P Harfi ile Başlayanlar
PABUÇ, —>
Cebire.
P.C.E., —>
Seger piramitleri.
PAÇAL, Öngörülmüş nitelikte cevher oluşturmak için değişik tenörlü cevherlerin karıştırılmasıyla elde edilen karışım.
PAFTA, 1) Bir ülke ya da bölgede büyük alanı kapsayan ve aynı ölçekli birden fazla parçadan oluşan haritanın her bir parçası. 2) Standart boyut ve nitelikteki malzeme üzerine harita tekniklerine uygun olarak çizilmiş ve gerekli ek bilgilerle donatılmış döküman. 3) Borulara diş açma düzeneği.
PAFTA BÖLÜMÜ, Ekvator enlemiyle Greenwich’den geçen boylam başlangıç alınarak 1/250.000 ölçek için esas olan, kuzey doğrultusundaki 1 derece aralıklı enlemler ile doğu doğrultusundaki 1,5 derece aralıklı boylamların kesişmeleri ile oluşan bölüme dayalı olarak ve daha büyük ölçeklere sınır oluşturmak üzere bölünmüş ağ. Pafta bölümü 3174 sayılı TSE uyarınca yapılır ve numaralandırılır. Pafta boyutu 60x80 cm ‘dir.
1/250.000 ölçekli pafta: Türkiye için, orta boylam 27° olan birinci dilimin doğusunda ve batısında 1° 30’lık, her tam dereceli enlemler arasında olup, 1° liktir.
1/100.000 ölçekli pafta: 1/250.000 ölçekli paftanın 1° 30’lık kenarı üç eşit kısma, 1° lik kenarı iki eşit kısma bölünmüştür.
1/50.000 ölçekli pafta:1:100000 ölçekli pafta dört eşit parçaya bölünmüştür.
1/25.000 ölçekli pafta: 1/50.000 ölçekli pafta dört eşit parçaya bölünmüştür.
PALANGA, Bir halat ve makaralardan oluşturulan basit vinç donanımı.
PALEOBİYOLOJİ, Jeolojik zamanda yaşamış bitki ve hayvan türlerinin yaşam şekillerini ve müşterek yaşantılarını inceleyen bilim dalı.
PALEOCOĞRAFYA, Kara ve denizlerin, dağ sıralarının ve vadilerin, yer tarihinin her dönemindeki dağılışlarını inceleyen bilim dalı.
PALEOKLİMATALOJİ, Yer tarihinin her dönemindeki iklim koşullarını inceleyen bilim dalı.
PALEONTOLOJİ, —>
Jeoloji.
PALP (PULP), 1) İnce taneli bir katı maddenin su içine dağılmasıyla ortaya çıkan karışım.Her palpta bir kısım katı ve bir kısım su bulunur. Toplam palp ağırlığı ve hacmi su ve katı maddenin ağırlık ve hacimleri toplamlarına eşittir. 2)Bulamaç. 3) —>
Şlam. Flotasyonda palp yoğunluğa, hücre —> (
Selül) hacmini ve adedini etkiler. Laboratuvarlarda elde edilen verilere dayanarak flotasyon devreleri tanzim edilir —>
Şekil. Laboratuvar sonuçları içinde, tane serbesleşmesi, reaktif cinsi , miktarı, ilave yeri karıştırma zamanı ve palp yoğunluğu hücre hacmini ve adedini etkiler.
Genel olarak selüller mekanik ve pnömatik veya pnömatik düzenle çalışacak şekilde imal edilir. —>
Şekil. 1985 yılından sonra Newcastle üniversitesinde (Avustralya) profesör Greame Jameson tarafından tasarlanıp ve 1989 yılında “Jameson Flotasyon Hücresi” adı altında bir patent alınmıştır. —>
Şekil. Jameson teknolojisinin konvansiyonel uygulamalara göre önemli farkı, hava ile palpın düşey bir silindirik boru içerisinden karıştırılarak flotasyon hücresine verilmesidir.
PALYE, —>
Basamak.
PAMUK BARUTU, Nitroselüloz (kolodyum pamuğu) —>
Barut. Dumansız barut.
PAMUK TAŞLARI, —>
Mermer cinsleri, —>
Kalker tüfü.
PANDANTİF, İnce bir zincirle boyuna takılan süs, ziynet. Değerli takı.
PANDERMİT (Ca4B10 O19. 7 H2O), Kireç taşına benzeyen, beyaz renkte ve yekpare olarak teşekkül eden bir bor minerali. B
2O
3 içeriği % 49,8’dir. Türkiye’de Sultançayırı ve Bigadiç yörelerinde bulunur. Minerolojik adı “Priseit” olup, Sultançayırında çıkarılan priseit, Bandırma limanından ihraç edildiği için; bu minerale “Pandermit” denilmiştir.
PANGA, Dekapaj malzemesinin dökülmesi suretiyle; suni olarak teşkil edilen ve planlı bir şekilde oluşturulan yer.
PANO, 1) Yeraltı işletmesi uygulanan bir damarda mostra ve muayyen bir kat veya iki kat arasında kalan işletmeye alınmış damar kısmı. 2) Açık kömür işletmesinde maden kitlesinin alınmak üzere, genişlik, yükseklik ve uzunluk olarak yerinde boyutlandırılması sonucunda belirlenen kısım. Çarklı bagerler kullanılan linyit işletmesinin blok yüksekliği 45 m, çalışma kotunun altındaki derinliği ise 20 m’ye kadar olabilir.
PANO BOYU, Kömürü alınacak olan kısmın alt ve üst sınırını belirleyen ve damar meyli boyunca ölçülen mesafe. Özel durumlarda pano boyu ile ayak boyu ayrı olabilir. Alt ve üst taban yollarının ayağın gerisinden takip etmesi halinde (özellikle dik damarlarda uygulanan dilimli işletme metodu) ayak boyu ile pano boyu birbirine eşittir. —>
Ayak boyu.
PANO TERTİBİ, 1) Panonun, pozisyon, ilerleme, maden yatağında ve ocak yapısı içindeki ilişkilerinin organizasyonal imkanlara bağlı olarak tertibi. Tertip çeşitleri arasında İlerletimli, Dönüşümlü- Z- Tertibi, T- Tertibi; Sualtı işletmesi, Suüstü işletmesi zikredilebilir. 2) Açık işletmelerde paralel, diyagonal ve karışık (kombine) şekiller zikredilebilir.
PANZEHİR TAŞI, Minerolojide opal olarak tanımlanan mineral.
PANZER, —>
Zincirli konveyör.
PARAFUDR, Yeraltındaki tesis ve aygıtları aşırı gerilim yükselmelerine karşı korumak amacı ile yerüstünde gerekli yerlere konulan koruyucu cihaz.
PARAJENEZ, 1) Yanında, birlikte teşekkül etme. 2) Bir kayaçta veya maden yatağında minerallerin, beraberce zuhur etmeleri esasına dayanan, oluşumları (karşılıklı bağımlılık). Bu birlik ve bağımlılık, fiziko-kimyasal şartları, meselâ maden damarlarının oluşum sıcaklığı hususunda ipuçları vermektedir.
PARALEL BAĞLAMA, —>
Elektrikli kapsül.
PARALEL VE DÜŞEY KAZI, Döner kepçeli kazıcı (Bager) uygulamasında kullanılan paralel veya düşey kazı yöntemi. Paralel ve kademeli kazıda döner kepçe alın üzerinde H dilimini aldıktan sonra, ikinci dilime geçer. Düşey kazıda ise döner kepçe alının şev üstünden başlayıp aşağı doğru harket ederek H- dilimini alır. İkinci dikey dilime, kademenin tekrar şev üstünden başlar.—>
Şekil.
PARALEL HAVALANDIRMA, Ocak hava-sını paralel devre oluşturacak biçimde kollara ayırarak iş yerlerini havalandırma.
PARALEL SARIMLI HALAT, Kordonu teşkil eden tellerin sarım yönü, halatı meydana getiren kordonların sarım yönü ile aynı olan çelik halat. Bu tip halatta teller, çelik halatın uzun ekseniyle dike yakın bir açı teşkil ederler. —>
Çelik halat, Halat dokumu.
PARAMIKNATISLI MİNERAL,—>
Minerallerin mıknatısiyet özellikleri.
PARAŞÜT TERTİBATI, Kuyu ve desandiri-lerde kafes veya araba halatının kopması halinde kafesin kuyu kayıtlarına, arabanın raylara tutunmasını sağlayan tertibat. Halatın kopması durumunda bu mekanizma, tırnakları vasıtasıyla kafesin kayıtlara artan bir basınçla tutunmasını sağlar. —>
Kayıt.
PARATONER , Yapıları ve özellikle patlayıcı madde depolarını; yıldırım etkisinden korumak amacıyla kullanılan, çoğunlukla bakırdan yapılan havaya doğru olan ucu sivri çubuk.Radyoaktif özelliği olan paratonerler de yapılmaktadır.
Yıldırım çevresindeki en yüksek cisim üzerine düşme eğilimi gösterdiğinden paratonerin sivri ucu ; yıldırımı çekerek çok düşük dirençli ve topraklanmış kablolarla (gemilerde ise suya topraklanmış kablolarla) ; yıldırımı yani havadaki elektriği çekerek toprağa iletir. Paratonerin çevresine sağladığı koruma konisinin tabandaki yarıçapı yaklaşık olarak paratonerin yerden yüksekliği kadardır.
PARÇA BAŞINA İŞÇİLİK, —>
Akort işçilik.
PARÇA KÖMÜR, —>
Satılabilir.
PARÇA NUMUNE, Prospeksiyon, sondaj ve kazı çalışmalarında yalnız ilginç görülen formasyonlardan alınan numune. —>
Tam numune.
PARILTI, Bir mineralin yüzeyinin ışığı yutmasına, yansıtmasına veya kırmasına bağlı olarak verdiği görünüm. Parıltıyı ifade etmek için mat, parlak, camsı, metalik (madensi) gibi ifadeler kullanılır. Eğer parıltılar pek bariz değilse, bu kelimelerin başına yarı kelimesi eklenir. Parıltıyı ifade etmek için donuk, topraksı, ipek gibi, yağlı, ince gibi, sakızımsı vb. tabirler de kullanılır.
PARİS BRONZU, İçinde yüzde 10 çinko bulunan bir bakır alaşımı. Bronz terimi yalnız bakır ve kalay alaşımlarını tarif etmekle beraber; çinko katkısı durumunda paris bronzu, alüminyum ve berilyum katkılarıyla oluşan alaşımlara da alüminyum bronzu ve berilyum bronzu denilmiştir.
PARLAK KÜKÜRT, İçinde azami % 0,08 oranında karbon bulunan kükürt. —>
Püskürtme-, Pelet-, Koyu kükürt.
PARMLİ ANAHTAR, Sondaj takımı hazırlanırken kronları söküp takmaya yarayan özel boru anahtarı.
PASA, 1) Açık işletmelerde cevher veya kömürün üzerinden alınan dekapaj malzemesinin döküm sahasındaki adı. 2) Üretim tekniği gereği çıkarılan ve mevcut ekonomik ve teknik şartlara göre değerlendirilmesi mümkün olmayan —>
Artık.
PASLANMAZ ÇELİK DÖKÜM, Çeşitli kimyevi etkilere karşı dayanaklı olan ve bileşiminde en az % 12 krom bulunan çelik döküm.
PASİF PERLİT, —>
Perlit.
PAŞA VARDİYASI, —>
Vardiya.
PATAR, —>
Batarlama.
PATENT, Dünyada yeni olan tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulanabilen buluşlara verilen sınai mülkiyet belgesi. Diğer bir ifade ile bir buluş hakkından yararlanmak için o buluşu yapana devletçe verilen belge. Bu belgeye berat ya da ihtira beratı da denir. Patentlerde koruma 20 yıldır.
Dünyada yeni olan ve sanayiye uygulanabilen yeni tekniğin bilinen durumunu aşma kriterine haiz olma şartı aranmayan “ küçük buluşlar “ , “faydalı model “ belgesi verilerek korunur. Faydalı modeller için koruma süresi 10 yıldır.
Sanayide ve tarımda üretilen veya pazara çıkarılan malların üzerine konan her türlü işaret “ Ticaret Markaları “ olarak, aynı şekilde hizmet sektöründe faaliyet gösteren kurum ve kuruluşların kendilerini tanıtmak ve diğerinden ayırt edilmeyi sağlamak üzere kullanılan işaretler ise “ Hizmet Markaları “ olarak tanımlanır.
Tescilli markalar 10 yıllık koruma hakkına sahiptir. Yenilenmek suretiyle bu süre sonsuza kadar uzatılabilir.
Bir ürünün tümü ya da bir parçası üzerindeki süslemenin çizgi, renk, şekil, biçim, doku, ses gibi görsel olarak iki boyutta ya da üç boyuttaki özelliklerin oluşturduğu bir bütün “Endüstriyel Tasarım” olarak ifade edilir. Örneğin; reklamlarda görülen bütün telefonların tümü aynı teknoloji ile üretilmiş ve çalışıyor olsa dahi (görsel olarak) bunların her birinin biçimi bir endüstriyel tasarımdır.
Coğrafi sınırları belirlenmiş herhangi bir bölge, yöre veya alan içersindeki doğal özelliklerden ve/veya oradaki beşeri unsurlardan kaynaklanan bazı özellikler bir ürün üzerine yansıyorsa ve bu ürünler coğrafi bölge ile bütünleşik olarak anılıyorsa bu tür ürünlerin korunma yöntemine verilen adlar “ Coğrafi İşaretler “ olarak tanımlanır. Örnek olarak halılar, peynirler, bazı yemeklerin adları sayılabilir. “ Menşe adı “ ve “ Mahreç İşareti “ biçiminde iki tür tanımlamayla ortaya konulan kavramlar da coğrafi işaretleri ifade eder.
Böylece patent kavramı adı altında belirlenen “ Sınai Mülkiyet Hakları “ 1- Patentler ve faydalı modeller, 2- Ticaret ve hizmet markaları, 3- Endüstriyel tasarımlar, 4- Coğrafi işaretler ve , 5- Entegre devre topografyaları olmak üzere 5 ana kavramdan oluşur. Bunlar —>
Türk Patent Enstitüsünün yürütmekle yükümlü olduğu konulardır.
PATENT BORU, Özel bağlantı tertibatı ile teçhiz edilmiş, sızdırmaz bir şekilde birbirlerine çabuk bağlanabilen boru.
PATENTLİ TELLER, —>
Uzun hadde ürünleri.
PATLAMA, Lağım deliğindeki patlayıcı maddeyi oluşturan kimyasal maddelerin, ani olarak yüksek basınçlı gaz durumuna geçişi.
PATLAMA GÜCÜ, Genel olarak kaya kütlesini uygun bir şekilde kırma ve yerinden oynatma kabiliyeti olup; —>
Patlama hızıile patlamada ortaya çıkan gaz hacminin kombinasyonu sonucudur.
PATLATMA HIZI, Patlayıcı kolonunu kateden infilak dalgasının hareket hızı. Patlatma hızı arttıkça, aynı zaman periyodunda daha fazla enerji çıkar. Oluşan enerji ise kayacı çatlatan infilak dalgası ve çatlakları genişleterek kaya parçalarını hareket ettiren yüksek basınçlı gazlar şeklinde ve sıcaklık ile açığa çıkar. Bir patlayıcının randımanı, patlayıcının yoğunluğu ile patlatma hızının çarpımı olan belirlenmiş —>
İmpedans değeri ve kaya kütlelerinin yoğunluğu ile sismik iletim hızlarının çarpımı olan impedansı arasındaki yaklaşım ile belirlenir. Aynı karakteristikli patlayıcıların patlatma hızları; kartuş çapına, sıkıştırılma derecesine ve başlatmada alınan enerjiye bağlıdır.
PATLAMAYAN LAĞIM, Delikler delinip doldurulup atış yapıldıktan sonra herhangi bir nedenle patlamadan sıkılanmış vaziyette kalan lağım deliği.
PATLATMA VERİMİ , En uygun patlatma maddesi cinsi ve bunun miktarı ile, patlatma sonucu en çok malzemeyi açığa çıkarmayı sağlamak için kullanılan kontrol kavramı. Patlama verimini etkileyen parametreleri, kontrol edilebilir değişkenler ve konrol edilemez değişkenler olarak iki gruba ayırmak mümkündür. Patlayıcı cinsi, patlayıcı yoğunluğu, ateşleme düzeni, delik çapı, delik boyu, sıkılama boyu, sıkılama malzemesi, delikler arası mesafe, delik sayısı, kayaç hareket yönü kontrol edilebilen parametrelerdir. Ortam jeolojisi, kayaç karakteristikleri, nizamnameler ve özel uygulama konumları ise ikinci gruba girerler.
PATLAYICI ALTIN, Bir altın oksitinin (Au
2 O
3) patlayıcı özellikleri olan amonyaklı türevi. Patlayıcı altın kurşunî bir tozdur ve sarsıntıyla patlayabilir.
PATLAYICI GAZ GRUPLARI, Patlayıcı gaz ortamlarının ihtiva ettikleri gaz cinslerine göre gruplandırılmaları. Bu gruplandırmalar:
GRUP I- (METAN) maden ocakları
GRUP II- Metan haricindeki bütün gazlar
II- A
III- B
II- C Hidrojen, Asetilen.
PATLAYICI-BOŞLUK DUYARLIĞI,—>
Boşluk duyarlığı.
PATLAYICI-DUYARLIK, —>
Duyarlık.
PATLAYICI-ENERJİ FAKTÖRÜ,—>
Enerji faktörü.
PATLAYICI GAZ ORTAMI, Belirli oranda hava ile karıştığında patlama özelliği gösteren toz, buhar ve gazların bulunduğu işyeri ortamı.
Alüminyum, hububat, kömür vb. gibi tozlar hava ile karıştığında patlama özelliği gösterir. Patlayıcı gaz ortamları gazın bulunabilme ihtimaline göre saha 0, saha 1 ve saha 2 diye zonlara ayrılmaktadır.
PATLAYICI MADDE, 1)Çeşitli kimyevi bileşimlerde olup ısınma, basınç, darbe ve elektrik akımı etkisiyle, saniyenin kesirleriyle ifade edilen zaman aralıklarında, kimyasal bir reaksiyon (tepkime) sonunda meydana gelen yüksek sıcaklıktaki gazın yarattığı basınç ve titreşimle temasta bulunduğu ortamı tahrip eden madde. 2) Eksplosif. Çeşitli detonasyon hızları ile belirlenen patlayıcı maddeler —>
Karaba-ruttan başlayarak —>
Dinamit, amonyumnitratlı, kalsiyumnitratlı, kloratlı patlayıcı maddeler, trinitrotuluol (TNT), trinitrofenol, nitropenta, şeklinde sıralanırlar. Sıvılaştırılmış hava da patlayıcı özelliğindedir. Patlayıcı maddeler genel olarak a) Yüksek patlayıcılar, b) Yakıtlar ve c) Pirotektik malzemeler olarak gruplandırılırlar —>
Şema, EK- 12 A, B, C, D, E.
PATLAYICI MADDELERİN İMHASI, Bozulmuş olması sebebiyle veya nitelikleri güvenilir bir şekilde tesbit edilemediği için; kullanılması sakıncalı olan patlayıcı maddelere uygulanan işlem. —> (
19.8.1989 tarih ve 20287 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelik).
PATLAYICI-MUTLAK HACİM GÜCÜ, —>
Mutlak hacim gücü.
PATLAYICI-NİSBİ HACİM GÜCÜ, —>
Nisbi hacim gücü.
PATLAYICI ORTAM STANDARTLARI, Patlayıcı ortamlarda çalıştırılacak cihazların dizayn ve test esaslarının, alınması gereken tedbirlerin belirlendiği ve uyulması mecburi olan standartlar.
Patlayıcı ortamlarda çalışabilir cihazların genel tanıtımı için kullanılan sembol, “Explosio- Proof“ kelimesinin kısaltılması olan (Ex) dir. Bu tanıtım sarı zemin üzerine siyah harflerle yazılabildiği gibi kare ve daire içine alınarak çerçevelenmektedir. Cihazların detaylı tanıtımı harf ve rakamlardan oluşan kodlarla yapılmaktadır.
Ex Patlayıcı ortam cihazını tanıtma
d Koruma tipini tanıtma
I ve II Gaz grubunu tanıtma
T
1-T6 Sıcaklık sınıfını tanıtma
Gaz ve buharlar (I ve II) iki ana patlama grubuna ayrılmaktadır.
Bunlardan
Grup I Metan gazı (Maden Ocakları)
Grup II Diğer bütün gazlar
Muhtelif tehlike bölgelerinde kullanılan elektrik cihazlarında emniyeti sağlamak için çeşitli koruma tipleri geliştirilmiştir. Bu koruma tipleri aşağıda belirtilen harflerle sembolleştirilir. —>
Aşağıdaki cetvel.
(d) ALEV SIZDIRMAZ KORUMA, (Flame-Proof Enclosures) İçerisine sızmış olabilecek gaz, toz ve buhar-hava karışımının patlamasına zarar görmeden dayanabilen ve patlama sonucu oluşan alevi, bağlantı yerlerinden veya dışa açılan öteki bölümlerinden, çevredeki patlayıcı ortama iletmeyen koruma (TS 3380).
(e) ARTIRILMIŞ EMNİYETLİ KORUMA , (İncreased Safety) Normal işletmede ark veya kıvılcım meydana gelmeyen veya meydana gelmesine mani olacak etkili tedbirler alınmış ve ayrıca ısınmasına mani olunacak tedbirler alınarak emniyet katsayısı artırılmış koruma tipi. (TS 3385).
(i) KENDİNDEN EMNİYETLİ KORUMA , (Intrinsically Safety) Normal çalışmada veya belirli arıza şartlarında meydana gelen kıvılcım ve sıcaklık ortamında patlamayan devre ve cihazdaki koruma tipi. (TS 3392).
(T1-T6) YÜZEY EN BÜYÜK SICAKLIĞI , Patlayıcı ortama açık olması durumunda, bu ortamın emniyeti yönünden sakıncalı olabilen herhangi bir bölümün veya elemanın, kabul edilen aşırı yükler bulunduğunda bunları da kapsayan işletme şartlarındaki en yüksek sıcaklık. T
6= 85° ile T
1= 450°C arasında rumuzlar ile gösterilen altı sıcaklık sınıfı.
(p) BASINÇLA KORUMA, (Pressurization).
(h) HAVA SIZDIRMAZ KORUMA, (Herme-tic Sealing).
(q) TOZLA KORUMA , Kumla doldurma (Sand Filled).
(o) YAĞLA KORUMA , Yağa daldırılmış (Oil İmmersed).
(s) ÖZEL KORUMA , (Special Protection).
(N) SINIRLI HAVA SIZDIRMAZ , N Tipi Koruma (N Type Protection) şeklindedir. —>
Alev sızdırmaz cihaz, alev kesici, Alev sızdırmaz cihaz tanıtma kodu, alev sızdırmazlık, Alev sızdırmazlık korumaları, alev sızdırmazlık test istasyonu.
PAY ATIM YÖNÜ, Patlayıcı madde kullanarak koparılıp atılan kömür veya kayaç parçalarının fırlama yönü. —>
Şekil.
PAYANDA, Konsol, kiriş ve kolonların (sütunların) takviyesi için kullanılan destek (ayak).
PAYPLAYN (Pipe-Line), —>
Hidrolik taşıma.
PAYTON, Meyilli nakliyatta vince bağlı platform şeklindeki taşıma aracı. —>
Kontrpua, Şaryoportör.
PEGMATİT, 1) Genellikle iri kristalli ve normal olarak yapısı ve muhtevası farklılıklar gösteren derinlik kayacı. Pegmatit içerisinde esas olarak kuars, feldispat, muskovit, biyotit, turmalin, beril, lityum mineralleri, zirkon vb. gibi iri taneli silikat mineralleri bulunur. Kalay, tungsten, tantal, uranyum vb. gibi nadir minerallere de pegmatit bünyesinde rastlanabilir. 2) Pnömatilik fazda magma buharı ile yer çatlaklarında yükselerek oluşan iri taneli kristallerin teşkil ettiği mineral topluluğu.
PEGMATİTİK DOKU, —>
Pegmatitik tekstür.
PEGMATİTİK-PNÖMATOLİTİK CEVHER YATAKLARI, Pegmatitik ve pnömatolitik fazlarda oluşan cevher yatakları. Bir intrusif kitlenin çatlaklara girerek sertleşmesi safhasında (500-700½C) kolay uçucu kısımların geriye kalan eriyik içinde toplanmaları ve bu eriyiğin iri kristaller meydana getirmesine pegmatitik faz denir. Soğuma ilerledikçe (400-500½C) ve dış basıncın iç basınca olan oranı belirli bazı şartları yerine getirmedikçe, uçucu kısımların bölümlere ayrılarak destile olması sonucu yankayacın çatlakları arasında veya tane sınırları içine nüfuz etmesine de pnömatolitik faz denir.
PEGMATİTİK TEKSTÜR, Pegmatitde bulunan kuars ve feldispat kristalleri gibi, mineralleri birbiri içerisine girmiş bir durumda bulunan kayacın (tekstürü) dokusu.
PELET KÜKÜRT, Çevre şartlarından etki-lenmeyen ve tozlaşmayan katı kükürt elde etmek amacıyla üretilen, ışınsal ve sert bir yapısı olan katı kükürt cinsi. —>
Püskürtme-, Islanabilen-, Mikronize-, Parlak-, Koyu-, Slate-, Toz kükürt.
PELETLEME, Tanelerin diğer küçük taneler üzerinde yuvarlanarak büyüyüp bir araya getirilmesi şeklinde bir aglomerasyon işlemi.
PENCERE, 1) Örtülü oluşumun üstündeki örtüden, bir kesimin aşınmasıyla alttaki yaşlı oluşumun yeryüzünde ortaya çıkması. Kuzey Anadolu Taş Kömürü Havzasında örtüyü teşkil eden genç kretase tabakalarının aşınması sonucu, daha yaşlı karbonifer tabakalarının (-arazisinin) yeryüzünde görülen kısımlarının (karbonifer pencereleri) kapladığı alanlar. Diğer bir ifade ile kretase tabakalarının yaşlı karbonifer tabakaları ile kontak hatlarının sınırladığı alanlar 2) Kapalı bir mekânın içine hava ve ışık girmesi için duvarlarda bırakılan boşluk.
PENEPLEN (AŞINMA DÜZLÜĞÜ), Çok hafif engebeli, üstünde hemen hemen başka hiç bir yüzey şekli bulunmayan düzlük veya ova. Bu tür düzlüklerin jeolojik dönemler boyunca süren akarsu aşındırmaları etkisiyle oluştuğu kabul edilir. Böylece düzlük hemen hemen deniz yüzeyine kadar aşınmış ve artık herhangi bir aşınmanın gerçekleşmeyeceği kadar düz (sıfıra yakın eğim) olan yapı. Diğer bir ifade ile, erozyon sonucu oluşmuş yumuşak engebeli yer yüzü parçası. —>
Plato.
PERBORAT, Sodyum perboratın kısaca ifade ediliş şekli. Susuz sodyum perborat (NaBO3) suda eridiği zaman oksijenli su (H2O2) verdiği için ağartıcı özelliği olması nedeniyle katkı maddesi olarak temizlik malzemesi imalinde; oksijen üretiminde hammadde olarak, oksitleyici özelliğinden dolayı tıpta ve dişçilikte de kullanılır.
PERÇİN, İki sacın birbirine çözülmez bir şekilde bağlanmasını sağlamak amacıyla saclara delinen deliklere sıcak veya soğuk olarak geçirildikten sonra ucu dövülmek suretiyle şişirilen bağlama parçası. Perçinler başlarının biçimine göre yarım yuvarlak başlı-, mercimek gömme-, gömme başlı-, ve yarı gömme başlı perçinler diye isimlendirilir. Çapı 9 mm’ye kadar olan perçinler soğuk perçin olarak yapılır. Diğerleri sıcak olarak vurulur.
PERDAHLIK PLAK, Mermer işletmeciliğinde ham plâkların perdah makinesinde çıkıntı ve girintilerinin silinerek istenilen yüzeyin temin edilmiş hali. —>
Ham plâk.
PERDE, 1) İstihsal yapılan yerler arasında bırakılan, yukarıya doğru daralan ve tavan ile temasta olması şart olmayan maden rezerv parçası. Perdenin görevi aslında tavanı tutmak değil, iki üretim hacmini birbirinden ayırmak ve birinde bulunan dolgu maddesinin diğer kısma gelmesini önlemektir. 2) Bir galeriyi veya herhangi bir hacmi bölmek için ağaç, branda, tuğla vb. malzeme kullanarak yapılan ayırma duvarı.
PERİ BACASI, Yamaçlarda sel sularının sebep olduğu farklı aşınma sonucu oluşan sütun, piramidal sütun görünümünde yer biçimlerine verilen ad.
PERİKLAS, Magnezyumun beyaz, gri, yeşilimsi, sarımtrak, kahverengi-sarı renkli, kübik sistemin oktaedrik kristal taneli metamorfik doğal oksidi. Periklas, %92-98 manyezit ihtiva eden sinter manyezitin sanayide 1650 C° ‘ın üstünde tekrar kalsine edilmesi suretiyle üretilir ; ateşe dayanıklı manyezit tuğlaların ana maddesidir. Özel kristal yapısı nedeniyle sert olup manyezit tuğla sanayiinde tercih edilir.
PERFORASYON ATEŞLEMESİ, Üretim sondajının borulanmış üretim seviyesini çelik bilyelerle ateşlemek suretiyle delip prodüktif seviyeden üretim yapma metodu. Ateşleme elektrikle yapılır; Log ve numune alımıyla saptanan prodüktif seviyedeki çimentolanmış boruda bu ateşlemeyle üretime yeterli miktarda delik açılır.
PERİDOT, Yeşil zebercet olarak da bilinir. Forsterit-fayalit dizisinden olivinin değerli taş niteliğinde, saydam yeşil türü. Sarı yeşil türüne krizolit (Grekçe khrysohthos: “ altın taşı “) denir. Krizolitten daha değerli olan peridot genellikle basamaklı (yastık) kesim yolu ile fasetalanır.
PERİDOTİT, Bazik derinlik kayacı. —>
Peridot.
PERİKLAS, Kübik veya oktaedr şeklinde taneli magnezyum oksit.
PERİYODİK BAKIM, İşletmelerde çalışan her türlü makinenin tüm tesisin zamansız arıza yaparak hizmet dışı kalmasını önlemek için, muayyen süre (günlük, haftalık, aylık, fevkalade bakım) ve plan dahilinde, bu iş için donatılmış atelyelerde veya yerinde gözden geçirilip daima çalışır durumda tutulmalarını sağlama.
PERİYODİK SİSTEM, Fiziksel ve kimyasal özellikleri birbirine benzeyen kimyasal elementleri artan atom ağırlıklarına göre sıralamak suretiyle gruplara ve periyodlara ayırmak ve bunların yardımı ile de maddenin yapısı hakkında bilgileri ortaya çıkarmak için bulunmuş olan sistem. —>
Tablo s. 295
PERLİT, 1) Jeolojide inci taş olarak da isimlendirilen, bünyesinde eş merkezli çatlaklar içeren doğal cam. Pelit ağdalı lavların veya mağmanın hızlı soğuması sonucu oluşur. Yağlı ile incimsi arasında değişen parlaklığa sahip bünyesinde genel olarak % 2-6 su (H
2O oranı % 0,5’e, kadar düşebilir), % 70-75 silisyumdioksit, % 12-16 alumina ve diğer sodyum, potasyum, demir, manganez, titanoksit ve sülfür bulunur. Gri, gümüş grisi, koyu gri veya siyaha kadar değişik renklerde (çoğunlukla gri ya da yeşilimsi, ama kahverengi, mavi, ya da kırmızı renklerine de rastlanır), 850°-1150° C arasında ısıtıldığında genleşerek 10-30 misli bir hacim büyümesi gösteren camsı, volkanik (silikat türü) bir kayaçtır.
Maden yatağından üretilmiş perlite “ Ham perlit” ham perlitin öğütülüp tane boyutlarına göre tasnif edilmesi sonucu elde edilen ürüne “ Tasnif edilmiş perlit” denir. Bünyesinde fazla su bulunduran perlit türleri fazla hacim artışı sağladığı için “ aktif perlit” denir. Suyu az içerenler iyi cins sayılmayıp “pasif perlit” veya yüksek ısı perlit olarak adlandırılır. —>
Genleşmiş perlit. 2) Metalurjide ferrit ve sementit katmanlarının art arda sıralanmasından oluşmuş mikroskopik demir alaşımları bileşeni.—>
Şekil, Perlitli dökme demir, Genleşmiş perlit.
PERLİTİK DOKU, —>
Perlitik tekstür.
PERLİTLİ DÖKME DEMİR, Kendisine üstün mekanik özellikler kazandıran perlitli yapıda —>
Gri dökme demir, Dökme çelik. —>
Perlit.
PERLİTİK TEKSTÜR, 1) Bazı camsı kayaçlarda ani soğuma ve büzülme sonucu küresel veya spiral çatlaklar ile kayacın yüzeyinde inciye benzer ufak birçok kürecikler meydana getirmesi suretiyle oluşan doku. 2) Perlitik doku.
PERMEABL , Geçirgen.
PERMEABİLİTE, Maddenin sıvı geçirgenliği.
PERPORASYON, Muhafaza obrusu ile korunmaya alınan produktif (petrol, su) zonlarda borunun özel düzenlerle delinmesi işlemi.
PERSPEKTİF REZERV, Bazı ülkelerde kullanılan bir rezerv kavramı olup, belirli bir derinliğe kadar varlığı belirlenmiş cevher kitlelerinin daha derinlere doğru ekstrapolasyonu sonucu varlığı ümit edilen cevher miktarı. —>
Kaynak.
PERT, Proje Değerlendirme ve Gözden Geçirme Tekniği, “Program Evaluation and Revise Technic” deyiminin kısaltılması.
PERVANE, —>
Vantilatör.
PERVANE DEBİSİ, Pervanenin birim zamanda ocağa bastığı veya ocaktan emdiği m
3 cinsinden hava miktarı.
PESTİL, Kömür madenciliğinde kömür damarı ile tavan veya fayla damar kontaklarında ve kömür tabakası içinde rastlanan yumuşak (plastik) killi oluşum.
PETEKSEL BOŞLUK, Mermer madencili-ğinde, taşın yapısında meydana gelmiş olan irili ufaklı çoğul boşluklar. —>
Kovan boşluk.
PETN (Pentaerythritol Tetranitrate) ESASLI PATLAYICI FİTİLLER, (Explosive Cord) —>
Detonasyonu başlatacak miktarda yüksek patlayıcı ve yangın çıkmasını önleyecek miktarda soğutma tuzu içeren —>
Lineer tip patlayıcı. PETN fitilinin patlama hızı 6300 m/sn’dır. Bunlar 4 ve 7 örgülü (toronlu) olarak üretilirler. 4 toronlu fitiller 50 m, 7 toronlu fitiller ise 30 m uzunluklarda ve karton paketlerde satılırlar. Raf ömrü sonsuzdur. —>
Şekil.
PETROGRAFİ, 1) Kayaçları tanıma, tanımlama ve kümelendirme ile uğraşan bilim dalı. 2) Kayaç bilgisi. —>
Jeoloji.
PETROL, Yeraltında rastlanan ve içerisinde çoğunlukla parafin olmak üzere çeşitli hidrokarbon bulunan, yağlı, alev almayan sıvı. Petrol çok farklı bölgelerde, muhtelif karışım ve görünüşlerde tezahür eder. Kömürden sonra en iyi bilinen bitüminli oluşum olup, karbon bileşiklerinin en önemlisidir. Tabii olarak oluşur; kayaç çatlaklarından sızar, su sathında yüzer veya hazne kayaçlarda bulunur ve sondaj usulüyle buradan çıkarılabilir.
PETROL SONDAJI, Stratigrafik istikyaf, arama, üretim ve üretimi geliştirmek için karada, kara sularında ve açık denizlerde genellikle rotari sistemiyle yapılan derin sondaj. Delme çapları, stratikrafik istikşaf ve arama sondajlarında küçük, diğerlerinde üretimle orantılı şekilde daha büyük seçilir. Rotari sistemiyle çalışılan kuyu başına monte edilen delme makinesi kule (derrick), vinç (drow-work), kule makaraları ve hareketli makara sistemi (crown-travelling black), döner tabla (rotarytable), motorlar (engines), çamur pompası (slush pump), sondaj takımları (drill pipe, drill stem, bit) ve yardımcı takımlardan (accessories) müteşekkildir. Birkaç yüz ila onbeş bin metrekarelik kapasiteler için çok çeşitli makineler mevcuttur ve sekiz ila on sene içinde bu makineler daha gelişmiş ve ekonomik olanlarına yerlerini bırakmakta olduklarından satın alınan bir sondaj makinesini bu zaman süreci içinde azami verimle çalıştırmak gerekir. Dünyanın en derin sondajına Eylül 1987’de Federal Almanya’da başlanmıştır. 14.000 m’ye indirilecek bu araştırma sondajı 110 adet çeşitli ilmi araştırma projeleriyle ilintilendirilmiştir. Kıt’asal derin sondaj programı adını alan bu projenin ana amacı şimdilik, yerkabuğunun fiziki ve kimyevi durumunu anlamak, kıt’alararası oluşumların evrim ve dinamiğinin anlaşılmasını sağlamak için arz kabuğunun derinliklerindeki işlemlerle temel araştırmaya hizmet etmektir. —>
Şekil.
PETROLLÜ ŞEYL, Ekonomik olarak petrol ve gaz üretilebilen —>
Bitümlü şist.
PETROLÜN GRAVİTESİ, —>
API Gravite.
PETROL YATAKLARI, Geçirimsiz tabakalar ve yapılarla hapsedilmiş zuhurlar. Şekilde belirtildiği gibi genellikle dört tip petrol yatağı önem arzetmektedir. —>
Şekil. —>
Cap Rock.
PETROLOJİ, Kayaçbilim olarak da bilinir. Kayaçların kimyasal bileşimini, dokusunu ve yapısını; bulundukları yerleri ve dağılımlarını; fizikokimyasal koşullar ve jeolojik süreçlerle bağlantılı olarak kökenlerini ve oluşumlarını inceleyen bilim dalı. Başlıca üç kayaç tipi olan korkayaçlar, başkalaşım kayaçları (metamorfik kayaçlar) ve tortul kayaçlar petrolojinin araştırma alanına girer. Deneysel petrolojide , Laboratuvar koşullarında yapay olarak elde edilen kayaçlar üzerinde yürütülen araştırmalarla gerçek kayaç oluşum süreçleri belirlenmeye çalışılır. Petrografide ise, kayaçlardan alınan ince kesitler, tek düzlemde titreşen kutuplanmış ışıktan yararlanılarak incelenir. Böylece kayaçlar sistematik biçimde sınıflandırılır. —>
Petrografi, Sedimentoloji.
PH (pH, PH), Su ihtiva eden bir sıvıda hidrojen iyonları konsantrasyonunu gösteren sayı. Suda veya sulu bir sıvıda suyun belirli bir kısmı daima H
+ ve OH
- iyonlarına ayrışır. Suda iyonlaşma yani suyun çözüşme sabitesi sıcaklığa bağımlıdır. Çözüşme sabitesi, —>
Hidroksil ve hidrojen iyon konsantrasyonu ilişkisinde hidrojen iyonu çoğalırken hidroksil iyonunun azalması veya tersi sonucunu doğurur. Pratik uygulamada hidrojen iyonu (H
+) sayısı hakkında fikir vermek için direkt sayı kullanılmaz; onun yerine negatif (10) ‘lu logaritması P
H olarak ifade edilir.
PH= - log (H
+)= Log 1/ (H
+)
Temiz suda PH=7, asitli suda PH <7, bazik suda PH >7 şeklindedir. PH değeri bir yükseldiğinde hidrojen iyon konsantrasyonu onda bir mertebesinde düşer; hidroksil iyon konsantrasyonu (10 üssü) mertebesinde artar. Göz önüne serilen mertebelerdeki konsantrasyon değişimleri etkileyici sonuçlar getirir ve flotasyon şlamı ortamında bunun etkileri kuvvetlidir. Bu sebepten şlamın PH değeri kontrolu, yüzdürücü, çöktürücü dozlarına gösterilen ihtimam kadar önemlidir. PH değeri, sisteme asit veya baz ilavesiyle ayarlanır.
PH değerinin kontrolu, ± O,1 PH mertebelerinde yapılır ve pratik olarak bu kontrol için turnusol kağıdı kullanılabilir. Wulff’un folye-kolorimetresi de çok kullanışlıdır.
PH değeri yaşamda, toprakta ve denizde de önemli rol oynar. Örneğin, insan kanının normal PH değeri 7,3-7,45 arasında oynar; yani kan hafif baziktir. Buna mukabil midede PH 2' dir, yani kuvvetli asidiktir. Asitli topraklar sadece muayyen bitkilerin yetişmesine olanak verir ve toprağın PH değeri kireç muhtevası için bir ölçüttür. Denizlerin uygun PH değeri bazı sedimantasyon olaylarına olanak sağlar.
PİCUL, —>
Pikul.
PİÇ, 1) Kömür madenciliğinde ana kömür damarının tavan ve taban taşları arasında bulunabilen ve işletilmeye müsait olmayan ince damar. 2) Lağım deliklerinin yükünü hafifletmek için delinen kısa lağım deliği. 3) Piçdamar.
PİEZOMETRİK YÜZEY, Basınçlı akiferdeki suyun kuyu veya sondaj deliğinde hidrostatik basınç tesiri ile yükselebileceği yüzey.
PİGMENT, Çeşitli malzemelere renk vermek için kullanılan, yoğun renkli kimyasal bileşiklerin ortak adı. Boyar maddelerin tersine çözünmeyen bileşikler olan pigmentler çok ince katı tanecikler halinde, başka bir deyişle katı asıltı olarak uygulanır. En çok boyalarda, baskı mürekkeplerinde ve plastiklerde kullanılır.
Pigmentlerin organik veya inorganik birçok örneği vardır; organik pigmentler inorganiklere göre daha parlak ve dayanıklıdır.
PİK DEMİR, Yüksek fırında üretilen ve içinde en az % 2 karbon bulunduran ve ayrıca izabe sırasında cevherin bünyesinden gelen P, S, Mn-Si gibi elementler içeren demir.
PİKUL, 1) Malaysiya’da kullanılan Çin ağırlık birimi. Pikul yaklaşık 60,5 kg veya 133,5 libre eşdeğeridir. 2) Endonezyada kullanılan bir ağırlık birimi olup, 61,76 kğ eşdeğeridir= (Endonezya pikulu). 3) Picul.
PİLON, 1) Havai hat kablolarını taşıyan ve demir profillerden imal edilmiş olan kafes direk. 2) Kafes direk şeklinde imal edilen enerji nakil hattı direği.
PİLOT BİT, Ucunda daha dar çaplı kademesi bulunan ve karot almadan ilerleme yapan bir tür elmaslı veya sert metal uçlu matkap.
PİM, Parçaların karşılıklı durumlarını tesbit edip emniyete almak ve iki parçayı birleştiren yüzeydeki kuvvetleri karşılamak için kullanılan bağlama parçası.
PİRAMİT ORTA, Patlatıldıklarında, alında piramit biçiminde ek serbest yüzey oluşturacak düzende delinmiş deliklerin oluşturduğu orta.
PİRİNÇ, Bakır ve çinko metallerinin belirli oranlarda karıştırılarak ergitilmesi suretiyle elde edilen sarı renkli alaşım.
PİRİT, Demir iki sülfüre (FeS2) verilen ad.
PİROFİLİT , Fiziksel özellikleri ve kullanım alanları bakımından talk’a benzeyen, fakat kimyasal bileşimi farklı bir hidro alüminyum silikat (Al
2O3. 4SiO
2. H
2O). Seramik ve dolgu sanayiinde kullanılır, bünyesinde yüksek aluminali mineraller bulunması halinde refrakter tuğla üretimi için de önemli olur. Genellikle metamorfik masifler içinde ve mikaşistler arasında tabakalar halinde bulunmakla beraber sülfürlü cevherlerin alterasyon zonlarında da rastlanır.
PİROKSEN, Değişik kimyasal bileşimlere sahip, kayaç oluşturucu silikat minerallerinin ortak adı. Bu önemli mineraller grubunda özellikle kalsiyum, mazgnezyum ve demir bakımından zengin üyeler egemendir. Genel formül AB Si
2O
6şeklindedir. A unsuru genellikle Mg, Fe, Ca, ve Na, B unsuru genellikle Mg, Fe, Al ve Si elementlerinden oluşur. Önemli piroksen mineralleri diopsit, ojit, egirinjit, egirin’dir.
PİROLİZ, 1) Katı yakıtların içerdiği uçucu maddelerin havasız ortamda gazlaştırılması. Piroliz sonucu elde edilen gazlar temizlendikten sonra aynı tesisin ısı ihtiyacını karşılamada kullanıldığı gibi fazlası da hava gazı olarak çeşitli tüketim yerlerine verilir. 2) Kimyevi sentez usulü.
PİROELEKTRİK,—>
Minerallerin elektriksel özellikleri.
PİROMETALURJİ, Yüksek sıcaklıkta ergitme ve redükleme yoluyla metal veya alaşımlarının üretim tekniği.—>
Özütleme, Hidrometalurji, Elektrometalurji, Elektrotermik işlem, Kavurma, Damıtma.
PİROMETAMORFOZ, Sıcaklığın çok yükselmesi ile meydana gelen başkalaşım. —>
Metamorfoz.
PİROMETRE, —>
Termokupl.
PİROP, —>
Laltaşı.
PİSTONLU BAK KASASI, —>
Jig.
PİSTONLU TULUMBA, Silindir içindeki bir pistonun ilerigeri hareketi suretiyle emme ve basma fonksiyonu yapan elektrik, buhar veya basınçlı hava gücünden yararlanılarak herhangi bir sıvıyı yüksek seviyeye pompalamak (basmak) için kullanılan makine.
PİZOLOTİK FOSFAT, —>
Fosfat.
PİZOLİTLİ KALKER, İçinde konkresyon taneleri bezelye büyüklüğünde olan kalker.
PLAK TURNE, —>
Döner sac.
PLANÇETE, 1) Pratik ve çabuk topografik arazi alımında (plan ve harita çıkarmak) çok kullanılan alet. 2) Mühendislerin kullandıkları mesaha tahtası.
Bir sehpa üzerine oturtulmuş ve üstüne çizim kağıdı (pafta) yayılmış çizim tahtasından meydana gelen bu düzende, gözlemci plançeteyi tam yatay konuma getirdikten sonra istasyon noktasını pafta üzerinde bir toplu iğneyle gösterir ve bu iğneyi özel bir pusulayla yöneltir. Sonra gözlem noktalarının doğrultularını belirlemek için tesviye-, eklimetreli- veya döner dürbünlü —>
Alidat kullanılır. Bu doğrultuları pafta üzerinde kurşun kalemle çizdikten sonra, uzaklıkları ölçülen noktaları polar koordinatlarıyla paftaya işler. Ayrıca bu noktaların kodlarını da belirler veya kontrol eder. Sonunda arazinin karakteristik çizgileriyle bunların çevresindeki detaylarını çizer, düzey eğrilerini geçirir ve gerekiyorsa profilleri ölçer.
PLAKA TEKTONİĞİ, —>
Levha tektoniği.
PLANİMETRE, Alan hesabını yapmak için kullanılan yardımcı alet. Polarplanimetre ve tamburlu planimetre olarak iki tipi vardır. Tamburlu planimetre ile daha ziyade ince uzun alanlar, polar planimetre ile de merkez kolu yarı çapı teşkil edecek kadar olan alanın ölçümü yapılır.
PLANLAMA, 1) Çeşitli faaliyetlerin tertip ve tanzimini temin etmek için yol gösterici hizmetleri yerine getirmek maksadı ile yapılan çalışmaların tümü. Planlar, amacına göre, kuruluş planı, üretim planı, satış planı, likidite planı, hesap veya muhasebe planı gibi işletme faaliyetlerinin çeşitli aşamalarını gösterir. 2) Proje faaliyetlerinin ve olaylarının tertibi, mantıki münasebetleri ve uygulama sıralarının tesbiti hakkında önceden tahminde bulunarak bu olayları yönlendirmek, önlemek veya istenilen şekilde oluşturmak amacı ile önceden hareket etme.
PLANŞ MOBİL, —>
Seyyar döşeme.
PLANYA, 1) Ağaç, demir vb. malzemenin yüzeylerini talaş kaldırarak düzgün hale getirmeye (tesviye etmeye) yarayan tezgah. 2) Tesviye tezgahı.
PLASER, —>
Plaser cevher yatağı.
PLASER CEVHER YATAĞI, Primer cevher yataklarının mekanik etkiler altında parçalanarak başka bir yerde (nehir yatağı, dere yatağı, deniz kıyısı vb.) yığılmaları ve zenginleşmeleri (konsantre olmaları) sonucu meydana gelen sekonder (ikincil) maden yatağı.
PLASER İŞLETME METODU, Plaser maden yataklarına uygulanan sistem. Bu sistem; maden yatağının bulunduğu ortama göre kuru veya sulu (hidrolik) işletme metotları diye ikiye ayrılabilir. Metodun uygulaması, ekonomik şartlara göre el ile veya mekanik olarak yürütülür. El ile çalışma; leğenleme, oluk, kademeli oluk ve tabanı çıtılı oluk ile yapılır. Mekanik çalışma ise skreyper, ekskavatör, yüksek basınçlı monitör ve dreç (taraklı duba) yardımıyla yapılır. Deniz dibinde oluşan maden yumrularının oluşturduğu maden yataklarına da derin deniz madenciliği uygulanır.
PLASTİK KAPLI HALAT, Makara ve tamburlarda erken aşınmayı önlemek ve halat toronları ve telleri arasına toz ve rutubet kaçmasını engelleyerek, halat içindeki yağın dışarı çıkmamasından dolayı, halatın kendiliğinden, yağlanması sağlanmak suretiyle halat ömrünün uzatılması için özel imal edilmiş (plastik kaplı veya plastik enjekteli) halat. Bunlar; makara ve tamburlarla olan temas yüzeyini artırmak için klasik altı toronlu halata nazaran sekiz toronlu telleri kalıpta çekilerek yassılaştırılmış, metal yoğunluğu ve kopma dayanımı artırılmış olarak imal edilir. Bu suretle halatın yük altında esneklik kazanarak yorulma süresinin uzaması, homojen yük dağılımı ve halatın ezilmeye karşı daha dayanıklı hale gelmesi sağlanır. —>
Şekil, Çelik halat.
PLASTİK KİL, Suyu şiddetle emen, yoğrulup şekil verilebilen, ısıtılınca suyunu tamamen kaybederek sertleşen ve bu özelliğinden dolayı tuğla, kiremit, testi vb. imalatında kullanılan (kil) hammadde.
PLASTİK SULU SIKILAMA KARTUŞU, (PSSK) Açık ucu eğri, kapalı ucu sivri silindirik tipte hazırlanmış plastik torba çalışma alanında su ile doldurulup ağzı tırnaklı tapa ile kapatılarak sivri ucu dinamit lokumunun üzerine gelecek şekilde deliğe yerleştirilerek sıkılama yapmaya yarayan malzeme. Plastik sulu sıkılama kartuş malzemeleri alev geciktirici ve anti-statik özelliğe sahip olduğundan, bu tür sıkılama özellikle grizulu ortamda yapılan ateşlemede güvenlik bakımından büyük önem taşır. 32mm çapında bir delik için 26mm çapında 400mm boyunda 300cm
3 hacminde bir plastik sulu sıkılama kartuşu yeterli olmaktadır. —>
Şekil.
PLASTİKLİK, Maddenin herhangi bir hacım kaybı ve geri tepmesi veya parçalanması olmadan elle yoğrulabilme ve istenilen biçimin verilebilmesi özelliği. Bu özelliğe sahip en yaygın malzeme—>
Kildir. Kilin plastisitesini saptamak için; plastisite suyu, Atterberg plastisite sayısı ve su absorpsiyonu saptanmalıdır. Killerdeki plastisite 4 sınıfta incelenir.
1) PD Plastisite derecesi % 10- 30 (Kil olmayan materyeller, şistler, şamot killeri, âdi killer)
2) PD % 30-65 (Kaolenler, bağlama killeri)
3) PD % 65-80 (Kaolen, montmorillonit grubu)
4) PD % 80 ve üzeri (Bentonitler, yıkama killeri, montmorillonitler.)
PLATİN (Pt), 1) Atom ağırlığı 195,09, özgül ağırlığı 21,45 gr/cm
3 olan ve 1735 yılında Kolombiya’nın altınlı kumlarında keşfedilen beyaz renkli değerli (asil) metal. 2) Platin grubu benzer özelliklere sahip altı metalden oluşur ve bunlar platin (Pt), rodyum (Rh), iridyum (Ir), palladyum (Pd), rutenyum (Ru) ve osmiyum (Os)’dur. Platin grubu metaller doğada çoğunlukla birlikte görünürler ve ender bulunurlar. Oksitlenme ve korozyona karşı dayanıklı olduklarından ve nadir bulunduklarından dolayı altın ve gümüş gibi değerli metaller olarak bilinirler. PGM (Platin grubu metaller)’in en çok kullanılan ticari formu; çubuk, macun, kimyasallar ile diğer şekillere de kolayca çevrilebilen sünger ve toz halidir. Ayrıca bütün PGM’lerin tuzları da piyasada bulunur. PGM’ler troyonz (1 troyons= 31,1035 gr) veya gram ya da kg (1 kg= 32,1507 troyons) olarak alınıp satılır. Ticari kalite platin normal olarak % 99,95, paladyum % 99,9 saflıktadır. Amerikan ve İngiliz standartlarına göre platinden yapılmış cisimlerin, platin olarak nitelenebilmesi için en az % 95 Pt içermeleri zorunludur. PGM’ler, yüksek sıcaklıkta kimyasal olarak etkilenmez. Ayrıca mükemmel katalitik aktivite gösterirler. Bu özellikleri kimya, petrol rafinasyonu ve otomotiv sanayilerindeki kullanımların temelidir. Korozyona dirençli materyal olarak kimya, elektrik, cam sanayi, dişçilik ve tıp alanlarında kullanılırlar. Kuyumculuk, platinin bir diğer tüketim alanıdır. Bu alanda kullanılan PGM alaşımları % 95 Pt ve % 5 Ru; % 90 Pt ve % 10 lr; % 96 Pt ve % 4 Pd içerir.
PLATİN GRUBU, —>
Platin.
PLATO, 1) Vadilerle yarılmış, düz veya hafif dalgalı yüzeyi olan alan. 2) Yayla. Ova ile plato arasındaki başlıca fark platodaki vadilerin oldukça derine gömülmüş olmasıdır. Diğer bir ifade ile parçalanmanın çok olduğu kesimlerde rastlanan bazı tepeler. —>
Peneplenin aşınmaya direnen kesimlerinden oluşan kalıktepeler.
PLATFORM, 1) Doğal veya yapay yüksekçe yer. 2) Kitle halinde büyük çaplı tabakaların (katmanların) çarpılması ve bunun sonucunda oluşan hafif eğimlerle nitelenen jeolojik yapı tipi. 3) Deniz dibinde sondaj kuyuları açmak için deniz tabanından deniz yüzü üzerine çıkan ayaklar üzerine yerleştirilen sondaj şantiye alanı.
PLEOKROİSM, 1) Kaidelere uymayan, renkli, kristalleşmiş minerâllerin farklı yöndeki ışığı farklı nisbette emme veya geçirme özelliği (çok renklilik). 2) Dikroizm.
PLOTTER (ÇİZİCİ), Harita otomasyon sisteminin temel donanımlarından olup, çok geniş kapsamlı grafik verileri bir bilgisayar veya veri işleme tesisinin denetiminde, kendine özgü özel komutlar kullanarak çizim üretebilen ve çıktı veren cihaz.
Yatay olanların her türlü alüminyum, astrolon, karton gibi altlık üzerine çizim yapabilme özellikleri vardır.
Düşey çiziciler günümüzde yaygın olarak kullanılır ve büyüklüğü çizim alanı, çizim hızı, çizim hassasiyeti, emulation, kalem sayısı, bellek, gösterge, port, kalem sensörü vs. gibi özellikleri ile tanımlanır.
PLUTON, Arz kabuğunda katılaşmakta olan ve katılaşmış magma kitlesi.
PNOMOKONYOZ, 1) Solunum yoluyla akciğerlere alınan ince tozların (0,5-5 mikron) oluşturduğu hastalıkların genel adı. 2) Madenci hastalığı. Tozun cinsine göre bu hastalıklara çeşitli isimler verilir. Demir tozları-sideroz, alüminyum tozları-alüminoz, silis tozları-silikoz, pamuk tozları-psiloz, asbest-tozları- aspestoz ve kömür tozları da-antrokoz hastalıklarına neden olur.
PNÖMATİK JİG, Akışkan olarak su yerine havanın kullanıldığı bir —>
Jig türü. Bu jigde döner vanadan elek altına verilen basınçlı hava, yalnızca basma hareketini sağlar; dar bir uygulama alanı vardır; yalnız susuz yerlerde ve kuru ürünler istenildiği zaman tercih edilir. Pnömatik jiglerde ortamın viskozitesi düşük olduğundan 0,1 mm boyutuna kadar olan tanelerin zenginleştirilmesi mümkündür.
PNÖMATİK RAMBLE, 1) Boru içerisinde basınçlı hava akımı vasıtası ile (basınçlı havanın taşıma gücünden yararlanılarak) ramble malzemesinin taşınması suretiyle yapılan dolgu. 2) Basınçlı hava ile ramble. Pnömatik ramble sisteminde dolgu maddesini içine aldıktan sonra boruya veren bir makine, basınçlı hava şebekesi ve kompresör bulunur. Genellikle damar kalınlığı 0,5-3 m arasında değişen işletmelerde uygulanır (damar meyli maksimum 30½). Bu ramble metodunda önemli etkenler; boru uzunluğu ve çapı, hava miktarı ve basıncı, hava çıkış hızı, üfleyici ucun çapı, boru sürtünme katsayısı ve dolgu malzemesinin tane iriliğidir.
POLAR KOORDİNAT SİSTEMİ, Arazide ölçümü yapılan bir P noktasının; belli bir noktaya olan (f) meyilli mesafesi, bu mesafeyi gösteren doğru parçasının yatay düzlemle yaptığı (?) açısı ve bu f doğru parçasının izdüşümünün şimal istikameti ile yaptığı (?) açısı ile belirlenmesine yarayan koordinat sistemi. P (f, ?, ?). Bu sistem arazide ölçülen değerlere dayanır. —>
Ortagonal koordinat sistemine dönüştürmede z’ = sin? . f, x’ = f . Cos? . Cos? ve y’ = f . Cos? . sin? bağıntılarından yararlanılır. —>
Koordinat sistemleri.
POLİGON, Haritası veya planı yapılacak bir arazi parçası üzerinde belirlenen noktalar ve bu noktaları birleştiren doğru parçalarının teşkil ettiği, noktalar arasındaki mesafeler ile doğru parçaları arasında bulunan iç veya dış açıları ölçülebilen çok kenarlı açık veya kapalı şekil. Koordinatları belli veya belli olmayan noktadan başlayıp yine aynı noktaya gelmek suretiyle çokgen şeklinde ölçü yapılarak kapatılan poligona “Kapalı poligon”; koordinati belli bir noktadan başlayıp yine koordinatı belli bir noktaya bağlanarak kapatılan poligona “Bağlı poligon”, koordinatı belli veya herhangi bir noktadan başlanarak teşkil edilen ve son noktası başlangıç noktasına veya belli bir noktaya bağlanmayan poligona da “Açık poligon” denir. Poligonlar ölçmede kullanılan aletin cinsine göre de “Pusula Poligonu” vb. şekilde de isimlen-dirilir.
POLİGON BAĞ, —>
Bağ.
POLİGON METODU, 1) Bir maden yatağının keşfi için sistemli bir şekilde yapılan sondajların plan üzerindeki izdüşümlerini birleştiren doğru parçalarının orta noktalarından çıkılan dikmelerle sondajların tesir alanlarını poligon olarak belirleyip, bu poligonların alanları sondajla kesilen maden damarının kalınlığı ve madenin yoğunluğu dikkate alınarak yapılan rezerv hesabı. Bu metoda göre hesaplanan rezerv miktarının doğruluk derecesi sondajlarda sıklığına göre değişik ve hata payı ± % 40 civarında olabilir. 2) Üçgen metodu.
POLİGON TAHKİMATI, Tavan basıncı yüksek olan galerilerde fırçalar yardımıyla çok kenarlı geometrik şekiller verilerek yapılan ve fırçalar arasına fırça eksenine dik olacak şekilde sarma veya kısa direk parçası konmak suretiyle yapılan tahkimat.
POLİMETAMORFİK MADEN YATAKLA-RI, 1) Birkaç defa metamorfizma olayına uğramış maden yatakları. 2) Kompleks maden yatakları.
POLİMORF MİNERALLER, Kimyasal bileşimleri aynı olup değişik sistemlerde kristallenen ve şekil bakımından birbirine benzemeyen ve bazı fiziksel özellikleri bakımından da birbirinden farklı “ Çok şekilli” mineraller. Örnek kükürt nabit olarak kristalleştiği halde eritildikten sonra monoklinik sistemde kristalleşir. Grafit heksagonal sistemde kristallenip sertliği, parlaklığı madensel olduğu ve elektriği iletiği halde bileşimi aynı olan elmas kübik sistemde kristallenir sertliği 10 olup aynı parlaklık ve iletkenliği yoktur. Minerallerden iki şekilli olanlara iki şekilli veya “dimorf “ üç şekilli olanlara da üç şekilli veya “ Trimorf “ mineral denir.
POLİSAJ, Mermerin cilalanması.
POLİSAJ MAKİNESİ, Yatay bir tablaya yatırılan mermer plakasının silinmek istenen yüzünün üzerine, özel surette imal edilmiş değişik şekil ve tipteki zımpara taşlarının monte edildiği yuvarlak bir kafanın mermeri silmesi esasına göre yapılmış makine. Kafa, mermer sathı üzerinde dairevi şekilde dönerek mermerin her noktasının aynı şekilde silinmesini temin eder. Kafanın merkezinden daimi surette su verilir ve bu suretle mermer sathı tamamen sulu olarak silinir.
POMZA TAŞI, Asidik ve bazik karakterli volkanik faaliyetler sonucu oluşan; gözenekli bünyesinde kristal suyu olmayan, genellikle riyolit kompozisyonu içeren kayaç. Asidik pomza; beyaz, kirli beyaz renkte olup, daha yaygın olarak bulunur ve yoğunluğu 0.5-1 gr/cm
3 arasında değişir. Bazik pomza ise yabancıların “Scoria” dedikleri, Türkçede ise bazaltik pomza olarak bilinen kahverengi, siyahımsı renkte pomza türü olup, özgül ağırlığı 1-2 gr/cm
3 dür. Pomzanın fazla gözenekliliği, ısı ve ses geçirgenliğini düşürür ve bu özelliği inşaat sektöründe kullanımını sağlar. Türkiye’de üretilen pomzanın %90 kadarı inşaat sektöründe tüketilir. Pomzanın ikinci büyük kullanım alanı abrazif (aşındırıcı) sanayiidir. Oldukça hafif aşındırıcı olarak sınıflandırılan pomza gerek doğal, gerek yapay madeni eşyaları ve yumuşak metalleri (gümüş gibi) cilalamakta kullanılır. Tekstil sanayiinde kullanılan pomzanın kimyevi ve fiziki özellikleri büyük önem taşır ve bu özellikler ancak derinlik pomzalarında bulunur. Bu özellikler şöyle sıralanabilir : 1) Renklilik . İyi kalite pomza beyaz olmalıdır. 2)Kırılganlık.İyi bir pomza, sert bir yüzeye vurulduğunda ezilip toz olmalı fakat kırılmamalıdır. 3)Kimyasal birleşim. Tekstil sanayiinde pomzanın kullanılabilmesi için, kimyevi birleşimindeki demir oksit, sodyum oksit ve potasyum oksit miktarlarının, kumaş boyası ve yıkamada kullanılan diğer kimyevi maddelerle reaksiyona girebileceği ve kumaşta renk değişikliği oluşturabileceği hususu dikkate alınmalıdır. 4) Sertlik. Kırılmadan ezilme özelliği göstermelidir. 5) Özgül ağırlığı. Sıfır nemde özgül ağırlığının 0.5-0.55 gr/cm3 olması istenir. 6) Su emme özelliği. Tekstil kalitesi için %50’den fazla olan su emme özelliği ideal kullanımı sağlar. 7) İşlenme durumu. Tekstil kalitesi pomzanın keskin yüzeylerinin yuvarlatılmış olması istenir ki, temas ettiği kumaş yırtılmasın. Cam eşyaların işlenmesi, özel boyalarda dolgu maddesi olarak, tarım ilaçlarında kimyasal taşıyıcı olarak, sabun ve deterjan üretiminde puzzolan madde olarak kullanılması diğer kullanım alanlarından bazılarıdır. Son yıllardaki bir kullanım alanı da “barbikü” tabir edilen mangallarda, kömürün yerini almasıdır. Burada mangalın alttan fazla ısıtılması sonucunda akkor hale gelen pomza, kömür ateşi işlevini görür. Türkçe’de ; pomza taşı, sünger taşı, köpüktaşı, hışırtaşı, nasırtaşı, küvek gibi adlarla bilinir. İngilizcede iri taneli olanlara “pumiz”, ince taneli olanlara da “pumicite” denir. Yabancı dillerden gelen etki ile Türkçede ponza , bims ve pumis kelimeleri de pomza taşı anlamına gelir.
PONZA, —>
Pomza taşı.
PORFİR, Çok ince taneli ve camsı bir hamurun içinde kendine özgü biçim gösteren, iri kristalleri bulunan kayaç.
PORFİR CEVHER YATAĞI, —>
Porfir içinde serpilmiş zerreler halinde (—>
Dissemine) teşekkül etmiş cevher yatağı. Bu tip cevher yatağına porfirik cevher yatağı da denir.
PORFİRİK STRÜKTÜR, 1) Önceden derinlerde yavaş bir soğumanın etkisi ile içinde yüzer halde büyük kristaller teşekkül etmiş magmanın yeryüzüne çıkıp geri kalan kısmının çabuk soğuması ile teşekkül etmiş, sık taneli ya da camsı bir kayaç hamuru içinde kendine özgü kristal biçimi gösteren kayaç yapısı. 2) Porfirik yapı.
PORFİRİK YAPI, —>
Porfirik strüktür.
POROZİTE, Madde içindeki boşlukların oluşturduğu hacmin, maddenin tüm hacmine oranının ifadesi.
PORÖZ SERAMİK, —>
Gözenekli seramik ürünler.
PORSELEN, Genellikle beyaz, aşırı camlaştırılmış, inceltilince yarı saydamlaşan, çoğunlukla renksiz ve saydam sırla kaplı, ince ve sıkı hamurdan yapılmış seramik parça. Porselen, 2-3 mm kalınlığa kadar yarı saydamdır; yoğunluğu 2,20 gr/cm
3‘ün üstünde, suyu emme özelliği yüzde 0,5'ın altındadır. Porselen hamuru, özlü (yağlı) bir madde (kaolen), mümkün olduğu kadar demirsiz bir pekleştirici (kuars, çakmaktaşı) ile bir eriticiden (feldispat, kalsiyum fosfat veya yapay bir frit) meydana gelir. Seramikçilikte, pişmesi için gereken ısı derecelerine göre iki tür porselen vardır. Sert porselen 1400°C’de; yumuşak porselen 1250°C’de pişer.
PORSELEN KİLİ, —>
Kaolen, Kaolinizasyon.
PORTKRON, Kısa silindir şeklinde, dışı bazan elmas, vidia veya sert metal ile kaplanmış (takviye edilmiş), sondaj işlerinde kullanılan ve kron ile karotiyer arasına yerleştirilen (kronu karotiyere bağlayan), sondaj deliği genişliğinin muhafaza edilmesine yarayan (kalibre eden) takım parçası.
PORTLAND ÇİMENTOSU, Belli oranlarda karıştırılmış kireç taşı ve kilin pulvarize edilmiş vaziyette pişirilmesi ile elde edilen klinkerin belirli oranda alçı taşı ile karıştırılarak öğütülmesinden elde edilen madde. —>
Çimento, Beyaz çimento, Curuf çimentosu.
POSTA, 1) Lağım, taban tamir ve taramada çıkan kazı malzemesi. 2) —>
Pasa. 3) Vardiya. 4) İşçi ekibi.
POTA FIRINI, Şarjın alev veya hava ile temas etmemesi istendiği hallerde kullanılan fırın tipi. Şarjın ısınması, indirekt ısıtma ile sağlanır. Yakıtın yanması sonucu elde edilen alevler, şarjın içinde bulunduğu potayı dıştan ısıtır ve ısı yavaş yavaş potanın içindeki şarja geçmiş olur. Bu tip fırınlarda termik randımanlar düşüktür. Şarjın yapıldığı ve içerisinde eritildiği potalar, kullanılacağı yere göre değişik ölçülerde ve ısı iletkenliği yüksek olan maddelerden (grafit, silisyum karbür) yapılırlar. Bu potalar, laboratuvarda kullanılan birkaç yüz gramdan endüstride kullanılan ve bir tona yakın kapasitelerde yapılabilmektedir. Pota fırınları daha ziyade döküm işlerinde kullanılırlar ve ufak dökümhanelerce en çok tercih edilen fırınlardır. Pota fırınları her çeşit yakıt ile ısıtılmakla beraber, daha ziyade sıvı yakıtlar ve ucuz temin edildiğinde gaz yakıtlar kullanılmaktadır. Bu tip fırınların avantajı, çabuk ısıtılıp, kısa zamanda döküm yapabilmesidir.
POTANSİYEL MADEN YATAKLARI, İşletilebilir maden yataklarına kalite ve miktar yönünden yakınlık gösteren ve etüd yapıldığı sırada mevcut madencilik tekniği, teknolojisi ve ekonomisi bakımından işletilmeye elverişli olmayan ve ileride, yukarıdaki şartların gelişmesi ile “İşletilebilir” gruba girebilecek olan maden yatakları.
POTANSİYEL REZERV, Varlığı belirlenmiş olmakla birlikte teknik ve ekonomik nedenlerle, günün koşullarına göre işletilmesi olanaksız kaynak.
Potansiyel günün ekonomik ve teknik koşulları altında işletilebilir olmakla birlikte potansiyelin bir kısmı biraz daha iyi koşullarda işletilebilir hale getirilmesi mümkün olduğundan, bu tür potansiyele marjinal potansiyel denir. Bunların yanında daha iyi koşulları gerektiren ve dolayısıyle ancak uzak bir gelecekte işletme olanağı bulunabilecek potansiyel de submarjinal veya atıl potansiyel diye tanımlanır. —>
Kaynak.
POTAS, Potasyumlu birçok türeve verilen ad olup, ismini pota külü (ing: pot- ash, alm: potasche), yani bitki küllerinden alan kimyasal madde. Gübre olarak eskidenberi kullanıla-gelmiştir. Bu terim, aslında ağaç küllerinin yıkanmasıyla elde edilen potasyum karbonatı tanımlar. Potas esas olarak ziraatte gübrelemede kullanılır ve kompoze gübrelerin azot ve fosfordan sonra üçüncü üyesini teşkil eder. Eriyebilir potas, bitkinin büyümesinde ve gereksinim duyulan nişasta ve şekerin oluşumunda yardımcı olur. Kimya endüstirisinde kullanılan kostik potas ve potasyum karbonat yumuşak sabun, traş sabunu, en iyi kalitede kristal ve cam sofra takımı, renkli camlar imâlinde kullanılır. Potasyum klorat ve perklorat, patlayıcı madde yapılışında kullanılan kuvvetli oksitleyicilerdir. Potasyum iyodid, tıpta ve fotoğrafçılıkta ve potasyum permanganat mükemmel bir oksitleyici ve antiseptik işlevini görür. Potas aynı zamanda magnezyum ve alüminyum elde edilmesinde metalurjik eritken olarak kullanılır. Seramikçiler, potas olarak potasyum oksit ve potaslı feldispat kullanırlar. Jeolojik devirlerde kapalı havzalarda kurak şartlar altında deniz suyunun buharlaşması sonucu; potasyum klorit ve potasyum sülfat konsantreleri oluşmuştur. Potasyum ayrıca birçok kayaçta diğer elemanlarla bileşik hâlinde bulunur. Bir cevherin, kayacın, mineralin veya üretimin potasyum içeriği, genelde % K
2O olarak ifade edilir. —>
Çizelge.
POTKABAÇ ÇEKMEK, 1) Galeri veya ayak ilerlemesinde kazıyı kolaylaştırmak için serbest yüzeyi arttırmak gayesiyle kazma, martopikör veya kesici makineler kullanılarak alında yapılan pilot ilerleme. Genellikle potkabaç alında kayaç veya madenin zayıf (kazılması kolay) kısımlarından çekilir. Potkabaç çekmek suretiyle kazı kolaylığı sağlanmış olan kayaç veya maden, kazı makineleri, patlayıcı madde vb. araçlar kullanılarak kolayça kazılır. 2) Potkabaç. 3) Altkesme. —>
Potkabaç makinesi. Kömür kesici.
POTKABAÇ MAKİNESİ, 1) Döner bir zincir üzerine belli bir düzene göre dizilen kesici dişler vasıtasıyla uzun ayakta tabana paralel (galeride gerekirse dik) kesme yapan; böylece ayak içinde veya galeride yeni serbest yüzeyler meydana getiren elektrik veya basınçlı hava ile çalıştırılan ve uzun ayakta alın boyunca çekilerek kesme yapan, üretime yardımcı iş makinesi. 2) Galerilerde bir sütuna monte edilip darbeli burgusunun vurma hareketi ile kesme yapan sütunlu potkabaç makinesi. 3) —>
Havöz.
PREHNİT, Bazik kalsiyum ve aluminyum silikat. [Ca
2Al
2 Si
3 O
10 (OH)
2] formülünde soluk yeşil ile gri arasında değişen renklerde, camsı silikat minerali.—>
Korkayaçlardaki boşluklarda ve başkalaşmış kireç taşlarında çoğunlukla zeolitlerle birlikte bulunur. Elde edildiği başlıca yerler İtalya, Fra nsa, İskoçya ve ABD’de New Jersey’dir. Bazı temiz örnekleri traşlanarak değerli taş olarak kullanılır. Bunlara Cape zümrüdü denir.—>
Zümrüt.
PREFERANSİYEL FLOTASYON, 1) Diferansiyel flotasyonun özel tipi. 2) İki flotatif (yüzebilen) sülfürlü mineralin birinin oksitlendirilerek yüzmemesinin sağlanması suretiyle yapılan flotasyon. —>
Diferansiyel-. Selektif flotasyon.
PRESLİ VE SICAK GEÇME, İç içe iki silindir parçasının birbiri üzerinde kaymadan beraberce dönmesini sağlamak ve çözülemeyen bir bağlama yapmak için dıştaki parçanın ısıtılmak suretiyle genleşmesi ve çapının büyümesinden yararlanılarak yapılan bağlama. Bu tip bağlamaya çektirme bağlamaları da denir.
PREFORMA HALAT, Kullanım amacı dikkate alınarak halat imalinde kullanılan teller ve toronların önceden halatta alacağı şekle uygun olarak bükümleri yapıldıktan sonra, halat çekim hattına verilerek üretilen çelik halat.
PREVÜ, 1) Her vardiyada ve her iş yerinde çalışacak işçi sayısını gösteren liste. 2) İş programında tespit edilmiş işçi kadrosu. 3) İşletme bütçesinde tespit edilmiş ve satınalma ile ilgili hususlar. —>
Emprevü.
PRİM, 1) Normal çalışmanın sınırlarını önemli derecede aşarak kurumlara ilave gelir ve yüksek randıman sağlayan personele ödenen ek ücret. 2) Sosyal nitelikli kurumlar, sigorta vb. kuruluşlara ödenen aylık ödentiler. 3) Aidat.
PRİMER MADEN YATAKLARI, Mağma ile ilgili olarak teşekkül etmiş ve sonradan herhangi bir değişikliğe uğramamış maden yatakları.
PRİSEİT, —>
Pandermit.
PRİZMA, Üç köşeli veya beş köşeli prizmalarda ışığın yansımasından yararlanılarak —>
Aynalı gönyede olduğu gibi, önceden belirlenmiş bir ölçme doğrusuna, arazi üzerinde bu doğru dışındaki noktalardan dik inmek için kullanılan alet. —>
Şekil, Çift beşgen prizma, Mimari gönye.
PROBERTİT (Na Ca B5 O9. 5 H2O), Kirli beyaz, açık sarımsı renklerde olup ışınsal ve lifsi şekilli kristaller şeklinde bulunan bir bor minerali. Kristal boyutları 5 mm ile 5 cm arasında değişir ve B2O3içeriği % 49,6 dır.
PRODÜKTİF KARBON, Üretime müsait kalınlıkta kömür tabakaları ihtiva eden karbon devrinde oluşan katmanlar.
PRODÜKTİVİTE, Verilen emeğe ve yapılan masrafa oranla üretilen miktar, ürün verme gücü, iletkenlik.
PROFİL, 1) Arazide belirli bir güzergahta topoğrafik ve jeolojik yapıyı belirlemek, demiryolu veya karayolu boyunca yapılmış ve yapılacak işleri tesbit etmek için hazırlanan dikey kesit. Genel olarak profillerde durumu daha açık olarak göstermek bakımından dikey ölçek yatay ölçeğe nazaran daha büyük alınır. 2) Sanayide çeşitli şekiller verilerek haddede çekilen metallerin kesitleri.Bunlar da I-, L-, H-, Çan profili vb. şekilde isimlendirilir. 3) —>
Kesit.
PROFİL METODU, Herhangi bir bölgede jeolojik yapının ihtiva ettiği maden yatağının durumunu en iyi bir şekilde gösterebilen eşit aralıklı profiller (kesitler) yapılıp sıraya konduktan sonra her profil üzerinde etajların (katların) alt ve üst kotları arasında mevcut olan damarların (maden yatağı) kesit alanının bulunup birbirini takip eden iki alan toplamı ortalamasıyla iki kesit arasındaki mesafe ve madenin yoğunluğu dikkate alınarak yapılan rezerv hesabı. Metodun hassasiyet derecesi, damarların (maden yataklarının) istikametlerinin ve eğimlerinin muntazamlığına göre % 100; kıvrımlı ve ondüleli ise sık profiller alınmak suretiyle % 95’e erişebilir.
PROFİL NİVELMANI, Arazi üzerinde iki nokta arasında geçtiği düşünülen bir dik düzlemin arazi yüzeyi ile meydana getirdiği arakesit boyunca mevcut yükseklik farklarını veya meyil değişikliklerini belirtecek şekilde yapılan nivelman ölçmeleri. Nivelman ölçmeleri yapılacak arazi parçasının uzun ekseni boyunca yapılan profil nivelmanı ile elde edilen kesite “Boyuna profil” boyuna profile dik olarak elde edilen kesite de “Enine profil” denir.
PROFİL TAŞI, Mermer işletmeciliğinde imalâtta mimari şekiller temini gayesiyle boyu enin iki mislinden uzun figürleri teşkil eden ve verilen bir kesitte yonulan taşlar.
PROGNOSTİK REZERV, Jeolojik ve metalojenik imkanlar yoluyla varlığı kabul edilen maden yataklarının rezervi.
PROGRAM DEĞERLENDİRME VE GÖZDEN GEÇİRME TEKNİĞİ, —>
Pert, çeşitli projelerin gelişmelerini safha safha takip ve kıymetlendirmek için tasarlanmış bir rapor tekniği. Program Değerlendirme ve Gözden Geçirme Tekniğinin kısaltması PERT’dir. PERT genel olarak fazla belirsizlikle karşılaşılan araştırma ve geliştirme projelerine uygulanır.
PROGRAMLAMA, Elde mevcut kaynaklara göre (insangücü, makine, para), faaliyet sürelerinin tespiti ve bütün projenin takvim günlerine bağlanması için yapılan çalışmaların tümü.
PROJE , 1) Bir tesis veya işletmenin kuruluşu ile ilgili olarak yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkan dökümanların (hesap, resim, plan) tümü. 2) Tasarı. Tasarlananı yalnız anahatları ile belirleyen projeye ön proje, uygulama olgunluğuna erişen projeye de kat’i proje denir. 3) Madencilikte proje, yeraltı kaynaklarının değerlendirilmesi amacına dönük, belirli girdileri seçilmiş bir teknoloji kullanarak mevcut ve potansiyel talebi karşılamak üzere maden ve endüstriyel hammadde üretmek için çalışmaları düzenleyen beyan niteliğinde rapor. —>
Programlama, Ön proje. 4) Mal sahibinin isteğine göre yapılacak bir yapıyı, belli bir programa göre inşa edilecek bir yapı bütününü, bir makina veya konstrüksiyonu plan durumunda gösteren çizim.
PROSPEKSİYON, Ekonomik değeri olan belli bir minerali belli teknik ve yollarla arazide arama ve bulma çabalarının tümü. Bunun için coğrafi ve jeolojik haritalar, sahanın eskizleri, konuyla ilgili raporlar, ilgili maden numuneleri incelenir. Numuneler müzelerde, her türlü koleksiyonlarda görülmeye çalışılır; götürülebilirse beraberce araziye götürülür. Saha cıvarında yerleşik halktan, yani çevreyi tanıyan herkesten aranan numune de gösterilmek suretiyle istihbarat yapılır. Yaya veya araçlarla arazide mümkün mertebe birbirine paralel hatlar üzerinde gidip gelmek suretiyle ulaşılmadık yer bırakılmaz; varsa eskiden bilinen zuhurlar veya işletmeye alınmış yerler görülür. Bu şekilde bütün ipuçlarının değerlendirilmesine çalışılır. Gerektiğinde helikopter, uçak, suni uydulardan bile yararlanılır. Prospeksiyonun başarısı için arazinin jeolojik yapısını tam ve iyi tanımak; ipuçları keşfedildiğinde madenle doğrudan ilişkili formasyonun, stratigrafik, plutonik ve tektonik yapısını ortaya çıkarmak; arazide kullanılabilecek her türlü aletten (Geiger sayacı veya sintilometre, berilometre, manyetometre, ultraviyole lamba vb.) yararlanmak gereklidir.
PROSPEKTÖR, 1) —>
Prospeksiyon yapan kimse. 2) Lise ve dengi orta öğretim mezunlarına maden arama konusunda özel eğitimden sonra verilen teknisyenlik seviyesine denk bir meslek payesi. Prospektör arazide jeoloji mühendisine yardımcı eleman olarak çalıştırılır.
PROSPEKTÖR TAVASI, Kum içinde altın veya kuma nazaran yoğunluğu fazla mineraller aramak amacıyla kullanılan araç. Tavaya alınan kum numunesinde bulunan yoğunluğu az maddeler su vasıtası ile tabak üzerinden akıtılır ve geriye ağır mineraller kalır.
PROTOKUARSİT ,—>
Kuarsit.
PSİKROMETRE, Havanın nemini ölçmeye yarayan aygıt. Psikrometre iki termometreden oluşur. Ölçme sırasında bir termometrenin haznesi kuru bırakılır, diğerinin bez kılıfı ıslatılır. Buharlaşan su ıslak termometrede bir soğumaya yol açar. Bu nedenle yaş termometre kuru termometreden daha düşük bir sıcaklık değerini gösterir. Havadaki nem yükseldikçe yaş termometrenin gösterdiği ısı ile kuru termometrenin gösterdiği ısı arasındaki fark azalır. Hazırlanmış grafiklerden de havanın bağıl nemi tesbit edilir.
PSİLOZ, —>
Pnomokonyoz. Toz.
PSÖDOMORF MİNERALLER, Bir kristalin asal maddesinin bazı kimyasal olayların etkisiyle kısmen veya tamamen kaybolup onun yerine kristale giren herhangi bir maddenin, ilk maddenin, şeklini almak suretiyle oluşmuş mineraller. Bu olaya “psödomorfoz” olayı ve kendisine ait olmayan kristal bir şekilde bulunan minerallere de “yalancı şekilli “ veya “ psödomorf “ mineral denir.
PSÖDOMORFOZ, Bir mineral kristalinin asal maddesinin bazı kimyasal olayların etkisi ile kısmen veya tamamen kaybolması ve bundan sonra kristale giren herhangi bir madenin ilk kristalin şeklini alması olayı. Kendisine ait olmayan kristal şeklinde bulunan minerallere de yalancı-, veya psödomorf mineral denir.
PUANTAJ DEFTERİ, İşçilerin yevmiyelerini kaydetmeye yarayan yevmiye kayıt defteri.
PUANT GÜÇ, Elektrik enerjisi üreten bir üniteden alınabilecek en yüksek güç.
PUANTÖR, —>
Ocak katibi.
PUDİNG, Yuvarlak, yassı ve değişik kimyasal formülü olan çakılların tabii bir çimento maddesi ile birlikte sertleşmesinden meydana gelen kayaç. Grelerde olduğu gibi pudinglerde de çimento silisli, kalkerli, killi, demirli vb. olabilir.
PUL, 1) Ocak arabalarının hangi üretim noktasından doldurulduğunu belirlemek bakımından arabalara takılan, üretim noktasının numarasını veya işaretini taşıyan marka. 2) Somun yüzeyleri veya somunun temas edeceği yüzeylerin işlenmemiş olduğu hallerde veya yüzey basıncını artırmak ve cıvataların eğilmeye zorlanmalarını önlemek için cıvata başının ve somunun altına konulan (rondela), cıvata mili geçecek şekilde delik açılmış ince, düz ve yaylı parça.
PULCU, Maden arabalarına pul takan veya çıkaran ve pul numaralarını kayda geçiren işçi.
PULLUK, 1) Kömür rendesi. 2) Hobel. 3) Mekanik kömür kazı aracı. 4) —>
Kazı rendesi.
PULMOTOR, Gazlardan zehirlenmiş veya havasız kalmış insanlara ilk yardım olarak sun’i teneffüs yaptırmak için kullanılan makinalar (cihazlar). Şuuru yerinde insana oksijen koklatmaya yarayan alete de inhalator cihazı denir.
PULP İÇİNDE KARBON YÖNTEMİ,—>
Karbon in pulp yöntemi.
PUMİS, —>
Pomza taşı.
PUSULA, Arzın manyetik etkisinden yararlanı-larak manyetik ölçmeler yapmaya yarayan, üzerinde kuzey-güney doğrultusunu gösteren bir mıknatıs iğnesi (ibre) bulunan ve yön saptamak için kullanılan kadranlı alet. Bunlar asma pusula, dürbünlü pusula, teodolitli pusula, jeolog pusulası olarak çeşitli şekillerde imal edilir ve çeşitli gayelerle kullanılır.
PUSULA POLİGONU, —>
Poligon.
PUZOLANİK MADDELER, —> Klinkerin öğütülmesi esnasında katılan, kendi başlarına hidrolik bağlayıcı olmayan, ancak ince olarak öğütüldüklerinde rutubetli ortamda ve normal sıcaklıkta kalsiyum hidroksitle reaksiyona girerek bağlayıcı özellikte bileşenler teşkil eden doğal ve yapay maddeler. Tras ise, traki-andezitik tüf olan doğal puzolanik bir kayaçtır.
PUZOLOTİK FOSFAT, —>
Fosfat.
PÜSKÜRTME BETON, 1) Arazinin duraylılığı-nı sağlamak ve galeri cidarının havayla temasını kesmek için özel makine ile püskürtme suretiyle yapılan beton kaplama. 2) Şotkret.
PÜSKÜRTME KÜKÜRT, Kükürdün ıslanabi-len ve sonra da bir sıvı içerisinde bitkilere püskürtülebilecek bir duruma getirilebilen türü. Islanabilen kükürt ve mikronize kükürt olmak üzere iki türü vardır.
PYREX CAMI, Bileşimindeki silis oranı yüzde 81, borik asit oranı % 12 ve bakiyesi aluminyum ve sodadan oluşan, ısıya karşı yüksek direnç gösterdiği ve kimyasal reaksiyonlara girmediği için laboratuvar malzemesi ve mutfak eşyaları yapımında kullanılan cam. Pyrex ismi, “Coming Glass Wars Co.” tarafından tescil ettirilmiştir.
Güncellenme Tarihi: 2018-06-29 13:11:53