli Karataşsuyu-Kuzu Köyü-Kızılkiriş Dağı-Yenice-Kapı suyu olarak belirleyen kanun.Bu sınırların içi kömür üretimine verilmiş olup, Padişahın özel malı olarak kabul edilmiş ve önceden verilmiş tapular hariç, kimseye özel tapu verilmemesi kabul edilmiştir.Bu kanun bugün de geçerli olup bu sebepten Zonguldak’taki pek çok yapının tapusu yoktur. Bu sınırlar 1953’de 4/1922 sayılı kararname ile Karadeniz Ereğli-Göldağı-Kalegöl-Amasra olarak daraltılmış, daha sonra 1958’de 4/9925 sayılı kararname ile, Karadeniz-Ereğli-Devrek-Yenice-Karabük-Araç-Kastamonu-İnebolu olarak genişletilmiş, 1968’de 6/10692 sayılı kararname ile bu sınırlara Karadenizin karasuları eklenmiştir. —>
Havza-i Fahmiye.
TEZYİDİ BEDEL DAVASI, Kamulaştırma bedelini az bularak bu bedelin artırılması için açılan dava. —>
Tenkisi bedel davası.
THOMAS METODU, 1) Silisi az, fosforu fazla olan sıvı piklerin indirgenmesi suretiyle çelik üretim metodu. Bu metodun uygulandığı konverterler bazik karakterli refrakter malzeme ile astarlanır. Bünyedeki fosfor; ancak manganez, silisyum ve karbon tamamen okside olup pik bünyesinden ayrıldıktan sonra okside olur. Fosforun oksidasyonu, karbonun yanması sonucu konverter ağzından çıkan alev kesildikten sonra, kısa bir zaman süresi içinde meydana gelir. Şarja kalker ilave etmek suretiyle cürufun çok bazik karakterli olması ve aynı zamanda fosforun kalsiyum fosfat bileşiminde bağlanması temin edilmiş olur. 2) Bazik besemer metodu.
T- IŞINLARI, Mikro dalga ile kızılötesi arasında yeralan elektromagnetik dalga. “T” terahertz’i simgelemektedir. Sözkonusu elektromanyetik dalgaların saniyede bir trilyon titreşimli bir frekansı bulunmaktadır. T ışınlarının “Yumuşak” ışınlamasıyla daha az ışınlama olmasına rağmen, “sert” röntgen ışınlarına göre daha net görüntü elde edilebilmektedir. Amerikalı bilimadamları, insan organlarının ve cansız nesnelerin radyografisini alabilmek için gelecekte başarı vaadeden T- Işınları yöntemini geliştirmişler ve röntgen ışınlarının kullanıldığı yerlerde T-Işınlarından yararlanmayı düşünmektedirler.
Çözülme kapasitesinin 0,15 mm olduğunu bildiren bilimadamları, yeni yöntemin havalimanlarında yolcu bagajında silâh olup olmadığının saptanmasında, sanayide silisyum çiplerinin incelenmesinde, tıbbi alanda röntgen ışınlarının kullanıldığı yerlerde, kemik yoğunluğunun ölçümlerinde ve yumuşak dokunun tomografisinin alınmasında kullanılacağını ve daha net görüntüler elde edileceğini belirtmektedirler.
TIBBİ REHABİLİTASYON, Hastalanan yahut sakatlanan kimsenin kaybolan fonksiyonlarının düzeltilmesi için işe alıştırmaya tabi tutulması.
TIKLAMA, Tahkimatsız sürülmüş galerilerde veya yeni atım yapılmış yerlerde emniyet bakımından kavlak olup olmadığını tespit için madenci çekici ile yapılan kontrol.
TİCARET MARKALARI, —>
Patent.
TİCARİ AĞIRLIK, Mermer işletmeciliğinde, taşın kendi ağırlığı, rutubeti, tolerans ağırlığı ve ambalâj ağırlığı toplamı.
TİCARİ MALİYET, Satış maliyeti. Üretim maliyetine, ürünün veya hizmetin satışının gerçekleştirilmesi için katlanılan giderlerin eklenmesi ile elde edilen maliyet. Toplam ticari maliyetin üretim miktarına bölünmesiyle birim ticari maliyet hesaplanır. —>
Üretim maliyeti, Satılabilir, Satış giderleri.
Kömürün satışı anındaki maliyeti, aşağıdaki unsurlardan oluşur:
a= Tüvönan Maliyeti (TL/Ton)
Ocaktan üretilen tüvönan kömürün maliyetidir.
b= Satılabilir maliyet (TL/Ton)
Tüvönan kömürün zenginleştirilmesi sonucu elde edilen satılabilir kömürün maliyeti. b=a- artık
c= Satılık kömür maliyeti (TL/Ton)
Satılabilir kömürden iç tüketimde kullanılan miktarın tenzilinden sonra kalan miktarın maliyeti.
d= Satılan kömür maliyeti. (TL/Ton)
Satılık kömürün stok maliyeti. Başka bir deyişle, bir önceki dönem stokları ile yeni dönem stokunun karışımından meydana gelen maliyet.
d= c± bir önceki dönem stok maliyeti
TM= Ticari maliyet (TL/Ton) TM= d+e+f+g
d= Satılan kömür maliyeti
e= Pazarlama satış giderleri
f= Genel idare giderleri
g= Faaliyet dışı kâr-zarar giderleri
e+f= Dönem giderleri
TİJ, Sondajda dönme hareketini ve devridaim sıvısını matkaba kadar ileten bütün özellikleri standardize edilmiş sondaj malzemesi. Tij, Ç.1035 çeliğinden soğuk çekme, kalın cidarlı borulardan DCDMA veya metrik sistemde imal edilmiş standart boy ve çapta, bir tarafı erkek, bir tarafı dişi kaytan diş açılmış borudur. Tijler gibi muhafaza borusu, karotiyer, elmas kron ve rimer matkabı da DCDMA standardında;
1”
R (1”), E (1 –––) A (2”),
2
1” 1”
B (2 –––), N(3”), K(3–––), H(4”), P(5”)
2 2
S(6”), U(7”), Z(8”) kuyu çaplarına göre uygun ölçülerde imal edilirler. Eskiden x grubunda üretilen takımlar zamanımızda W grubunda üretilmekte ve üretiyice göre değişen çeşitli dizaynlar da göstermektedir. Kaplinler Ç4140, composit tijlerin uç kısımları da Ç4130 çeliğinden yapılırlar. Metrik sistemde 33,5, 42, 51, 73, ... vb. çaplarda imalat yapılmaktadır. Metrik sistem dişleri, DCDMA standardına; çeşitli dizaynların dişleri birbirine uymadıklarından ve bu konuda bir Türk standardı bulunmadığından, sondaj yapan birimlerde zaman ve malzeme israfına sebep olunmaktadır. API standardındaki tije “Drill Pipe” denir ve bu standardın belirttiği malzemeden ve standardın ölçülerinde imal edilir.
TİJ FRENİ, Sondajda manevra sırasında vinçle bağlantı kesildiğinde kuyuda askıda kalan takımı kuyu ağzında tutmaya yarayan düzen.
TİKİNER, 1) Şlam içinde askıda bulunan katı maddelerin önemli bir kısmının çökelmesi sonucu içinde yalnız kolloidal parçacıkları kalan, kısmen temizlenmiş suyu bütün çevreden taşırıp, suyun tekrar prosese dönmesini sağlayan, çöken iri parçaları eğik tabanındaki sıyırıcı kanatları ile merkez kısmına nakledip oradan bu çökeltinin ayrı olarak alınmasına yarayan büyük çaplı silindir şeklindeki (havuz) tesis. 2) Dinlendirme havuzu. 3) Durultma havuzu. 4) —>
Çökeltme havuzu.
TİKSOTROPİ, Sondaj çamurunun hareketsiz bırakıldığı zaman jel, sirkülasyona veya karıştırılmaya başlandığı zamanda akışkan haline geçebilme özelliği.
TİLTMETRE ÖLÇME DÜZENİ, Heyelanlı sahada veya hareket potansiyelli kütle üzerinde ya da içinde, uzaktan veya yerinde kumanda ile çalıştırılarak heyelanın hareket yönünü ve miktarının belirleyen üniaksiyal sensör. Bu düzenle, zemin üzerindeki bir noktada N-S ve E-W gibi iki ana doğrultuda ortaya çıkacak rotasyonların ya da hareketli yapıların düşeyden sapmaları sürekli veya periyodik gözlenebilmektedir. —>
Şekil.
TİNDALOMETRE, Optik ölçü esasına dayanarak toz konsantrasyonu ölçmeye yarayan alet. Tindalometreye giren ışık hüzmelerinden biri doğrudan doğruya, diğeri tozlu hava içinden geçerek, nicol prizmaları ile eşit olarak aydınlatılan karşılaştırma yüzeylerine gelir, ışık şiddetinin bir eğri üzerinde mukayesesi ile de havadaki toz miktarı mg/m
3 cinsinden hesaplanır. —>
Hava kalitesi, Konimetre, Emisyon, Hava kirleticileri.
TİNKAL, Tabii —>
boraks.
TİNTİNG STRENTH, —>
Antimuan.
TİRFİL, Mermer ocaklarında mermer bloklarının üzerinde kaydırıldığı silindirik ağaç veya metal parçaları. Bunlar 10 cm çapında ve 20 cm boyunda olabilirler.
TİTANİT, —>
Molibden.
TİTANYUM, TİTAN, Gümüş girisi renkli, hafif, çok sağlam, yerine (korozyon) karşı oldukça dayanıklı atom numarası 22, atom ağırlığı 47,90, ergime noktası 1,675°C, kaynama noktası 3,260°C, yoğunluğu 20°C da 4,5 gr/cm
3, peryodik tablonun IV b grubunda yer alan kimyasal element. Titan özellikleri bakımından silisyum ve kalaya benzeyen sert beyaz metal olup simgesi Ti dir.
Titan hafif ve ergime derecesinin yüksek olması nedeniyle roket imalinde, kristal haldeki Ti Cl
3 sanayide propilenden polipropilen üretiminde özel bir katalizör olarak kullanılmaktadır. Dört değerli bileşiklerinin en önemlisi titan dioksittir (TiO
2). Zehirli olmayan bu madde katışıksız beyaz toz boyalarda, minelerde ve lakelerde—>
Pigment olarak yaygın biçimde kullanılır. Bu bileşikler doğada brokit, oktaedrit, Anatas ve rutil TiO
2 mineralleri halinde bulunur. Kesici alet yapmak üzere çelik alaşımlarında titan “titanyum karbit“ olarak kullanılır. En çok raslanan titanyum cevheri olan ilmenit (Fe Ti O
3) birçok manyetit yataklarında gnays ve metamorfik kayaçlarla ilgili olarak, ince tabaka pul, pul, yassı kristal, tane veya kitle halinde bulunur. Metal siyahı renginde ve donuk, çizgi rengi siyah ile kırmızımsı kahverengi arasında, sertlik derecesi 6 özgül ağırlığı 4,5 tur.
Daha çok siyah ve büyük prizmatik kristaller halinde bulunan rutil (TiO2) elmas cilalı sertlik derecesi 6, özgül ağırlığı 4,2 çizgi rengi açık kahverengidir. Volkanik ve metamorfik kayaçlarda bulunur. İğneye benzeyen kristalleri, rutilleşmiş kuarsa katışık olarak bulunur. Sentetik rutilden yüzük taşı yapılır.
TİTREŞİM VE HAVA ŞOKU, Maden işletmelerinde delme ve patlama yoluyla yapılan arazi gevşetme işinde karşılaşılan önemli sorun. Titreşim, sismik dalgaların komplike bileşimidir ve çeşitli yüzey dalgalarından oluşur. Bir yüzey dalgasının oluşumu ve hareketi grafik olarak sinüs eğrisi şeklinde gösterilir. Patlatma anındaki şokla oluşan yüzey dalgaları bir yay hareketine benzer. Hava şoku tavan oturması ile de olur. —>
Şekil.
Yayın patlamadan önceki durumu (a); patlama anındaki durumu (b); yayda oluşan sinüs hareketinin durumu ampilitud-zaman grafiğinde (c).
TİTREŞİMLİ DEĞİRMEN, İçerisindeki malı bir eksen etrafında döndürerek harekete geçirmeyip, çok tiz titreşimle birbirine ve öğütücü cisimlere çarptırarak öğüten değirmen.
TİTREŞİMLİ ELEK, —>
Elek.
TİYOÜRE LİÇİ, Altın üretiminde siyanürleme (—>
Siyanid prosesi.) yöntemine alternatif olarak geliştirilmek istenen ve asidik ortamda tiyoürenin altınla katyonik bir kompleks oluşturmasına dayanan yöntem. —>
Siyanür Liçi.
TOKMAK, —>
Külünk.
TOMRUK, 1) İşlemek ya da biçilmek için hazırlanmış taş kültesi (mermer tomruğu). 2) Kesilmiş ağacın silindir biçimindeki gövdesi.
TON EŞDEĞER TAŞKÖMÜRÜ, 1) Her türlü enerji hammaddesinden elde edilebilecek enerjinin 7000 Kcal/kg ısıl değerindeki taşkömürü esasına göre ifade edilmesi. 2) TET.
1 Ton taşkömürü = 1,0 TET
1 Ton linyit = 0,5 TET
1 Ton briket = 0,67 TET
1 Ton kok = 0,9 TET
1 Ton ham petrol = 1,47 TET
1 Ton rafineri ürünü = 1,53 TET
1000 m3 tabii gaz = 1,33 TET
1000 m3 havagazı = 0,6 TET
1000 kWh hidroelektrik güç = 0,125 TET
TONG ANAHTAR, Derin sondajlarda tijleri söküp takmaya yarayan, kullanma kolaylığı bakımından halatlarla kuleye asılı vaziyette bağlı büyük anahtar.
TONKİLOMETRE, Demir ve kara yolu ile taşımada ton olarak faydalı yükün km olarak taşıdığı mesafe ile çarpımı.
TONOZ, Tugla ve harçla örülmüş, yarım silindir biçimde kâgir tavan örtüsü. 2) Bir kemerin aralıksız devam etmesi ile oluşan örtü biçimi.
TOOL JOİNT, API standardındaki tijlerin (drill pipe) birbirine bağlanmasına yarayan özel imal edilmiş manşonlar. Yüksek değerli krom-nikel çeliğinden dövme suretiyle imal edilen tool-jointlar erkek ve dişi parçalarıyla bir bütün teşkil ederler. Değiştirilebilen veya tijlerle beraber eskiyen (değiştirilemeyen) tipleri vardır. Petrol sondajı takımları arasında özel itina ve bakım isteyen takım parçalarıdır.
TOPAKLAMA, 1) Bir sıvıda dağılmış katı parçacıkların biraraya getirilmesi işlemi. 2) Yumaklama. 3) Flokülasyon.
TOPAL BAĞ, Çintileri iyi oturmamış, takoz ve kamalarla iyi sıkıştırılmamış hatalı eğri ağaç bağ.
TOPLAM SERBEST ZAMAN, —>
Şebeke planlaması.
TOPLAYICI REAKTİF, —>
Reaktif.
TOPOGRAF, 1) Yeryüzü ölçümlerini alarak harita, makta, plan vb. hazırlayan, bu konu üzerinde özel eğitime tabi tutulmuş teknik kişi. 2) Ölçmeci.
TOPOĞRAFYA, Arazi ölçmesi (jeodezi) ve elde edilen neticelerin değerlendirilmesi, plân ve haritaların hazırlanması konuları ile uğraşan bilim dalı.
TOPOĞRAFİK ÖLÇME, Arazi üzerinde yapılan ölçmelerin genel tanımı. Madencilikte; yeraltı, açık işletme ve tesis konumlarının tesbiti, tasman ve heyelân hareketlerinin belirlenmesi, yapılan işin ölçülmesi amacı ile kübaj ve tonaj değerlerinin araziye geçirilmesi veya bunların tersi işlemlerinin yapılmasını teminen topoğrafik araç ve gereç kullanılarak arazi üzerinde yapılan ölçmelerin genel tanımı. Şekilde, döner kepçeli ve kovalı eksavatör yönteminin uyguladığı bir açık işletmede takeometre ile yapılan bir topoğrafik ölçme işlemi örnek olarak gösterilmiştir. —>
Şekil.
TOPOGRAFİK KESİT, —>
Kesit. Profil.
TOPOĞRAFYA, 1) Yeryüzünün ölçülmesi ile uğraşan bilim dalı. 2) Geodezi. 3) Ölçme bilgisi.
TOPRAK DÖKÜM SAHASI, 1) Dekapaj malzemesinin taşınıp döküldüğü ve tesviye edildiği saha. 2) Harman sahası.
TOPRAK KAYMASI, —>
Heyelan. Göçme.
TOPUK, 1) Yeraltı işletmesinde üretim yapılan yerlerde veya bunlar arasında bırakılan ve daha sonra alınacak veya alınmayacak, belirli bir biçimi haiz olan veya olmayan maden kitlesi. Topuğun görevi tavanı tutmak ve tabakalar arasındaki oluşum bütünlüğünü muhafaza etmektir. Kuyu topuğu, işletme ruhsatı veya pano sınırlarını ayıran topuk, yerüstü tesislerini hasardan koruyabilmek için (demiryolu gibi) bırakılan topuk vb. 2) Galeriler ve odalarda ayrılmış olan maden yatağı parçası. 3) Açık ocak içerisinde normal basamak genişliğinin bir miktar büyümesiyle teşkil edilen ve ancak birkaç basamağa inhisar eden, yatay veya hafif eğimli düzlem şeritleri. Açık işletmede topuk bırakılmasının nedeni, kitlenin kayma ihtimalini azaltmaktır. Bu şekilde mevzii olarak genel eğim açısı düşürüleceği gibi, kitlenin eteğine bir destek bırakılmış olur. Topuk, cevher veya yankayaçtan teşkil edilebilir. Yol olarak kullanılabilir. Üzerine drenaj kanalları açılabilir. —>
Emniyet topuğu. Sabit topuk. Kuyu topuğu. Perde.
TOPUK ÇALMAK, 1) Tahkimat amacıyla bırakılan topuklarda bulunan madenin daha sonra istihsal edilmesi. 2) Topukların alınması.
TOPUKLU AÇIK AYAK İŞLETME METODU, Kalınlığı ve yatımı fazla olmayan sağlam tavanlı sert cevherli maden yataklarına tatbik edilen, hazırlık işleri bir kuyu ve rekuptan veya yalnız bir rekuptan ibaret olan, tahkimatı, lüzumuna göre cevherin düşük tenörlü (fakir) kısımlarında bırakılan gayri muntazam topuklar vasıtasıyla temin edilen, yeraltı (üretim) işletme metodu. Topuklu açık ayak metodu ile, genellikle 10½-15½ meyile kadar, ayak alnı yatıma dik veya paralel ve kalınlığı fazla olan damarlarda alında basamak teşkil edilerek yürütülür. Hazırlığı kolay, fazla yatırım ve tahkimat masrafı gerektirmeyen, maliyeti ucuz bir metot olmakla beraber, tenörü yüksek maden yataklarında uygulanması yararlı olmayabilir. Kalınlığı 30 m’den fazla damarlara uygulanmaz.
TOPUKLU İŞLETME METODU, Alınması düşünülen maden yatağı kısmının daha önce galeri ve başyukarılarla kısmi parçalara (topuklara) bölünmesi şeklinde uygulanan işletme metodu. Topuklar düz yatımlı yataklarda yan yana, eğimli yataklarda ise üst üste teşkil edilir ve genellikle dönümlü olmak üzere belirli bir sıra ile sonradan (toplanır) alınır.
TOP YULAĞI, Top yuvarlağı (madencilikle ilgili bir fermandan alınmıştır).
TORON, 1) Çelik halatı oluşturan tel demetlerinden her biri. 2) Kordon. 3) Damar. 4) Demet. —>
Çelik halat.
TORTUL KAYAÇLAR, Daha önce teşekkül etmiş kayaçların; hava, su ve rüzgarın mekanik ve kimyasal etkileriyle birçok parçalara ayrılıp dağılan kısımlarının, sözkonusu faktörler yardımı ile başka yerlere sürüklenerek çökelmeleri sonucu oluşan kayaçlar. Tortul kayaçlar teşekkül şekillerine ve orijinlerine göre detritik-, kimyasal-, organik çökeller diye isimlendirilirler.
TORTUL MADEN YATAKLARI, 1) Gerek fiziksel ve gerekse kimyasal olaylar nedeniyle çökelme sonucu meydana gelen maden yataklaı (kömür, kayatuzu, demir vb.) 2) Sedimanter maden yatakları.
TORTUL PETROLOJİSi,—>
Sedimentoloji.
TOTAL DEPRESYON, Bir havalandırma sisteminde ölçülen —>
Statik depresyon ile dinamik depresyonun toplamı. Buna umumi depresyon da denir.
TOTCO CİHAZI, Düşey sondaj kuyularında takımın şakülden sapmasını ölçmeye yarayan cihaz. Bir alüminyum tüp muhafaza içine ölçü aletleri yerleştirilmiştir. Sondaj kuyusuna, bu operasyona mahsus takımlarla indirilen bu tüp içindeki kurulmuş, ayarlı saat ve pusula, cihaz, ölçme noktasına yerleştirilip sükunete kavuştuktan sonra, dört adet iğnenin yuvarlak kağıt tabla üzerine düşmesini sağlar. Kuyu ekseninin azimuttan kaç derece ve hangi yöne saptığı, iğnelerin kağıt üzerinde bıraktığı izlerden okunur.
TOZ, Kömür, hububat, ağaçlar, mineraller, metaller, cevherler ve maden ocaklarından çıkarılan taşlar gibi organik veya inorganik maddelerin doldurulma ve boşaltılmaları, taşınmaları, delinmeleri, taşa tutulmaları, çarpılmaları, püskürtülmeleri, öğütülmeleri, patlatılmaları ve dağıtılmaları ile meydana gelen ve kendisinden hasıl oldukları maddelerle aynı bileşimde olan veya olmayan ve hava içerisinde dağılma veya yayılma özelliği gösteren 0,5-150 mikron büyüklükte olan, köşeli yuvarlak ve amorf olabilen parçacıklar. Havaya karışması halinde kömür ve yanıcı madde tozları patlayıcı, 0,5-5 mikron tane büyüklüğündeki silisli tozlar dağ sağlığa zararlı özellik gösterir.
1 cm3 havada
müsaade
olunabilir
Toz cinsi tane sayısı
Asbest tozu 176
Porland çimentosu
tozları 1760
Mika tozları 706
Amorf silika
tozları (diatomit) 706
Kristalin silika
tozları 8.525 : (% SİO±5)
Değişik muhtevalı
tozlar (% 1 serbest silisli) 1.760
Talk 706
Fizyolojik etkilerine ve patlama özelliklerine göre tozlar;
I- Fibrojenik tozlar (solunum sistemine zararlı olanlar)
– Silis (kuars),
– Silikatlar (asbest, talk, mika)
– Berilyum cevheri
– Kalay cevheri
– Demir cevherlerinin bazıları
– Kömür (antrasit, bitümlü kömürler)
II- Kanserojenik tozlar
– Radyum
– Asbest
– Arsenik
III- Zehirli tozlar (organları, dokuyu vb. zehirleyen)
– Berilyum, arsenik, kurşun, uranyum, radyum, toryum, krom, vanadyum, civa, kadmium, antimuan, manganez, tungsten, nikel, gümüş cevherleri vb.
IV- Radyoaktif tozlar (alfa ve beta radyasyonu ile zararlı olanlar)
– Uranyum, radyum, toryum cevherleri vb.
V- Patlayıcı tozlar (havada suspansiyon halinde iken yanabilenler)
– Metalik tozlar (magnezyum, alüminyum, çinko, kalay, demir)
– Kömür-Piritli cevherler-organik tozlar.
VI- Az zararlı tozlar (insan üzerine etkisi az olanlar)
– Jips, kaolen, kalker.
Zehirli olmayan tozların müsade edilebilir sınırları:
Sınır
Toz Tipi mg/m3 hava
% 70’den fazla
serbest silisli toz 1,0
% 10-70 serbest silisli toz 2,0
: 10’den fazla serbest
silisli kömür tozu 2,0
% 10’dan az serbest silisli
kömür tozu 4,0
Silisli olmayan kömür tozu 10,0
Patlama özelliğine sahip tozlar:
Alt patlama Patlama
Cinsi sınırı (gr/m3) Sıcaklığı
Cinsi (½C)
Kömür 60 610
Alüminyum 25 645
Demir 250 425
Magnezyum 20 530
Titan 45 480
Çinko 480 600
TOZ DEFTERİ, Taş tozu kullanılan ocaklarda tutulan özel defter. Bu deftere toz numunesi alınan yerler ve alınma tarihleri, numuneler içinde bulunan yanıcı madde miktarını saptamak için yapılan deney sonuçları, ocağın çeşitli kısımlarında hangi tarihlerde taş tozu kullanıldığı yazılır.
TOZ EMİSYON SINIRI, Sağlık yönünden havada bulunabilecek azami toz miktarı. Doldurma, ayırma, eleme, taşıma, kırma ve öğütme tsislerinden çıkan, gazlarla atılan toz emisyonu 3 kg/h’e kadar ise atık gazlardaki toz konsantrasyonu 300 mg/m
3, atılan emisyon 3 kg/h’den fazla ise atık gazlardaki toz konsantrasyonu 150 mg/m3’ün altında tutulur. Atık gazlardaki özel tozların emisyonu üç sınıfa ayrılmaktadır: 1. sınıf toz emisyonları 20 mg/m3 (0,1 kg/h veya üzerindeki emisyon debileri için), 2. sınıf toz emisyonları 50 mg/m3 (1 kg/h veya üzerindeki emisyon debileri için), 3. sınıf toz emisyonları 75 mg/m3 (3 kg/h veya üzerindeki emisyon debileri için.)
TOZ FİLTRESİ, 1) Lağım delinmesi, kazı işleri, ateşlemeler, yükleme ve boşaltma işlemleri, elek ve bantların hareketleri vb. sebeplerle ana kütlenin özelliğini taşıyan küçük parçacıkların havada dağılmaları ve uzun süre havada kalmaları sonucu oluşan tozlu havadan korunmak için kullanılan maskeye benzer teçhizat. 2) Çevrenin kirlenmesini önlemek için çalışan tesislere ve bacalara konulan toz emici ve tutucu cihaz.
TOZ KASASI, Kömür tozu ve grizu infilakını durdurmak ve infilak alevini söndürmek için üzerinde kayaç tozu bulunan tabla. Toz kasaları galeri tavanına asılı ve hemen devrilebilecek şekilde, sarkaç hareketi yapmayacak tarzda monte edilir.––>
Taş tozu, Taş tozu serpme.
TOZ KONSANTRASYONU, İşyerlerindeki havada bulunan tozum mg/m
3 olarak ifadesi. Genel olarak havadaki toz konsantrasyonuna göre işyerleri aşağıdaki şekilde sınıflandırılır: —>
Tablo.
TOZ KÖMÜR, Kömür eleme veya zengin-leştirme tesislerinde elde edilen 0-10, 0-18 veya 0-30 mm boyutlarında elekaltı (ürün) kömür.
TOZ KÖMÜR YAKICILAR, Yakılacak kömürün tane boyutunu küçültmek suretiyle; yanma süresini kısaltmak, yanma süresinde gaz-katı temas yüzeyini artırmak, kömürden uçucu çıkışını hızlandırmak ve sabit karbondan oluşan taneciklere olan difüzyonun (yayınımın) yolunu azaltmak açısından geliştirilmiş olan yakıcı sistemler. Burada belirtilen hususlardan hareket edilerek kırıcı ve öğütücülerde ögütülüp mikron boyutunda toz (pulverize) hâline getirilen kömür, geliştirilen pulverize kömür yakma sistemlerinde yakılmaktadır. Toz kömürler fuel-oil,yağ, su veya diğer uygun sıvılarla karıştırılarak da yakılabilmektedir.
Toz kömür yakan sistemlerde, külün çekilme durumuna göre yaş ve kuru sistemleri kullanmak mümkündür. Kuru sistemlerde kül tanecik olarak çekilirken, yaş sistemlerde aglomera edilerek sıvı hâlde çekilmektedir.
Toz kömürü değerlendirmek için geliştirilen çeşitli yakma sistemlerinden biri’de (—>
Şekil) “ Çok jetli yakıcılar” dır. Bu yakıcılar, alev boyu uzatılmaksızın, alev kalınlığının artırılması esasına göre geliştirilmiş olup bu amaçla çok sayıda lüle kullanılarak, yakıt aynı zamanda taşıma görevini de yapan birincil hava ile yüksek sıcaklıktaki yanma odasına püskürtülür. İkincil hava beslemesi toz kömürün püskürtüldüğü seviyenin hemen üzerinden sisteme verilir. Sistemde oluşan çok az miktardaki kül, tabanda ve uçan kül olarak toplanır.
Çok jetli yakıcılardan daha gelişmiş olan turbulans tipi yakıcılarda ise, besleme hatlarına yerleştirilen kanatlarla hem birincil hava ve yakıta, hem de ikincil havaya türbülanslı döndürme hareketi kazandırılmakta ve böylece kömür ile havanın karışma etkinliği artırılmış olmaktadır.—>
Kömür Yakma Sistemleri, Yanma, Siklon yakıcılar.
TOZ KÜKÜRT, En az % 55-99 kadarı; 200 mesh’lik bir elekten geçebilecek şekilde öğütülmesi ile elde edilen kükürt.
TOZLA MÜCADELE, Yeraltı ve yerüstü tesislerinde toz oluşan işyerlerinde meydana gelen tozun, ocak havasını veya çevreyi kirletmemesi için yapılan ölçmeler ve alınan önlemlerin tümü. Yeraltında delik delinen, kazı ve ateşleme yapılan yerler ile yükleme ve boşaltma noktaları, nakliyat sistemleri, yerüstünde boşaltma yerleri, elekler, dökümhaneler, enerji santralları, bant, karayolu, demiryolu vb. nakliyat sistemleri ve silolar toz oluşturan yerlerdir. Toz oluşan yerlerde genel olarak tozla mücadele; oluşan tozları hava ile birlikte emip zararsız bir yerde çökeltme, toz oluşan yerde fiskete ile sis şeklinde su püskürtmek suretiyle tozu çökeltme veya daha toz oluşmadan toz oluşabilecek yere su (emdirme) enjekte etme; suretiyle yapılır.
TOZ MASKESİ, Tozlu ortamda yüze takılarak solunum vasıtasıyla zararlı tozların ciğerlere girmesini önlemeye yarayan gereç.
TOZ TUTMA, Tesislerde meydana gelen tozun sağlık açısından veya ileriki proseslere karışmasını önleme bakımından, yapılan işlem. Bu işlem kuru veya yaş sistem uygulanarak sağlanır.
TRAKİT DOKUSU, —>
Mikrolitik tekstür.
TRANSFER İSTASYONU, Bir nakil sisteminden diğer nakil sistemine aktarma işlemini sağlayan düzen ve yer. —>
Aktarma noktası.
TRANSGRESİF TABAKALAŞMA, Trans-gresyon olayı ile yani denizlerin karaları kaplaması sonucu, teşekkül eden tabakalaşma. Transgresyon olayında alçalan karalara doğru sular ilerler. Bu nedenle üstteki tabakalar alttakilere nazaran daha geniş bir alanı kaplar.
TRANSGRESYON, Deniz basması yani deniz havzasının genişlemesi ve denizin karalar üzerinde ilerlemesi olayı. —>
Regresyon.
TRANSPARENT, —>
Saydam.
TRANSVERSAL ŞİSTLEŞME, —>
Şistleşme.
TRAPEZ VİDA, 1) Büyük ve çok sık çözülen civatalarla (tesbit vidası olarak büyük takım tezgahlarının kalem tutucularında, hareket vidası olarak preslerin millerinde, krikolarda, ventil ve vanalarda, lokomotiflerin hareket vidalarında) kullanılan vida tipi. Trapez vidanın dişlerinin dip kısmı, eşit adımlı bir dörtgen vidaya göre daha kalın ve bu sebeple daha dayanıklıdır. 2) Diş kesiti yamuk şeklinde olan vida.
TRAS, —>
Puzolanik maddeler.
TRAVELLİNG-BLOCK, Sondaj kulesinde krown-block’tan geçen çelik halatların bağlandığı palanga makaralı, hareketli parça.
TRAVERBAN, —>
Rekup lağımı.
TRAVERS, 1) Demiryollarında rayların altına konulan demir, beton veya ağaç altlık. 2) Yeraltın sürülmüş olan ana kat lağımlarına dik olarak damarı kesmek üzere sürülen kısa rekup lağımı.
TRAVERTEN, Termal kaynaklardan çıkan suların içindeki minerallerin CO2 bitkilerin etkisiyle ayrılıp çökelmesi sonucu oluşan sünger gibi delikli ve hafif kayaç. Kalker tüflerini meydana getiren kaynağın vadideki bir göle akması ve burada ince toz halinde kalker kristallerinin yoğunlaşarak düzenli tabakalar teşkil etmek suretiyle çökelmesi sonucu meydana gelen kayaca da traverten denir. Travertenler inşaat bakımından önemli kayaçları teşkil ederler. Bunlar büyük bloklar halinde çıkarıldığı gibi, kesmek suretiyle kaplama malzemesi olarak da kullanılırlar.
TREMOLİT, İçinde magnezyum, kalsiyum ve alüminyum bulunan doğal silikat.
TREPAN, 1) Darbeli sondajların darbeyi yapan ağırlığının ucuna verilen isim. 2) Sondajcılıkta özel matkap çeşidi.
TRİBOLÜMİNESENS , Bir mineralin sürtme veya çarpma yani bir şok etkisi ile ışık yayma özelliği.
TRİ-FLO(ÜÇ-AKIM) AYIRICISI, Seri hâlde birleştirilmiş iki dynawhirlpool (Santrifüj fırlatıcı) ayırıcısından oluşan ve italya’da geliştirilen farklı yoğunlukta iki ortam (ağır mayi) kullanılarak şist, temiz kömür ve mikst olmak üzere üç ürün elde edilen kömür zenginleştirme (yıkama) ünitesi. 50 cm çapında bir ünitenin 0,5-30 mm arasındaki mâlzeme için kapasitesi 100ton/h civarındadır. —>
Santrifüj ayırıcılar, Ağır mayi ile ayırma, Kömür yıkama yöntemleri. —>
Şekil.
TRİFON, Demiryollarında rayların ağaç traverslere bağlanması için kullanılan özel vida.
TRİGONOMETRİK YÜKSEKLİK TAYİ-Nİ, —>
Düşey açı ile yükseklik tayini.
TRİKO (Trüko), Ocağa maden direği vb. malzeme taşımak için kullanılan açık veya kafes şeklinde imal edilmiş özel ocak arabası.
TRİYAJ, 1) Parça halindeki madenlerin renk veya ağırlık farklarından faydalanılarak el ile ayıklanması. 2) Tavuklama.
TROF (Tilting rotary oxygen furnace), Finlandiyanın otokumpu firması tarafından geliştirilmiş, bakır —>
Anot çamurlarının pirometalurjik işleminde kullanılan ve kıymetli metallerin kazanımını sağlayan fırın.
TROLEY, —>
Elektrikli lokomotif.
TROMP AYIRICISI, Sığ ağır ortam (ağır mayi) ayırıcısı. —>
Statik ağır ortam (ağır mayi) ayırıcıları, Kömür yıkama yöntemleri, —>
Şekil.
TROMP EĞRİSİ, Tuvönan kömürde belirli yoğunluktaki malzemenin, ayırma sonunda temiz kömüre ve artığa geçen oranlarını gösteren eğri. Bu eğri; ayırım eğrisi, dağılım eğrisi ve hata eğrisi olarak da isimlendirilir. Tromp eğrisinin çiziminde, temiz kömür ve atığın, yüzdürme deney sonuçları ile tuvönanın bunlardan hesaben bulunan yüzdürme sonuçları kullanılır. —>
Hata faktörü, Şekil.
TRONA, Tabiatta doğal olarak bulunan soda minerallerinden en yaygını. Kimyasal formülü Na
2CO
3.NaHCO
32H
2O olup, monoklinal sistem-de kristalleşir. Rengi, cevherin ihtiva ettiği orga-nik maddelere bağlı olarak koyu kahverengiden koyu sarıya kadar değişir. Organik madde fazla olduğu zaman gri siyahımsı, kil katkı olduğunda yeşilimsi renk alır. Saf olduğu zaman rengi beyaz ve saydamdır. Gölsel bir ortamda oluşur. Sertliği 2,5-3, yoğunluğu 2,14 gr(cm
3’tür. Suda çözünür, asitte köpürür. Isının etkisi ile Na
2CO
3’a dönüşür. Saf olduğunda % 70 soda külü (NaCO
3) ihtiva eder. Kullanılma bakımından kimya sanayiinde asit ve amonyaktan sonra gelmektedir. Cam ve temizlik maddeleri sanayiinin ana hammaddesidir.
TROPARİ, Sondaj kuyularında sapmayı ve sapmanın yönünü ölçmeye yarayan cihaz.
TROY, Ağırlık ölçü sistemi. Genellikle kuyumculukta altın, gümüş ve kıymetli taşların ağırlıklarını belirtmekte kullanılır. 1troy ons 31,1035 gram ağırlığı, 1 troy pound 373,242 gram (12 ons) ağırlığı ifade eder.
TROYONS (TROYOUNCE), Troyes (Frasa) şehri kelimesinden kaynaklanan, altın, gümüş, para, kıymetli taş, hekimlik ve ilmi presizyon ölçüleri için kullanılan hassas ağırlık ölçü birimi. İngiltere ve ABD’de asil metaller ve taşlar için kullanılan 31,1035 gr’lık ağırlık birimi yani troy paund’un 12’de biri (1 troy pound = 373,242 gr.). Kıymetli taşlar ve inciler için troyonce 151 1/2 mücevherat karatı veya 600 inci tanesi yani 31,103 gr’dır.
TROY POUND, —>
Troyons.
T-TERTİBİ PANO, yatay veya az meyilli kömür damarlarında, aralarında müşterek tek bir kömür nakliye galerisi olan, birbirine komşu iki panonun beraber işletilmesi.
TUBİNG, Kaynaklı çelik sacları kaynak etmek veya hazırlanmış döküm parçaları cıvata ile bağlamak ve arazi ile bu şekilde yapılan boru arasına teçhizatlı beton ve gerektiği takdirde beton ile arazi arasına tecrit için asfalt da doldurularak yapılan kuyu cidarı tahkimatı.
TUĞLA TOPRAĞI, —>
Kiremit-tuğla toprağı.
TULPUŞER, Sondaj amiri. —>
Sondör.
TULUMBA, Suyu ve herhangi bir akışkanı belli bir yüksekliğe basan aygıt.
TULUMBACI, Tulumbaların işletilmesi ve bakımı ile görevli kişi.
TULUMBA DAİRESİ, ocakta tulumba veya tulumbaların bulunduğu oda.
TULUMBA TESİSLERİ, 1) Ocak sularını dışarı atmak için kurulan tesislerin tümü. Bu tesislerin kurulduğu yere tulumba dairesi denir. 2) Metan drenajı amacıyla gerekli basınç farkını yaratarak gazın emniyetli bir şekilde dışarıya akışını sağlayan tesisler.
TUMBA, 1) Ocak arabalarını (vagonları) boşaltmaya yarayan tesis. Tumba tesisleri arabayı yana yatırmak veya ters döndürmek suretiyle boşaltır. Boşaltma şekline göre yan tumba ve döner tumba diye isimlendirilir. Bunlar insangücü, elektrik, elektrohidrolik veya basınçlı hava ile çalıştırıldıkları gibi, üç gözlü yapılmak suretiyle graviteden yararlanılarak (üç gözlü tumba) çalıştırılanları da vardır. 2) Açık işletmelerde dekapajın, yeraltı işletmelerinde ocaktan çıkan taşlarla, lavvardan gelen artıkların döküldüğü yer. 3) Yeraltı işletmesinde göçertme yapılan yerlerde tahkimatın sökülüp tavanın göçertilmesi işi. 4) Külbütör (yan tumba). —>
Tumba makinesi. Söküm makinesi. Söküm.
TUMBACI, 1) Tumbayı çalıştıran işçi. 2) Ayak arkasında veya terkedilen yerlerde tahkimatı söken ve tavanı göçerten ekip.
TUMBA KATI, Kafes nakliyatı yapılan ihraç tesislerinde içi maden veya taş dolu olarak kuyu ağzına çıkarıldıktan sonra tumba edileceği silolar için irtifa kazanmak üzere kuyu ağzı seviyesinin üstünde teşkil edilen araba devresi, itici tertibatları, taş ve kömür tumbaları bulunan platform.
TUMBA MAKİNESİ, —>
Söküm. Tumba.
TUMBA METODU, Tabaka şeklinde yatak-lanmış damarlarda panonun kılavuz ve başyu-karılarla parçalanarak arada kalan topukları da almak şeklinde uygulanan göçertmeli (üretim) işletme metodu. Panonun kılavuzlarla bölünüp kazılan madenin kılavuzlardan ana başyukarıya getirilerek nakledilmek üzere düzenlenmiş şekline “Yatay Ayaklı Göçertme Metodu”, panonun başyukarılarla bölünüp kazılan madeni bu başyukarılardan nakletmek üzere düzenlenmiş şekline de “Dikey Ayaklı Göçertme Metodu” denir. Tumba metodunda işletme zayiatı fazladır. Bu metoda kara tumba da denir.
TUNÇ,—>
Bakır alaşımlar, Bronz.
TUNGSTEN, —>
Volfram.
TURBA, 1) Kömürleşmenin ilk kademesinde bulunan ve değişen oranlarda karbon, hidrojen ve oksijen ihtiva eden düşük kalorili, esmer, koyu renkli, hafif, kuru iken hemen, nemli iken güçlükle ve koku neşrederek yanan kömür. 2) Turb.
TURBİNLİ SONDAJ, Yüksek basınçlı sondaj çamuru vasıtasıyla döndürülen turbine bağlı matkabın dönmesi ile yapılan bir sondaj metodu. Bu metotta sadece turbin motoru ve ona direkt bağlı matkap döner. Takım dizisinin diğer elemanları dönmez; sondaj çamurunun yüksek basınçla turbine ulaşmasını ve matkap üzerine gerekli baskının yapılmasını sağlar.
TURNE, Madenlerde çalışan nezaretçi, mühendis vb. kişilerin ocak gezisi.
TUTUŞMA SICAKLIĞI, Bir gaz veya gaz karışımının, sıcak bir yüzeyden veya kaynaktan ısı enerjisi olarak yanmaya başlaması için gerekli minimum sıcaklık derecesi. Bazı gaz ve karışımlarının tutuşma sıcaklıkları: metan 650-750°C , hidrojen 580-590°C, karbonmonoksit 644-658°C, bütan 480-530°C, normal benzin 280°C, 100 oktanlı benzin 429°C. —>
Yanma.
TUTYA, Kavrulmuş veya sinterlenmiş çinko cevheri konsantresinin kömürle birlikte yatay veya modern düşey retortlarda kuvvetli ısıyla redüklenerek üretilen metalik çinkonun, damıtılmasından elde edilen, genellikle %1-2 oranında kurşun içeren çinko metali.
TUVÖNAN, 1) Maden ocağından çıkarılan ve herhangi bir zenginleştirme işlemine tabi tutulmamış cevher veya kömür. 2) Ham cevher.
TUVÖNAN CEVHER, —>
Tuvönan.
TUVÖNAN KÖMÜR, —>
Tuvönan.
TUZ, 1) Kolayca ufalanabilen, kokusuz, suda eriyen, tadı dil yakıcı, kimyasal förmülü Na Cl olan, billursu madde. Doğada deniz suyundan, —>
Kayatuzu yataklarından, tuzlu göllerden ve kaynaklardan, (ana mal olarak) ham tuz elde edilir. Ham tuzun işlenmesiyle; rafine tuz, sofra tuzu, pudra tuzu, presli tuz, iyotlu tuz, yalama tuzu; elde edilir. Tuz beslenmenin temel unsurlarından ve sanayinin temel hammadde-lerinden biridir. Yetişkin bir kimse, değişik yollardan günde 20 gr kadar tuz alır.
2) Kimyasal anlamda genel olarak asitlerin bazlarla nötrleştirilmesi sonunda elde edilen bileşik.
3) Bazı bakımlardan yemek tuzuna benzeyen çeşitli maddelere eczacılıkta verilen ad, amonyak tuzu (amonyum klorür), berthollet tuzu (potasyum klorat), epsom tuzu (magnezyum sülfat), soda tuzu (sodyum karbonat), turta tuzu (potasyum karbonat) gibi.
TUZ DOMU, 2000 ila 4000 m derinlikten gelerek yerkabuğunun zayıf zonlarında oluşturduğu birikme sonucu meydana gelen tuz yatağı. Plastiğe benzer özelliği haiz bu Trias-Jura yaşındaki kaya- ve potastuzu yatakları, tuzlu kil, kireçtaşı, dolomit, jips, anhidritten oluşan kuvvetli kıvrımlara uğramış yantaşları içinde bulunur.
TUZLA, Buharlaşma imkanı fazla olan deniz kıyılarında, tava denilen havuzlara deniz suyu akıtmak ve bu suyu buharlaştırmak suretiyle tuz elde edilen yer.
TÜF, Volkanların püskürttüğü çeşitli tane iriliğindeki parçaların taşlaşmasından oluşan, tabakalaşma gösteren, bazı durumlarda tabakalaşma karakteri göstermeyen kayaç. Muhtevasına göre tüfler çok çeşitli şekilde isimlendirilirler. Volkan püskürmesinde büyük lav parçalarının kraterden fırladıktan sonra havada eksenleri etrafında dönerek katılaşmasından meydana gelen kayaçlara volkan bombası, fırlatılan parçaların havada katılaşmasından oluşan kayaçlara da volkan külleri denir. Volkan bombaları ve lapillilerin gelişigüzel çimentolanmasından oluşan kayaçlara aglomera, küllerin birikmesiyle meydana gelen kayaçlara da volkanik tüf denir.
TÜKENME, Üretim faaliyeti ile tüm olarak tüketilen ve yerine aynen konması mümkün olmayan orman, kömür, maden, petrol, doğal gaz, endüstriyel ham maddeler gibi doğal kaynakların azalması veya tükenmesi.
TÜNEL, 1) Aynı seviyede veya az meyilli olarak devam eden, girişi ve çıkışı olan yeraltı yolu. 2) İki ucu açık galeri.
TÜNEL ATEŞLEMESİ, —>
Galeri ateşlemesi.
TÜP TAHKİMAT, Pik döküm parçaların cıvatalarla veya bükülmüş çelik sacların kaynakla birbirlerine bağlanması suretiyle gevşek formasyon içinde açılan kuyularda veya galerilerde uygulanan boru şeklindeki tahkimat. Bunların arkasında kalan boşluk, teçhizatlı beton veya asfalt vb. maddelerle doldurulur.
TÜRBİNER LAMBA, Basınçlı hava ile çalışan bir türbine bağlı elektrik üretecinden elde edilen elektrikten yararlanılarak ışık veren grizuya karşı emniyetli sabit ocak lambası.
Güncellenme Tarihi: 2018-06-29 13:13:19