K Harfi ile Başlayanlar
KABAK DİREK, Tavan ve taban arasına vurulan tek direk. Vurulduğu yerin sağlamlığına göre baş kısmına takoz, dip kısmına da yastık konabilir.
KABA KIRMA, —>
Kırma.
KABA YONU, Mermer işletmeciliğinde, taşyüzlerinin imalât yüzeyine paralel yüzeyde tamamen ve taşyanlarının 3-5 cm derinlikte çekiç, murç ve keski ile işlenmesi.
KABARCIKLI DÜZEÇ,—>
Tesfiye ruhu.
KABARMA, 1) Su veya basıncın etkisiyle kayaçların oldukları yerde hacimsel olarak büyümesi. 2) Kayaçların tabii konumlarından çıkarıldıktan sonra yani gevşetildikleri zaman meydana gelen hacim artması. —>
Kabarma katsayısı.
KABARTMALI CAM, Dökme demirden bir masa üzerine dökülmüşve demire yapışmaması için aradan madenî bir levha geçirilirken yüzeyi pürtüklü bir görünüm kazanmışcam.
KABLO, —>
Çelik halat.
KABLOLU SONDAJ, 1) Takım dizisi balta (matkap), çelik tij, darbe boruları ve halattan oluşan sondaj metodu. Yükselme-düşme hareketiyle kuyu dibini döverek matkap, formasyonu parçalar. Takım kuyudan çıkarıldıktan sonra, kırıntılar sondaj kovasıyla (bailer) alınır. Kuyuya su gelmesi ve cıdarların yıkıntısı muhafaza borusuyla önlenir; muhafaza boruları çimentolanır. Bu durumda kuyu ilerlemesine bir küçük çapla devam edilir. Kuyu çapı 70-80 cm olabilir ve derine inilecek sondajlarda kuyunun başlangıç çapı büyük seçilir. 2) Churn-drilling.
KAÇAK, 1) Zaiyat. 2) Basınçlı hava, su veya elektriğin kontrol dışı kaybı. 3) Sondajda devridaim suyu veya çamurun kuyu içinden geri dönmeyip formasyon çatlaklarından kaybolması.
KABARMA KATSAYISI, 1) Tabii yerinden alınmışolan toprak, kayaç, cevher veya kömürün kazıldıktan sonraki hacminin ilk durumundaki hacmine oranını gösteren sayı. 2) Kazılmışm3/yerinde m3 (hacim oranı). Bu oran her zaman 1’den büyük olup, kazılan malzemenin cinsine göre; kum 1,15; toprak 1,20; kil, çok sert toprak 1,35-1,40; sert kömür 1,5-1,8; şist 1,65 ve gre de 1,8 civarındadır.
KAÇAK YOLU, 1) Grizu, yangın vb. tehlike hallerinde, insanları taze hava akımının bulunduğu yere ulaştıran yol. Kaçak yoluna 45 dk. ile en çok 90 dk. sonra ulaşılabilmelidir. Bu zaman, uzun ayak, galeri ve kör kuyudaki kaçışhızına; yatım, damar kalınlığı ve geçişyollarının kesit boyutlarına bağlıdır. Kaçak yolu yürümesi kolay ve bakımlı olmalıdır. 2) Kaçamak yol. 3) Nefeslik.
KADASTRO, 1) Arazilerin, arsaların yerini, alanını, sınırlarını belirtip plâna bağlama işi. 2) Taşınmazların şeklini, içeriğini ve hukuki durumunu belirlemek için düzenlenen sicillerin ve yapılan işlerin tümü.
KADEME, 1) Dekapajda kullanılan işmakinelerinin teknik özellikleri ile arazinin fiziksel ve jeolojik yapısına bağlı olarak belirlenen yükseklikte yatay dilimler. 2) İstihsale hazırlanan mermer basamağı. 3) Ayna tabanı. 4) —>
Basamak.
KADEME BOYU, Açım işletmede maden yatağının durumuna, sınırına ve pano boylarına göre örtü kazı ve üretim sahan kademelerin uzunluğu. —>
Şekil, Pano boyu, Pano, Basamak.
KADEMELİ MATKAP, Önceden açılmışbir kılavuz sondaj deliği yardımıyla delik çapını büyütmek için kullanılan yardımcı bir veya birkaç kademesi bulunan özel maktap. Bu matkap sondaj kuyularının taranarak genişletilmesi, ocaklarda kuyu, kelebe ve başyukarıların nihai çapa getirilmesi işlerinde kullanılır.
KADMİYUM, Kimyasal sembolü Cd, atom ağırlığı 112,40, özgül ağırlığı 8,65 gr/cm
3, ergime noktası 321½C olan gümüşbeyazı renginde metal. Tabiatta hemen tamamen çinko ile birlikte bulunur.
KADMİYUM SPESİFİKASYONLARI, Ticarette işlem gören kadmiyum metalinin standartlara göre belirlenmişmuhteva oranları. Ticari kadmiyum % 99,95 ile % 99,9999 arasında bir safiyettedir. Kaplamacılıkta kullanılan kadmiyumun genellikle en çok: 0,015 Pb ve % 0,033 Zn ihtiva etmesi istenir. ASTM B440-76’ya göre standart kadmiyum metalinde, metal Cd dışında, en çok Zn % 0,034; Cu % 0,015; Pb % 0,025; Sn % 0,01; Ag % 0,01; Sb % 0,001; As % 0,003; Te % 0,003 olması gerekir.
KADRAN, 1) Saat, pusula vb. ölçü aletleri içine yerleştirilen ve üzerinde yazı, rakam ya da başka işaretler bulunan, ölçü aletinin şekline genellikle uyan düz satıh. 2) 10 x 10 cm. kesitinde biçilmişkalas.
KAFA, Bütün boyutları yaklaşık aynı büyüklükte olan değişik geometrik şekillerdeki mostra vermişmaden yatağı tipi.
KAFALA, Doldurma hakkının iyi hesaplanmaması veya yerleştirmenin doğru yapılmaması sonucunda patlayıcının patlatılmasından sonra lağım deliği dibinde oluşan çukur.
KAFES, Dikey maden kuyularında insan, malzeme ve vagon (araba) nakliyatını sağlamak için kullanılan tek veya daha fazla katlı çelik konstrüksiyonlu kabin.
KAGİR (KÂRGİR) İNŞAAT, Taşveya tuğladan yapılmışinşaat.
KAGİR TAHKİMAT, Taşya da tuğladan yapılmıştahkimat.
KAİDE KONGLOMERASI, 1) Taban konglomerası. 2) Jeolojik periyodların başlangıçlarında oluşmuş, bir bakıma periyodların tabanını teşkil eden ve oturdukları zemin ile diskordans oluşturan konglomera serisi.
KALAMİN , 1) Oksitlenmişçinko cevheri (eski deyim). 2) Hemimorfit [ Zn
4 Si
2 O
7 (OH)
2 H2O]
3) Avrupada smitsonit’e eski dönemlerden kalan alışkanlıkla kalamin de denir.
KALAS, Kalın biçilmişuzun tahta.
KALAY, Kimyasal sembolu “Sn”, atom ağırlığı 118,70; özgül ağırlığı 7,28 gr/cm
3 olan kimyasal element. Metal olarak elde edildikten sonra yumuşak, beyaz ve kristalin olur ve normal sı-caklıkta bükülür; ısıtıldığında kırılganlaşır. —>
Standart tip kalay. Yüksek kalite tip kalay.
KALDO YÖNTEMİ, Boliden (İsveç) firması tarafından geliştirilen; Kaldo çelik-yapım prosesine dayanan, başlangıçta ikincil bakırları işlemeyi amaçlayan ancak sonraları öncellikle kurşun üretiminde faaliyet gösteren pirometalurjik prensiplere dayalı izabe yöntemi. Bu yöntemde; fırındaki su soğutmalı bir çubuk ile sıkıştırma ve iyi ısı transferi vermek üzere dönen bir tank kullanılır ve üstten üflemeli döner konverterler gibidir.
KALEM, 1) Mermer işletmeciliğinde 20-30 cm boyunda yassı ve keskin uçlu çelik taşişleme aleti. 2) Yazmak veya çizmek için kullanılan, çeşitli biçimde yapılmışkırtasiye mâlzemesi.
KALEMLİ, —>
Taraklı.
KALFA, 1) Yetişme aşaması çırakla usta arasında olan (işçi) zanaatçı. 2) Usta yardımcısı.
KALINLIK, Mermer işletmeciliğinde, taşın oturduğu yüzey ile bu yüzeye paralel olan ve taşın en üst noktasından geçen yüzey arasındaki yükseklik.
KALIN KESİTLİ ÇUBUKLAR, —>
Uzun hadde ürünleri.
KALİBRASYON, Bir imâlatın, cihazın veya tartı aletinin olması gerektiği şekil, biçim, ölçü veya yapıda olup olmadığını anlama ve değilse; düzeltme işlemi.
KALİFİYE İŞÇİ, Yetişmiş, zanaatinde önemli bir ilerleme kaydetmişve beceri kazanmışişçi.
KALİTELİ ÇELİK, Her türlü dövme ve makine imalat sanayiinde kullanılmaya uygun; kimyasal, fiziksel ve metalurjik özellikleri garanti edilebilen ve bu garantiyi vermek üzere ihtiyaç duyulan tüm güvenilir muayene, ölçüm ve deneyleri yapılmışolan, müşteri talebi üzerine, ilgili izlenebilir dökümanları sunulabilen karbonlu-, orta ve yüksek alaşımlı çelik mamulleri. Kaliteli çelikler kullanım alanlarına göre üç grupta değerlendirilir. a) Alaşımsız çelikler: Genel makine yapım çelikleri, Takım çelikleri, Asal çelikler. b) Az alaşımlı çelikler: Genel makine yapım çelikleri, Elektrodluk, Halatlık ve Tellik çelikler, Civata çelikleri, Takım çelikler, Yaylık çelikler. c) Yüksek alaşımlı çelikler: Özel yapı çelikleri, paslanmaz çelikler, Isıya dayanaklı çelikler, Takım çelikleri, cıvatalık çelikler.
KALKARONİ USULÜ, Kükürt maden yatağından kütleler halinde üretilen cevherin; yakıtı az olan bölgelerde yığılıp ateşlenmesi suretiyle kısmen yanan kükürdün verdiği ısı ile diğer kısmın ergiyip akmasıyla yapılan kükürt üretimi.—>
Şekil, Fraşmetodu.
Üretilen kükürt cevherinden kükürdün izabehanede elde edilmesi ise, üretilen cevherin büyük potalara konulup potanın alttan ısıtılması, kükürdün kaynayıp buharlaştırılması ve kükürt buharının soğutulmuşdiğer potalarda yoğunlaştırılması yoluyla yapılır (—>
Şekil) ve daha sonra arıtılır.
Kükürt buharları sıvı hale geçmeden yoğunlaşacak olursa ince bir toz elde edilirki buna “ kükürt çiçeği “ denir. Eğer buharlar yoğunlaşırken sıvı hale gelirse bu sıvı ıslak tahtsa kalıplara çubuk şeklinde dökülür. Buna da “ çubuk kükürt “ denir.
KALKER, —>
Kireçtaşı.
KALKER TÜFÜ, Pamuktaş. Fazla miktarda kalsiyum karbonatı havi yeraltı suları kaynak halinde dışarı çıktıkları zaman CO
2’nin uçması ile kalsiyum karbonatın çökelmesinden oluşan kayaçlar. Bunlardan tüfler delikli, pamuktaşlar ise nisbeten daha kompakt olur, bu tür su kaynaklarına “Taşyapıcı kaynaklar” da denir, —>
Mermer cisleri , Traverten.
KALORİMETRE, Katı veya sıvı yakıtların kalorifik değerlerini tayin etmeye yarayan cihaz. Kalorimetrenin çalışma prensibi, yakıt numunesinin dışa karşı yalıtılmışkapalı bir kapta yakılarak kabın dıştarafında bulunan suyun ısınmasının tesbiti ile kalorifik değeri bulma esasına dayanır.
KALSEDON, Kesif, kriptokristalli, ışınsal görünümlü şeffaf, beyaz veya renkli ve esas unsuru SiO
2 olan, önemli miktarda çört ihtiva eden mineral. Genellikle bazalt içindeki boşluklarda bulunur. Bir tür ziynet taşıdır; akik’in malzemesini teşkil eder.
KALSİNASYON, 1) Cevherin bünye-sindeki kristal suyu ve CO
2’in cevherden veya kayaçtan uzaklaştırılması işlemi. Cevherin bünyesindeki suyu uzaklaş-tırmak için 300½C, CO
2’i uzaklaştırmak için de 600-800½C ısıtma gerekir. 2) Kireç taşından sönmemişkireç elde edilmesi (kireç yakma).
KALSİNE DOLOMİT, —>
Dolomit.
KALSİNE MANYEZİT, Manyezit veya magnezyum hidroksitin döner ve dikey fırınlarda, 900½C-1100½C arasında bir ısıda kavrulması suretiyle elde edilen MgO terkibindeki ürün. Bu proseste genel olarak ton başına 75-100 kWh elektrik enerjisi veya 250-300 kg fuel-oil tüketilir.
KALSİNE ŞAP,—>
Şap.
KALSİT (Ca CO3), Çok değişik kristal şekilli, çeşitlilik arzeden ve ekseriya tedrici olarak dolomit haline gelen, kalkerler içinde büyük kitleler, kayaç kovuklarında veya çatlaklarında küçük kristaller halinde bulunan sertliği 3 ve özgül ağırlığı 2,7 gr/cm
3olan bir damar minerali. Nadir bulunan şeffaf kalsit kristallerine İzlanda spatı, ikiz uzun ve sivri uçlu olan krsitallere “Köpek dişi kalsit”, mağaralarda damlayan sudan oluşan kalsit kristallerine “Sarkıt ve Dikit“ adı verilir.
Kalsit saf iken bazan saydam, genellikle opak ve ekseriya beyazdır. Katışıklar yüzünden sarı, portakal, kahverengi ve yeşil renkli tonlarda da olur. İlk kez 17. yüzyılda İzlanda’nın doğu kıyılarından elde edilen İzlanda spatı, Nikol ve Ahrens prizmaları gibi ışığı kutuplayan prizmalarda ve mikroskoplarda, polariskoplarda ve öteki optik aygıtlarda kullanılmaktadır. Beyaz mermer, traverten, tüf, tebeşir, albatr (süs eşyası yapmak için kullanılan sert, bandlı bir nevi traverten), oniks (bir nevi albatr olup, daha berrak ve yarı saydam olanı ışığı geçirir —>
Oniks mermeri),
Satin spat (kalsitin lifli ve ipek görünüşlü olanı.)
Kalsit, asit içinde CO
2 kabarcıkları meydana getirerek erir. —>
Aragonit.
KAMA, 1) Ağaç veya madeni bağların arkasını pekiştirmek ve tahkimatın normal çalışmasını sağlamak için kullanılan, testere ile ortasından (ekseninden) kesilmişince maden direğinin bir tarafı. İnce maden direğinin balta ile ortasından yarılması suretiyle elde edilen kamaya da şak kama denir.Kama metal veya teçhizatlı beton olarak imâl edilir. 2) Makine elemanlarında, iç içe iki silindir parçasının kaymadan birlikte dönmelerini sağlayan parça. Bunların kesitleri genel olarak diktörgen şeklinde olur ve kesmeye çalışırlar. Kamalar vurma kama (konik biçiminde yapılır) ve gömme kama olarak imâl edildiği gibi kullanıldıkları yere göre de enine kama, boyuna kama ve feder şeklinde de yapılır. 3) Taş, ağaç vb. masif kütleleri parçalamak için bu kütlelerin çatlakları arasına çakılmak suretiyle yerleştirilen (yarım balta) keski. 4) Mermer işletmeciliğinde kullanılan, ağzı genişve keskin kısa boylu meşe veya çelikden mamül ayırma aleti.
KAMA KAYMASI, —>
Heyelan.
KAMALAMA, Ağaç, sac, beton lata veya telörgü gibi tahkimat malzemeleri ile tahkimat birimlerini birbiriyle irtibatlamak, gevşek kayaç parçalarının düşmesini engellemek, kayaç içindeki gerilimin bağlar üzerine eşit bir şekilde dağılmasını sağlamak amacıyla ağaç veya madeni bağların arkalarının takviyesi ve kaplanması.
KAMA ORTA, Patlatıldıklarında, alında kama biçiminde ek serbest yüzey oluşturacak düzende dizilmişdeliklerin oluşturduğu orta. —>
Orta çekme.
KAMAYÖ, KAME, Oyulmak suretiyle üzerine kabartma resmi yapılmış, kenarı metal çerçeveli, iki katmanlı ve her katmanı ayrı renkli kıymetli taştan yapılmışbroş.
KAMPANACI, —>
Çancı.
KAMULAŞTIRMA, İşletme ruhsat süresi boyunca ruhsat alanında kalan özel mülkiyet arazilerine madencilik faaliyeti için zoralım.
KAMU İKTİSADİ KURULUŞU (KİK), Sermayesinin tamamı devlete ait olan ve tekel niteliğinde mallar ile temel mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak üzere kurulan, kamu hizmeti niteliği ağır basan Kamu İktisadi Teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’ye göre KİK sayılan KİT’ler: Türkiye Elektrik Kurumu (TEK), T.C. Devlet Demiryolları (TCDD), T.C. Posta Telgraf ve Telefon İşletmesi (PTT), Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ), Türk Hava Yolları (THY), Uçak Servisi A.Ş. (USAŞ), Çay Kurumu (ÇAY-KUR), Tekel İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TEKEL) ve Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) dir.
KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSÜ (KİT) , Sermayesinin tamamı veya bir bölümü devlete ait olan yetkili bir kamu kuruluşunun denetiminde çalışan —>
İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT) ile —>
Kamu İktisadi Kuruluşlarının (KİK) ortak adı. Türkiye’de KİT sistemi, 1935’lerde Sümerbank ve Etibank’ın kurulması ile başladı.1938’de çıkarılan bir kanunla Sümerbank, Etibank, T.C. Ziraat Bankası, Denizbank ve Devlet Ziraat İşletmeleri, İktisadi Devlet Teşekkülleri (İDT) adıyla yeniden düzenlendi ve daha sonra kurulan İktisadi Devlet Kuruluşların yasa kapsamına alındı. Kamu İktisadi Teşebbüsleri terimi, ilk olarak 1961 Anayasasında geçti. 1982 yılı Anayasasında KİT’ler “Sermayesinin yarıdan fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak devlete ait olan kamu kuruluşve ortaklıkları” biçiminde tanımlandı. 1983 tarihli 233 sayılı KHK ile KİT’ler —>
Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK) ve —>
İktisadi Devlet Teşekkülleri (İDT) olarak ikiye ayrıldı. Ayrıca müessese, bağlı ortaklık, iştirak ve işletme sınıflandırması yapıldı. İDT’ye ait olup, ona bağlı işletme ya da işletmeler topluluğu “Müessese” , sermayesinin %50’sinden fazlası İDT yada KİK’e ait olan işletme ya da işletmeler topluluğundan oluşan anonim şirketler “Bağlı ortaklık”, müessese ve bağlı ortaklıkların sermayelerinin en az %15’ine, en çok %50’sine sahip bulundukları anonim şirketler “İştirak” olarak tanımlandı.
233 sayılı KHK’ye bağlı olmayan KİT’ler ise ; Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ), Devlet Sanayi İşçi Yatırım Bankası (DESİYAB), Ereğli Demir Çelik Fabrikaları TAŞ (ERDEMİR), İller Bankası Genel Müdürlüğü ile İl özel idareleri ve belediyelerinin yarısından fazlasına tek başına ya da birlikte sahip oldukları iktisadi teşebbüsler, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), T.C. Emekli Sandığı, Esnaf ve Sanatkarlar ve diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (BAz-KUR), Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ve Milli Piyango İdaresi (MP) olrak belirlenmiştir.
KANAL, —>
Yarma.
KANCA, 1) Küçük ocak arabalarını (vagonetleri) birbirine bağlayan düzen. 2) Vinçlerde halat ucuna bağlanan, vincin kaldırma veya çekme işlemini yapmasında kolaylık sağlayan parça.
KANCACI, Arabaları kancalamak veya kancalarını kesmekle görevli işçi.
KANCA KESME, 1) Kancalanmışarabanın kancasını açma. 2) Raylı nakliyatta katarın ünitelerini bağlayan kancanın herhangi bir nedenle (kopma, açılma, kurtulma, vb.) açılması.
KANDİL, 1) Temeli tek bir kaldıraç ya da helezon bir yay olan tartı aracı. 2) Çıkarılan madenin satışında daralı veya darasız olarak tartılarak pazarlanmasını sağlayan tesis. 3) Eskiden kullanılan 44 okkalık bir ağırlık birimi.
KANTARCI, Kantar tesisinde çalışıp, tartı işlerini yapan ve kayıtları tutan sorumlu kişi.
KANTAR FİŞİ, Maden nakillerinde taşınan cevherin ağırlığını gösterir tartı makbuzu.
KANTAŞI , Doğada ender olarak bulunan hematit türü. Taşlanır ve perdahlanırsa, koyu çelik parlaklığını alır ve mücevher olarak kullanılır.
KANYON, Ya nemli bölgelerde derin yarıklarda meydana gelmişveya kurak bölgelerde çok güçlü derinliğine aşınmadan doğmuş, çok dik yamaçlı boğaz biçimli vadi. Kapız.
KAOLEN , 1) Belli ortam ve koşullarda, yeraltı ve yerüstü sularının veya termal eriyiklerin andezit, dasit, porfir gibi volkanik kayaçları bozuşmaya uğratması (alterasyon) sonucu oluşan aluminyum-hidrosilikat bileşiminde bir hammadde. Yeraltı sularının ve asit bünyeli termal eriyiklerin etkisi ile alkalili silikatlardan olan feldispatlar alkali metallerini (K toprağa geçer, Na ise su ile götürülür) ve kısmen de silislerini kaybederler ve bileşimlerine su alarak yeni bir mineral, kaolinit durumuna geçerler. Kaolenler, 2 H
2 O, Al
2 O
3, 2 Si O
2 gibi bir kompozisyona sahip sulu aluminyum silikatlardır. Kaolenleşme olayına feldispatlarla birlikte bulunan kuars, mika ve demirce zengin bazı mineraller de katılırlar. 2) Çin kili 3) Porselen kili.
Saf kaolen’in ergime derecesi 1.760°C ‘dir. Kaolene belirli oranlarda feldispat ve kuars katılarak öğütme ve çeşitli işlemlere tabi tutmak suretiyle porselen imal edilir.
a- Kaolen, kağıt sanayiinde selülozdan sonra en büyük hammadde miktarını oluşturur ; burada dolgu maddesi olarak kullanılır.
Bu tür kaolende aranan özellikler şöyledir :
Dolgu Kaplama
kaolen % kaolen %
Al
2 O
3 24-41 34-41
Si O
2 45 45
Ca O en çok 1 en çok 1
Mg O en çok 1 en çok 1
Fe
2 O
3 0,5 0,5
Ham beyazlık en az 80 en az 80
Aşınma kaybı 50 mg 15 mg
b- Seramik kaoleninin ; suda dağılması, plastik olması, pişme küçülmesinin fazla olması, pişme renginin beyaz olması gibi özellikler taşıması istenir. Kaolen; porselen, duvar fayansı, izolatör imalinde refrakterlerde ve kaplama tuğlalarında kullanılır.
Seramik kaoleninin özellikleri :
Al
2 O3 %30
Si O
2 %70’den az
CaO+MgO %2’den az
Fe
2 O
3 %0-0,5
c- Gerek doğal, gerekse sentetik kauçuğun yapımında dolgu maddesi ve genleştirici olarak kaolenden yararlanılır.Cateks karışımına giren kaolen aşınmaya karşı direnci arttırır ve sertlik giderir.
d- Kaolen, kimyasal bakımdan atıl olması nedeniyle boyalarda genleştirici olarak kullanılır. Aranılan alıcılığa sahiptir.Rengi beyaz ve pahalı boya pigmenti ikame edici olduğundan maliyeti de düşürür.
e- Kaolen ayrıca plastik yapımında dolgu maddesi olarak da kullanılır. Yüzeyi cazip hale getirebilmekte, cazip renkler kullanılmasına imkan vermektedir.
KAOLİNİZASYON, Taşyapıcı bazı minerallerin dekompozisyonu (çürümesi, alterasyonu) sonucu kaolen ve kil teşekkül etmesi olayı.
KAPALI TİP HALATLAR, En dıştelleri yuvarlak olmayıp profilleri yardımı ile birbirine kenetlenmişhalat. Kapalı halatlar üzeri bir veya birkaç özel profilli tel katı ile kaplı, iç kısmı yuvarlak tellerden teşekkül etmişkatların meydana getirdiği tek demetli (toronlu) halat. Bu sebeple, bu halatın yapımı, ona mükemmel düz bir yüzey verdiğinden iç kısımı muhafaza edilmişve böylece halatın aşınmaya ve dönmeye karşı direnci de artmışolur. Bunlar daha ziyade ihraç tesislerinde ve teleferiklerde taşıyıcı halat olarak kullanılır. —>
Şekil, Çelik halat, Halat damar düzenleri, Halat dolamı, Halat simgeleri.
KAPAK, 1) Başyukarılarda, ayaklarda veya göçük olmuşyerlerde malzemenin akmaması için kamalarla yapılan perde. 2) Ocak imalatı tavanında bulunabilen silisleşmişağaç fosilleri. —>
Kapak taşı.
KAPAKLI OLUK, Yükleme yerlerinde madenin banda verilmesini veya vagonların muntazam dolmasını sağlayan küçük silo çıkışı.
KAPAK TAHTASI, Ağaç tomrukların tahta veya kalas olarak biçilmesi sırasında kenardan artık olarak çıkan kesiti daire parçası (sekman) şeklinde olan ağaç.
KAPAK TAŞI, Birbiriyle açı teşkil eden yarık ve çatlaklar arasında olan ve alttaki madenin alınmasından sonra ani kopma tehlikesi gösteren kayaç kitlesi.
KAPALI İŞLETME, 1) Yeraltında bulunan maden kitlesini (yatağını) istihsal edebilecek duruma getirmek amacıyla uygulanan maden ocağı işletme sistemi. 2) Kapalı ocak.
KAPALI POLİGON, —>
Poligon.
KAPAN, —>
Petrol yatakları.
KAPASİTE, 1) İşmakinalarının birim zamanda yapabilecekleri işi gösteren ölçü. m
3/h, m/h, cm/dk gibi. 2) Bir tesisten birim zamanda (saat, gün, ay, yıl) üretilebilecek maksimum miktar (t, m
3, vb.)
KAPI, —>
Havalandırma kapısı. Çift kapı.
KAPLAMA, 1) Genişanlamda marangozlukta, çeşitli ağaçlardan elde edilen çok ince ahşap levhaların ahşap bir eşyanın yüzeyine yapıştırılarak örtülmesi işlemi. 2) Metal, plâstik ve porselen gibi malzemelerin, dayanıklığının artırılması ve görünümlerinin güzelleştirilmesi için sert ve geçirimsiz bir metal katmanla sıvanması. Altın, gümüş, paslanmaz çelik, palladyum , bakır ve nikel kaplamalar, malzemenin kaplama maddesini içeren bir çözeltiye daldırılması yoluyla elde edilir. Kaplama maddesi malzemenin yüzeyine kimyasal ya da elektro kimyasal etkiyle tutunur. —>
Elektroliz, Galvanopasti (Elektrikli Kaplama), Elektriksiz Kaplama, Elektrolit.
Eşyaların süslenmesi amacıyla da yararlanılan kaplama işlemi, daha çok yumuşak malzemelerin dayanaklılığını artırmak ya da yenime (korozyona) karşı direncini artırmak amacıyla uygulanır.
KAPLAMA TAŞI, Mermer işletmeciliğinde ayrı bir taşıyıcı imalât önüne kaplanmak üzere ön ve yanlardan başka arkaları da işlenmiştaşlar. Kalınlığı, arkasındaki dolgu kalınlığından azdır.
KAPLAN GÖZÜ,—>
Kristalin kuars.
KAPLİN, —>
Kavrama.
KAPMA EKSKAVATÖR, 1) Tutucu kepçe ile (kazı yapan) çalışan kazı makinesi. 2) Grayferli ekskavatör.
KAPSÜL, Detonasyonu başlatmak için kullanılan patlayıcı madde (lokum) içerisine konan silindir biçiminde, içi duyarlı veya iki ayrı ecza maddesi ile doldurulmuşfitil veya elektrik akımı ile ateşlenerek patlamayı oluşturan ucu kapalı kovan. 2) Detonatör. Primer ecza, cıva fulminat gibi çok hassas bir patlayıcı maddeden; sekonder ecza ise tetril, nitropenta vb. brisanslı bir patlayıcı maddeden olur. Âdi ve elektrikli kapsül olmak üzere iki cinsi vardır. Elektrikli kapsülün de ayrıca; köprülü, aralıklı, saniyeli, milisaniyeli, gecikmeli (tavikli) kapsül olmak üzere kullanılacakları yere ve gayeye göre imâl edilen cinsleri bulunur. —>
Elektronik gecikmeli kapsül.
KAPSÜL PENSESİ, Fitilin kapsüle yerleştirilmesinden sonra kapsülün ucunu emniyetle sıkarak fitilin kapsül dışına çıkmasını sağlayan özel pense.
KARA ALTIN, —>
Petrol.
KARA BAKIR, Fazlaca demir ve diğer yabancı maddeler içeren ve % 6-20 Cu tenörlü oksitli bakır cevherinin ergitilmesi sonucu elde edilen; renginden dolayı isimlendirilmiş, ürün.
KARA BARUT, —>
Barut.
KARA FASİYESİ, —>
Fasiyes. Nehir alüvyonları, sel alüvyonları, göl, lagün ve buzul fasiyesi olarak teşekkül etmiştortul tabakalar.
KARA ELMAS, 1) Kayaçları delmek işinde kullanılan siyah elmas. (Boarts) (Karbonado). 2) Mecazi manâda maden kömürü.
KÂRA GEÇİŞ NOKTASI, 1) Gelir ve giderlerin birbirine eşit olduğu üretim hacmi noktası. 2) Değişken üretim faktörleri maliyetinde bir veya daha fazla alternatiflerin ekonomik oldukları nokta.
KARA KEHRİBAR, Siyah renkli, parlak, yoğun ve homojen bir linyit türü. İyi cila kabul ettiğinden yontularak ziynet eşyası yapımında kullanılır. —>
Oltutaşı.
KARAKOL, Asansör, vinç ve varagel başlarına, diplerine veya galerilere yapılan özel emniyet bariyeri (engeli).
KARAKTERİSTİK FOSİL, 1) Sadece belirli bir jeolojik devirde yaşadığı için, o fosilin içinde rastlandığı bir tabakanın yaşını tayin etmeye yarayan fosil türü. 2) —>
Kılavuz fosil.
KARALOKS, —>
Korund.
KARAT, 1) Elmasları (kıymetli taşları) tartmak için kullanılan ağırlık birimi (3 1/6 troygram yani 205 mg.) Uluslararası sistemde metrik karat ise; 200 mg’lik bir ağırlığı ifade eder. 2) Altın alaşımının sağlık derecesi. Saf altın 24 karat olarak kabul edilir. Goldsmith standardına göre 22 karat altın; 22 parça altın, 1 parça bakır ve 1parça gümüşten ibarettir. —>
Uluslararası Birimler Sistemine Dair Yönetmelik. Madde 38.
KARBON DİOKSİT (CO2), Renksiz, kokusuz, asidimsi lezzetli, havaya nazaran yoğunluğu 1,52 ve O°C ve 760 mm cıva basıncında yoğunluğu 1,9768 kg/m
3 olan zehirsiz, boğucu gaz madde. Havada % 3-4 oranında bulunması nefes almayı güçleştirir, % 5-6 dan fazla olursa şiddetli başağrısı, şuuru kaybetme ve ölüme yol açar. Taşkömürü ocaklarına verilen havada başlangıçta % 0,04 oranında olan CO
2, ocaktan dışarı atılan havada % 0,2-0,6 civarında olur.
Ocaklarda, CO
2 canlıların nefes alıp vermesi, ağaçların çürümesi, kömürlerin oksitlenmesi, yangınlar, kömür tozu veya grizu patlamaları, lağım atımları vb. nedenlerle oluşur. Ayrıca, jeolojik yapıdan dolayı arazide basınç altında bulunan CO
2' nin yeraltında çalışılan yere ani olarak püskürmesi (degajı) suretiyle de ocak havasına karışır. Parlak ve normal yanan bir lambanın alevi havadaki CO
2 % 3 civarında iken donuk ve kırmızımtrak bir renk alır, şûle kesik cızırtılı alçalışlar ve yükselişler gösterir. Lambanın şûlesi söndüğü halde o ortamda insan yaşayabilirse de yaşam için tehlikeli durum başlamışdemektir. CO
2 havadan ağır olduğu için galeri ve kuyuların alt seviyelerinde, kuytu ve kör bacalarda toplandığından bu gibi yerlerde CO
2 ‘i uzaklaştırmak için gerekli tedbirlerin alınması gerekir.
KARBON-IN PULP (CIP) YÖNTEMİ, Gümüşkonsantresinden (yaklaşık % 50-80 gümüşiçeren çökelti) gümüşelde etme yöntemlerinden biri. Pulp İçinde karbon şeklinde de ifade edilebilen bu yöntem, uygulama sayısının azlığı nedeniyle, siyanürleme kadar rağbet görmemiştir. CIP tekniği liç çözeltilerinden altın ve gümüşkazanımı için uygulanır. Liç çözeltilerinde iyonik hale geçmişolan gümüşü aktif karbonun bünyesine absorblanmasından ibarettir. Aktif karbon; odun, kömür, hindistan cevizi, fındık, ceviz kabuğundan üretilir. Aktif karbonun tane boyutu, pulp içindeki katı taneciklerden daha iri olmakta ve elekler vasıtasıyla pulptan ayrılmaktadır. Daha sonra; etanol, kostik soda ve sodyum siyanür içeren çözeltiye 90°C’lık ısı sağlanır. Aktif karbona alınan gümüşdesorbe edilir. Aktif karbona yüklenecek gümüşmiktarı; altın/gümüşoranına, cevher özelliklerine, liç çözelti tenörüne ve değerli metal iyonları miktarına bağlıdır.
KARBON MONOKSİT (CO), Kolay alevlenen, renksiz, kokusuz ve lezzetsiz, havaya nazaran yoğunluğu 0,97, O°C ve 760mm cıva basıncında 1m
3’ünün ağırlığı 1,250 kg olan, karbonlu maddelerin yüksek ısıda ve hava yani oksijen azlığı olan yerlerde veya bunların yavaşyanması dolayısıyle teşekkül eden yanıcı ve özellikle zehirleyici, kâfi derecede oksijen alabildiği takdirde CO
2 haline geçen gaz madde.
CO gazı havada % 15-28 oranında bulunduğu takdirde patlayıcı olup en tehlikeli oran % 20 dir. CO fazla ısı olan yerlerde daha az oranlarda olsa bile (500°C da %9 ve 600°C da % 7,5) patlayabilir.
Kömür madenlerinde, ocak, ayak, pano gibi yerlerde alınan hava nümunelerinde CO tesbit edilmesi buralarda yangın başlangıcının işareti olarak kabul edilir. Havadaki CO miktarı yangın nedeniyle kapatılan ocak kısımlarında baraj arkasından alınan hava numunelerinde CO oranı ölçülerek yangın durumu kontrol edilir. Alınan nümunede CO tesbit edilmemesi yangının söndüğünü ve barajın açılabileceğini gösterir.
CO zehirli olması nedeniyle çalışanların sağlığı bakımından havadaki oranı % 0,1-0,2 oranı bile insanı 15 dakika içinde rahatsız etmeyen bir kesiklik ve uyuklama hissi ile yavaşyavaştehlikeli bir duruma sokabilir.
KARBON SİYAHI , İhtiva ettikleri aromatik hidrokarbonların, yüzdesi oldukça yüksek organik bileşiklerin bir reaktörde kısmi yanmaları sonucunda oluşan madde. Lastik sanayiinde; oto lastiği, makine parçaları, kablo, taşıyıcı bantlar, hortum, topuk va taban lastiği imalinde, boya maddesi olarak vernik, plastik, matbaa mürekkebi, daktilo şeridi, karbon kağıdı imalinde kullanılır. Pelet ve dökme halde piyasaya sürülür. Bir petrokimya sanayii ürünü.
KARBORANDUM , Aşındırıcı madde olarak kullanılan silisyum karbürün (SiC) ticari adı. Bileşiminde silisli kum, kok kömürü ve testere talaşı bulunan karışımın elektrik fırınlarında ısıtılarak Si O
2+3C —>
C Si2+2CO reaksiyonuna tabi tutularak silikon karpit yani karborandum elde edilir. Moos sertliği 9,6 olup, elmas ve borkarbürden sonra, bilinen aşındırıcı maddeler içinde en sert olanıdır. Yapay zımpara taşı üretiminde, en sert madenlerin işlenmesinde, özellikle tungsten karbürlü aletlerin bilenmesinde kullanılır. Yapay bir kristal olan karborandum, 1881 yılında Amerikalı Acheson tarafından ilk defa üretilmiştir.
KARBONLA ABSORBLAMA YÖNTEMİ, —>
Siyanür liçi ile altın üretimi.
KARA TUMBA, 1) Bir panoda, panonun kılavuzlar ve başyukarılar sürülerek topuklara ayrılması ve topukların alınması şeklinde uygulanan işletme metodu. 2) Bir tür ilkel oda ve topuk yöntemi. —>
Tumba metodu.
KARBİT, Karbonun bir metal veya yarı metal ile yaptığı ikili bileşikler. Hafif metallerin karbitleri su etkisi ile metal hidroksit ve karbonlu hidrojen verir. —>
Karpit. Teknikte demir karbit (Fe
2C) bir demir cinsidir. Wolfram karbit tabii sertliği yüksek bir metaldir.
KARBONİZASYON, 1) Kömürün oksijensiz bir ortamda ısıtılarak, gaz, sıvı ve katı ürünlerine ayrılması işlemi. Karbonizasyon işlemi ile kimyasal hammaddeler de üretilebilir. Karbonizasyon işleminin şartları üretim amacına yönelik olarak belirlenir. Madencilikte bu işlem kok üretimi ve briketleme için yapılır. Karbonizasyon işleminde çıkılan son sıcaklık ürün yapısını etkiler. Sıvı ve katran çıkışı 300 °C civarında başlar ve 550-600 °C ‘de sona erer. Buna karşın gaz çıkışı 900-1000 °C’ ye kadar devam eder. Karbonizasyon sıcaklığı 600 °C’ye kadar olan işlemlere “düşük sıcaklık karbonizasyonu”; 900 °C’ ye kadar olan işlemlere “orta sıcaklık karbonizasyonu”; 900 °C’ den yüksek olan işlemlere ise “yüksek sıcaklık karbonizasyonu” denir. 2) Odunun sathi yakılması suretiyle dayanıklı hâle getirilmesi. Bu işlemle odunu meydana getiren hücrelerdeki çabuk bozulan yumurta akı maddeleri yokedilir. Böylece odunun (ahşabın) toprakta ve suda çürümesine engel olunur. 3) İçeceklerin karbondioksitle muamelesi yani karbondioksit-lenmesi işlemi.4) Bitki artıklarını ayıklamak, yani yapağı yünü didilmişhâle getirmek için onu sülfürik asitle muamele etmek, ardından yünü ölçülü yüksek sıcaklıkta kurutmak. Bu şekilde bitkisel kısımların selülözu kömürleştirilir ve tıklatmak ve vurmak suretiyle bu kısımlar ayrıştırılır. Bitkisel kısımlar, boya maddeleriyle boyanmadığı için karbonizasyon işlemi lûzumlu olmaktadır. —>
Piroliz. —>
Kok fabrikası. —>
Koklaşma
KARBOKSİMETİLSELÜLÖZ, —>
CMC.
KARBONADO, —>
Karaelmas.
KARBON ÇEVRİMİ, Atmosfer ve hidrosferde dioksit şeklinde bulunan karbonun çökelme ve özümleme olayları sonucu biyosfer ve litosferde depolanması ve bu karbondioksitin doğalgaz, metamorfizma, endüstri, çürüme ve solunum yolu ile tekrar atmosfere dönüşü.
KARBONLU SEDİMANLAR, İçerisinde bulunan karbon miktarına göre değişen ve çeşitli isimler alan sedimanter tabakalar.
KARBORANDUM, Aşındırıcı madde olarak kullanılan silisyum karbürün ticari adı. Silisli kum, kok kömürü ve testere talaşı elektrik fırınlarında ısıtılarak SiO
2+3C —> CSi
2+2CO reaksiyonuna tabi tutulur ve böylece silikon karpit yani karborandum elde edilir. Moos sertliği 9,6 olup, aşındırıcı olarak yaygın biçimde kullanılır. Elmas ve borkarbürden sonra, bilinen aşındırıcı maddeler arasında en sert olanıdır. Ateşe dayanıklıdır ve yüksek sıcaklıkta diğer seramiklerden daha kusursuz bir elektrik iletkenidir. Yapay zımpara taşı üretiminde, en sert madenlerin işlenmesinde, özellikle tungsten karbürlü aletlerin bilenmesinde kullanılır. Karborandum 1891 yılında Amerikalı Acheson tarafından ilk defa üretilmiştir.
KARBÜRATÖR, Patlamalı motorlarda akaryakıtın buhar durumuna gelip hava ile karıştığı cihaz.
KARDOKS YÖNTEMİ, Sıvı karbon dioksit doldurulmuşve bir ısıtma elemanı içeren çelik bir kovan içinde oluşturulan yüksek basınçlı karbondioksit gazının aniden boşaltılmasıyla sağlanan patlatma yöntemi.CO
2 gazının genleşmesi sonucu ortaya çıkan güçlü itme özelliği, kayacın bünyesindeki çatlaklara nüfuz ederek parçalanmalarını sağlar ve onları adeta serbest yüzeye doğru iter. Çelik kovandan ani olarak deşarj olan CO
2 gazı da bu sırada çevresini soğutur. Kardoks bir patlayıcı olarak kabul edilmediği için patlayıcı maddelerin tabi olduğu resmi işlem dışındadır. Parçalanmak istenen kütle, kardoks tüplerinin girebileceği çapta ve derinlikte delinir ve içine kardoks tüpleri yerleştirilir ve seri olarak bağlandıktan sonra manyeto ile ateşleme yapılır. Kardoks sistemi, yapacağı işin özelliklerine göre; özel alaşımlı diskin kalınlığına, tüpün tipine, boşalma basıncının, hacminin varyasyonuna göre adapte edilebilir. İşin özelliklerine göre çeşitli boy ve çapta kardoks tüpleri vardır, —>
Şekil.
KARGİR TAHKİMAT, İnşaat taşları ile yapılan tahkimat türü.
KARIŞIK BAĞLAMA, —>
Elektrikli kapsül.
KARIŞIK GAZ, —>
Kuvvet gazı, Jeneratör gazı.
KARIŞIK SARIMLI HALAT, Kordonları teşkil eden tellerin bir kordonda sağ sarımlı müteakip kordonda sol sarımlı olması durumundaki halat. —>
Çelik halat, Halat dolamı.
KARIŞTIRMA LİÇİ,—>
Bakır liçi.
KARIŞTIRICI, 1) Flotasyon işleminde hava habbeciklerinin oluşmasını kolaylaştırmak ve mineral çamurunda (şlam) sürekli ve muntazam bir karışım sağlamak için kullanılan mekanik düzen. 2) Sondaj çamurunu belirli kıvamda tutmak için çamur tulumbasının basma borusundan alınan çamuru çamur tankı veya havuzuna püskürten (tabanca) boru. 3) Genel anlamda bileşim, tane iriliği, nem gibi özellikleri bakımından heterojen olan taneli malın hacimsel olarak homojen hale getirilmesini sağlayan düzen.
KÂRLILIK, 1) Kârın kullanılan kapitale oranının % olarak ifadesi. Burada, kullanılan kapital olarak ana kapital ile yabancı kapitalin toplamı veya yalnız ana kapital dikkate alınır. 2) Bir kuruluşun bir hesap dönemindeki varlık artışının göstergesi.
KARMA DİSKORDANS, —>
Aykırı tabakalaşma.
KARNALİN, Ekseriya saydam, kırmızı veya kırmızımsı kahverengi tonlu bir —>
Kalsedon.
KARO, Ocakların çalışmalarında sürekliliği sağlamak için gerekli hizmetlerin görülmesine yarayan yer üstündeki kuyu binası, vinç binası, lavvar (eleme ve zenginleştirme) tesisleri, kuyu kulesi (şövalmanı), kompresör, vantilatör, direk harmanı, artık harmanı (hurdalık), lavvar suları arıtma tesisleri, enerji santralı ve buhar tesisleri, kömür ocaklarında kok fabrikası ile kömür siloları, yan ürün tesisleri, gaz deposu gibi yerüstü tesislerinin bulunduğu alan.
KARO ŞEFİ, Bölge, bölüm veya ocak karosunda amirleri tarafından gösterilen işi teknik, idari ve emniyet bakımından emir ve nizamlara uygun bir şekilde yürüten ve her üç vardiyadan mes’ul olan kimse.
KAROT, Yeraltında bulunan formasyonlar hakkında bilgi edinmek üzere geliştirilen özel delici uçlar (kronlar) yardımıyla sondaj yapılırken; doğal formasyondan kesilerek alınan silindirik numune.
KAROTİYER, Sondajda karot numune alıp yeryüzüne çıkarmaya yarayan, genellikle standardize edilmişveya özel dizaynlı çok çeşitli çap ve tipteki numune alıcıları. Tek tüplü, çift tüplü, vayrlayn, üç tüplü (denison), rijit veya hareketli iç tüplü vb. tipleri vardır. —>
Şekil.
KAROTİYER BAŞLIĞI, Sondajda karotiyerin tijlere bağlanmasını sağlayan ara parça.
KAROT SANDIĞI, Sondajda karot numunelerinin bir sistem dahilinde içine yerleştirildiği ve saklandığı sandık.
KAROT TUTUCUSU, 1) Sondajda karotun karotiyerden düşmesini önleyen parça. 2) Keçir. 3) Sekman.
KAROT VERİMİ, Sondajda bir manevrada elde edilen karot boyunun o manevrada takımın ilerlediği mesafeye oranının yüzde olarak ifadesi.
KARPİT, 1) Kalsiyum karbür (CaC
2) bileşiğine ticarette verilen ad. Karpitin su ile temasında oluşan kimyasal reaksiyonda asetilen gazı açığa çıkar. Bu özelliği nedeni ile karpit madencilikte veya diğer yerlerde aydınlatma amacı ile karpit lambalarında, sanayide de oksijen kaynağı işlerinde kullanılır. 2) Karpittaşı.
KARPİT LÂMBASI, İçerisinde bulunan karpit (CaC
2) ve suyun kimyasal reaksiyonu sonucunda çıkan asetilen gazının yakılması ve böylece ışık vermesi esasına dayanan aydınlatma aracı. Karpit lâmbası alevi açıkta olduğundan, patlama tehlikesi olan yerlerde kullanılmaz.
Karpit lambasının vardiyada karpit tüketimi 250 gr. civarındadır. Lambanın üst kısmına su, alt kısmına da karpit doldurulur. Üst kısımdaki su bir kelebek vida ile ayarlanmak suretiyle alt kısımdaki karpit üzerine damlatılır. Alevin ışığından daha fazla yararlanmak için lambaya bir de iç bükey metal reflektör de takılabilir. Asetilenin çıktığı meme tıkanırsa lamba söner; daha sonra tıkalı meme fırça ila açılır. —>
Şekil.
KARST VE KARSTLAŞMA, Poröz, çözünebilir ve kalınlığı fazla kayaçlar (bilhassa kireç taşları) içinde, bunlar boyunca veya derine doğru hareket eden meteorik sularla daha az olarak çökel havzalardan türeyen ılık ve sıcak suların; derin yerleşimli mağmatik bir kaynakla ilişkili sıcak sıvıların oluşturdukları, çözünme, aşınma ve çökme ile oluşan erime yapıları. Genel olarak “Karstlaşma” bir olayı, “Karst” ise bu olay sonucunda ortaya çıkan yapıları anlatır. Karst sözcüğü Yugoslav dilinde kras ve İtalyan dilinde Carso sözcüklerinin Almanca’sıdır.
KARŞI AĞIRLIK,—>
Kontrupua.
KARŞI GALERİ, Galeri açmada iki yönden ilerleme yapıldığı zaman, birine göre diğerinin aldığı isim.
KARTİYE, Bir veya birkaç üretim ünitesinden oluşan ocak kısmı. —>
Kat.
KARTİYE RANDIMANI, Kartiyede yapılan üretimin; kartiyede üretim için yapılan işçi yevmiyesi sayısına bölümü ile elde edilen kg/yev veya t/yev değer.
KARTUŞ, 1) Silindir şeklinde hazırlanmışkağıt ambalajlı patlayıcı madde. Dinamit kartuşlarına dinamit lokumu da denir. 2) —>
Lokum (Dinamit lokumu).
KASNAK, Makinelerde birbirine paralel millerden dönme hareketinin birinden diğerine geçmesini sağlayan kayışların takıldığı çember. Hareket alan kasnakla hareket veren kasnak aynı yönde dönecekse, kayışdüz takılır, aksi yönde döndürülecekse çapraz takılır. Hareket alan ve hareket veren kasnaklar arasında, çap ve devir sayıları bakımından;
D1 m2
------- = ------- bağlantısı vardır.
D2 m1
KASÜR, Yeraltı ve yerüstünde görülen arazi çatlakları.
KAŞIK, Elle delinen lağım deliklerinde delik içinde meydana gelen tozu çıkarmak için kullanılan kepçe biçiminde bakırdan yapılmış(barutçu çubuğu) yardımcı alet (lağım kaşığı).
KAT , 1) Maden ocaklarında üretim yapmaya esas teşkil edecek şekilde belirlenen ana üretim seviyeleri. 2) Üretilen madenin ana ihraç sistemine taşınması ve havalandırma için maden yatağını yatay olarak bölümlere ayırmak üzere sürülen galerilerin tümünü içine alan, yatay düzlem. 3) Kömür madenciliğinde bir maden ocağının birkaç kartiyesinden oluşan kısmı.
KAT AĞZI, Galerilerin kuyu ile birleştiği yani insan, malzeme, cevher veya kömür naklinde yatay nakliyat sistemi ile dikey nakliyat sisteminin kesiştiği yer
KATAR, 1) Lokomotif ile vagonların oluşturdukları (demiryolu katarı) dizi. 2) Taşıt dizisi. 3) Yük treni.
KATILAMA, Metal malzemelerin yenime (korozyon) karşı dayanıklılığını ve başka fiziksel özelliklerini geliştirmek amacıyla uygulanan yüzey işlemi. Malzemenin katılanacak bölgesi, katılama maddesini içeren bir katı, sıvı ya da gaz ortamda, yüksek sıcaklıklara kadar ısıtılır. Yüzeyinden içeri doğru katılanan malzemenin bu bölümünde yeni bir alaşım oluşur. Sanayide uygulanan başlıca katılama yöntemleri, çeliğin karbürlenmesi (karbon emdirme); demirli ve demir dışı metallerin kalorizasyonu (alüminyum emdirme); nikel, kobalt ya da vanadyum temelli alaşımların korunmasına ya da tuğlamsı metallerin çok yüksek sıcaklıklarda yükseltgenmesini önlemeye yönelik seramik kaplamadır. —>
Sementasyon.
KATİNGS, —>
Kırıntı (cuttings).
KAT’İ PROJE, —>
Proje.
KAT LAĞIMI, Bir maden ocağında ana üretim katını teşkil etmek ve maden yatakları veya kömür damarlarını kesmek için sürülen ve ana nakliyat kuyusuna bağlı olan ana lağım (galeri). Ara katlarda tali kuyularla pano arasında irtibatı sağlamak için sürülen lağımlara (galerilere) ise ara kat lağımı denir. —>
Ocak (2).
KATLANMA, 1) Teşekkül eden bir antiklinalın bir tarafa devrilmesi ile meydana gelen kıvrılma. 2) Nap.
KATMAN, —>
Tabaka.
KATOT BAKIRI, Normal olarak takriben 3ft x 3ft, bazan da daha genişolabilen; kalınlığı 0,5- 7/8 inç ve ağırlığı 350 libreyi bulan düz bakır levha. Katot bakırı elektrolitik bakır elde etme işleminin ürünü olup, olduğu gibi veya eritildikten sonra filmaşin, külçe veya sürekli döküm işleminden sonra piyasaya tel olarak sürülür.
KATRAK TEZGAHI, 4 ucu mafsal tertibatı sebebiyle ileri geri hareket edebilen ve yukarıdan aşağıya doğru ve dişli miller vasıtası ile muayyen bir süratle otomatik olarak inebilen, lamaları dikine ve iki ucundan sıkıca gerdirilmişbir çerçeve şaseden ve lamalara daimi olarak su ve kum verebilecek tertibat ve depodan, şaseye muayyen sayıda ileri geri hareketi verdiren bir motor ile biçilmesi arzu edilen bloklar sıkıca üzerine yerleştirilmiş, ray üzerinde hareket edebilecek şekilde imal edilmiştekerlekli bir vagonet şasesinden oluşan makine.
KATRAN, Organik maddelerin kuru damıtılması ile elde edilen ürün. Sıvı yağ kıvamında, koyu kahverengiden siyaha kadar değişen renkte, ağır is kokulu, suda erimeyen bir akıcı madde olup, bitkilerden elde edilenine bitki katranı, maden kömürlerinden elde edilenlerine de maden kömürü katranı adı verilir.
KAVKILI BREŞ, Deniz hayvanlarının kabukları ile birlikte teşekkül etmişgreli breş.
KAVLAK, Maden ocaklarında atımdan sonra meydana gelen çatlaklar veya diğer yerlerde herhangi bir nedenle oluşan kılcal çatlakların zamanla büyümesi suretiyle ana kayaçtan ayrılıp askıda kalan ve tehlike yaratan, tıklatıldığında kof ses çıkaran taşveya cevher parçaları veya blokları.
KAVLAKÇI, Süngü yardımıyla kavlakları söküp düşüren kişi.
KAVLAK DÜŞÜRME, Ateşlemeden sonra veya vardiya başında tavanda, alında ve yanlarda bulunan gevşek kısımların (kavlaklar) düşürülerek, işyerinin emniyete alınması işlemi.
KAVRAMA, 1) Vagonları birbirine otomatik bağlama düzeni. —>
Kanca. 2) Boruları birbirine bağlayan düzen. 3) Bir motorun milinin hareketini başka bir mile aktarma veya aynı eksende dönen iki mili birbirine bağlama düzenleri. 4) Taşıt araçlarındaki debriyaj. 5) Kaplin.
KAVŞAK, İki galerinin kesişme yeri. İki galerinin kesişme durumuna göre tahkimat şekli özel olarak imal edilerek ilerleme sırasında yerine yerleştirilir.
KAVURMA, Bir metali veya bileşiklerini oksijen, su buharı, C ve S veya Cl ile birlikte erime meydana getirmeden veya erime başlangıcında bir suhunete kadar ısıtılarak bünyesinde bir değişiklik meydana getirmek ve bu surette metal veya bileşiklerinin bir kısmını uçucu bir madde halinde uzaklaştırma işlemi.
KAYA KRİSTALİ, —>
Kuars (SiO2), Neceftaşı.
KAYATUZU, Jeolojik devirlerde lagünlerin, özel durumlarda, buharlaşması sonunda oluşan, saf halde renksiz fakat yataklardan birçoğu gri, sarı, kırmızı ve hatta mavi yeşil renklerinde olabilen bir hammadde. Tabaka halinde yığılmışveya marnlar arasına katılmışolarak bulunur. Türkiye de önemli kayatuzu yatakları Çankırı Sekili, Tepesidelik, Gülşehir (İç Anadolu) ve Tuzluca, Kağızman (Doğu Anadolu)’da bulunur.
KAYAÇ, 1) Yerkabuğunu teşkil eden, herhangi bir şekilde birbirleriyle bağlantılı, büyük kütlesel ve oldukça muntazam, sağlam iç yapısı bulunan, bir veya birkaç mineralin bünyesinde sistemli bir şekilde dağılımı sağlanmışve herzaman isbatı mümkün olamayan bir bütünlük arzeden oluşum.
2) Genel olarak cevher veya kömürden başka yerkabuğunu oluşturan madde topluluğu 3) Taş. Kayaçlar genelikle oluşumlarında etkili olan sürelere bağlı olarak başlıca üç sınıfa ayrılır. Bunlar a) Magma olarak adlandırılan erimişmaddenin katılaşması ile oluşan korkayaçlar. b) Daha önceden var olan kayaçlardan ayrılan parçalardan ya da eriyiklerden çökelen maddelerden oluşan tortul kayaçlar. c) Korkayaçların ve tortul kayaçların mineral bileşimlerinin, dokularının ve iç yapılarının çeşitli koşullar yüzünden değişmesi ile oluşan başkalaşım kayaçları.
Bu üç sınıfa giren kayaçlar ayrıca, en başta kimyasal, mineralojik ve yapısal özellikleri olmak üzere değişik etkenlere bağlı olarak çok sayıda alt gruba ve tipe ayrılır.
KAYAÇBİLİM, —>
Petrografi. Taşbilim.
KAYAÇ KRİSTALİ,—>
Neceftaşı.
KAYA MEKANİĞİ, Çeşitli etkiler altında bulunan kayaçların madde ve kütle olarak davranışlarını teorik ve uygulamalı olarak inceleyen bilim dalı. Kaya mekaniği, genel mekaniğin bir dalı olup, kayaların fiziksel ortamdaki kuvvet alanlarına tepkisini inceler.
KAYAÇ ŞAPI,—>
Şap.
KAYDIRMA, Uzun ayak sistemine göre üretim yapan bir üretim yerinde ayak ilerledikçe taşıma ve üretim donatımının komple olarak alına itilmesi. —>
Kazı rendesi.
KAYIŞ, 1) Dar ve uzun kösele dilimi. 2) Kasnaklar vasıtası ile iki paralel milin birinden diğerine hareketi nakletmekte kullanılan lastik, kösele vb. maddelerden yapılan eleman.
KAYIT, 1) Maden kuyularında kafesin öngörülen doğrultusunu muhafaza etmesine ve kuyu içinde yalpalanmadan hareket etmesine yarayan ağaç, ray, profil, çelit halat vb. malzemeden yapılan kılavuz. Kafes halatının kopması halinde, paraşüt tabir edilen emniyet mekanizması kafesin kayıtlara tutunarak durmasını sağlar. 2) Gayt. 3) Gidaj. 4) Kuyu kılavuzu.
KAYMA AÇISI, Yığılmışmalzemenin kendini taşıyamayarak kaymaya başladığı eğik düzlemin yatayla yaptığı açı değeri. Kayma açısı, denge açısından biraz daha büyüktür.
KAYMA ŞEKLİNDE HEYELÂN, Bir yerden başlayarak, bir yüzeye yayılma şeklinde devam eden ve âni olmayan heyelân türü. —>
Heyelân, Devrilme şeklinde kayma.
KAYMAKTAŞI, Rengi kar gibi beyaz olan, yarı saydam sıkı yapılı bir jips türü. Minerolojide albatr adını alır. Buna sumermeri de denir.
KAYNAÇTAŞI, —>
Geyzerit.
KAYNAK, Maden yataklarının belirlenmesi bakımından uzun vadeli bir kavram. Kaynak yerkabuğunda doğal halde bulunan ve ekonomik işletilebilirliği, günün koşullarında veya ileride mümkün görülen; katı, sıvı veya gaz konsantrasyonları. Ancak kaynağın rezerv terimi ile ifade edilen bölümünün dışında kalan kısmı da potansiyel ve varlığı henüz tesbit edilememişkaynaklar olmak üzere iki ayrı bölümde ele alınır. Böylece; Kaynak = Rezerv + Potansiyel + Tesbit edilmemişkısım şeklinde gösterilir. Az da olsa belirli bir derinliğe kadar varlığı kabul edilen maden kütlesinin sadece jeolojik hipotezlere dayanarak daha derinlere doğru ekstrapolasyonu sonucu varlığı ümit edilen maden miktarını ifade için “Perspektif” deyimi de kullanılır. —>
Şekil.
KAYTAN VİDA, —>
Yuvarlak dişprofilli vida.
KAZA, 1) Kasıt sözkonusu olmaksızın, beklenmedik ve sonucu, arzu edilmeyen bir olayın ortaya çıkardığı zararla ifade edilebilen her durum. Belirli bir zarar ve yaralanmaya sebep olan her olay, genel anlamda bir kaza olmakla beraber, her zaman işkazası olarak nitelendirilemez. 2) Beklenmedik bir çabuklukla bir zararı doğuran bütün sebepler kompleksi. Diğer bir ifadeyle kısa bir süre içinde çalışanı arızaya uğratan bir olay.
KAZA BİLDİRİ KAĞIDI, Kazaya uğrayan işçinin kaza sonucu durumunu bildiren resmi kayıt.
KAZI, Cevherin veya kömürün, oluştuğu ortamdan, el veya yardımcı bir araç ile kazılarak çıkarılması. —>
Hafriyat.
KAZI KESİTİ, 1) Bir plana bağlı olarak yapılan atım sonucunda hasıl olan ve tahkimat yerleştirilmeden önce beliren galeri kesiti. 2) Brüt kesit.
KAZI MALİYETİ, Cevherin, kömürün veya kayacın kazısı sırasında m3 veya ton başına düşen harcama.
KAZI RANDIMANI, Kazılan maden miktarının kazı için yapılan işçi yevmiyesi adedine bölümü ile bulunan (kg/yev veya t/yev) üretim miktarı.
KAZI RENDESİ, 1) Uzun ayakta kömür üretiminde kullanılan bir tür rendeye benzeyen gereç. Bu gereç kömür damarına 5-8 cm kadar girerek yonga gibi kömür söker ve yandaki taşıma aracı üzerine düşürür. 2) Kömür sabanı. 3) Hobel. 4) Pulluk. 5) Saban —>
İtme pistonu.
KAZI SINIFI, Kömür işletmesinde kazı işlerinde çalışan kazmacı, bacacı, kazmacı yedeği vb. işçileri kapsayan grup.
KAZI YÖNÜ, Hangi işletme metodu olursa olsun; madenin kazısı sırasında uygulanan kazı sisteminin ayak içindeki ilerleme yönü. —>
İşletme yönü. Kapalı işletme.
KAZI YÜKSEKLİĞİ, Açık işletmelerde kazı yapan işmakinesinin ulaşabileceği azami yükseklik. Kazı yüksekliği, basamak yüksekliğinden biraz küçük olup, ulaşılamayan kısmın kendi ağırlığıyla ve tehlike oluşturmayacak şekilde düşeceği dikkate alınır. —>
Basamak yüksekliği.
KAZMA, 1) Madenin örtü tabakasını veya yantaşını kazıp kaldırmak, düzeltmek gibi işlerde kullanılan ağaç saplı demir veya çelikten imal edilen araç. Bunlar kullandırılacakları işe göre çeşitli şekillerde imal edilir. Kömür-, taş-, demiryolu kazması diye isimlendirilir. 2) Kazı yapma işi.
KAZMACI, 1) Yeraltı maden ocaklarında kazı yapılan alında kazma veya havalı tabanca ile kazı yapıp kömür, maden cevheri ve diğer katı mineralleri çıkarıp açtığı boşluğun tahkimatını yapan (kişi) usta. 2) Kazmacı ustası.
KAZMACI RANDIMANI, —>
Randıman.
KAZMACI USTASI, —>
Kazmacı.
KAZMACI YEDEĞİ, Kazmacı yardımcısı, kalfa.
KAZMA KÜPÜSÜ, Kömür kazısında veya lağımlarda kullanılan özel tipteki kazmanın çekiç veya balyos gibi kullanılan dip kısmı.
KEÇE, —>
Salmastra.
KEÇİR, —>
Karot tutucusu.
KEDİ GÖZÜ, —>
Kristalin kuars.
KEHRİBAR, (Kelibar) Kırılabilen, hemen hemen saydam, soluk sarı renkte, sert gibi fiziksel özellikleri havi, soyu tükenmişbir çam ağacında bulunan “ süksinit asit” içeren fosilleşmişreçine. Kehribar sürtülünce hafif maddeleri çeker ve Yunanca adı “elektron” olduğu için, buradan” elektrik” kelimesi türetilmiştir. Kehribar eski çağlarda yaşayan sinek ve böcekleri de bünyesinde fosilleştirmişolabilir. Duman ve aromatik kokular çıkararak yanar.
KEK, 1) Kuyu cidarı yakınında bulunan sondaj çamurunun basınç etkisi ile suyu kısmen kaybederek kuyu cidarında muayyen kalınlıkta çökmesinden hasıl olan ve kuyu cidarını koruyan bentonit tabakası. 2) Cevher hazırlama tesislerinde filtrede yapılan süzme sonucu filtre yüzeyinde toplanan katı madde. 3) Pasta.
KELEBE, 1) Kattan kata yan taş, cevher veya kömür içinde aşağıdan yukarıya doğru dik olarak açılan (sürülen) başyukarı. Kelebe maden, malzeme ve insan inişçıkışı için ayrı ayrı sürüldüğü gibi, tek kelebe çok amaçlı olarak da düzenlenebilir. 2) Dikbaşyukarı. 3) Bür.
KELEBEK SOMUN, Kolayca çevrilebilmesi için kanat biçiminde iki küçük çıkıntısı bulunan somun.
KELLY, Rotari tablası sistemi ile çalışan makinelerde, rotari hareketini tijlere ileten ve tije benzeyen kare, altıgen, yivli-silindirik kesitli özel takım.
KEMER, 1) Lağım, tünel, geçit, köprü gözü, kapı, pencere gibi açmaların oyuğu aşağı bakan yay biçimindeki üst eşiği. Bunların şekli yarım daire, sivri, sepet kulpu veya daire parçası şeklinde ve taş, tuğla, beton vb. yapı malzemleri kullanılarak yapıldığı gibi sağlam arazide tavana hemen kavis şekli verilerek de galeri açılır. 2) Bele bir kez dolanıp toka ile tutturulan sert kayışve keten örgüden yapılan bel bağı. Tehlikeli yerlerde, kulelerde ve kuyularda çalışan işçilerin emniyetle çalışmalarını sağlamak için çalışma sırasında kancalı zincir veya halatla teçhiz edilmişkemere de emniyet kemeri denir.
KEMİK, Mermer içindeki dolomit damarları.
KENARLIK PLAK, Mermer işletmeciliğinde plâkların muayyen şekil ve ölçülere göre, kenarlarının kesilmişhali.
KENET YUVASI, Mermer işletmeciliğinde madenî kenetlerin taşa tesbiti için açılan yuvalar. —>
Madeni kenet.
KENEVİR HALAT, Kendir denilen bitkinin sapındaki liflerden imal edilmişhalat.
KEPÇE, Draglayn, ekskavatör, yükleyici (loder) gibi kazı ve yükleme makinelerinin toprak veya cevher kazmada ve yüklemede kullanılan belli hacimdeki kesici küreği.
KEPÇELİ BAGER, Kazma ve yükleme işi yapan ağır işmakinesi. Kazma işi bir kepçe vasıtasıyla yapılır. Kepçe dip kapağının açılması ile malzeme -genellikle kamyona- boşaltılır. Kepçeli bagerler çalışılan zemin düzleminin üstünde durur; karşılarındaki malzemeyi çıkarır.
KEPÇELİ TARAK DUBASI, —>
Tarak Gemisi.
KERESTE, 1) Tomrukların boyuna biçilmesi ile elde edilen marangozluk ve inşaat malzemesi. 2) Yapı ve doğrama işlerinde kullanılan kadran ve tahtaların her çeşidi.
KERNİT (Na2 B4 O7. 4 H2O), Doğada renksiz, saydam uzunlamasına iğne şeklinde küme kristaller halinde bulunan bir bor minerali. Atmosferik koşullarda tinkalkoni-te dönüşür. Sertliği 3, özgül ağırlığı 1,95 gr/cm3 ve B2O3içeriği % 51 dir. Soğuk suda çözünür. Kırka’da tinkal (Na-borat) kütlesinin alt kısımlarında rastlanmıştır. Dünyada ise Arjantin ve ABD’de bulunur. 2) Razorit.
KERTİ, 1) Küçük atımlı fay. 2) Basamak.
KESENE, —>
Götürü işanlaşması.
KESİT, 1) —>
Profil. 2) Makta. 3) Bir cismin veya arazi parçasının incelenebilmesi için kesilmesi halinde ortaya çıkan kesinti yüzeyi. Arazinin kesitine jeolojik kesit, yolların meyil durumlarını göstermek üzere yapılan kesitlere demiryolu, karayolu kesiti vb., arazinin topoğrafik durumunu göstermek üzere yapılan kesite topoğrafik kesit denir. Kesit, yatay-, meyilli-, veya faydalı olacak her istikamette yapılabilir.
KESKER, Çakmak taşı diye isimlendirilen amorf kuars.
KESKİ, 1) Bir tarafı keskin olarak yapılan büyük çekiç. 2) Bir tarafı büyük tornavida ağzı biçiminde ve bir tarafından darbe yapılabilecek şekilde düzlenmişyuvarlak veya çokgen kesitli çubuk. 3) Mermer işletmeciliğinde kullanılan, ucu yassı fakat keskin olmayan kalem .
KESKİN VARYOZ, —>
Varyos.
KESME, 1) Kömür tabakaları içinde, kömürün teşekkülü sırasında çökelmiş, bant halinde bulunan sert veya yumuşak şist tabakaları. 2) Arakesme. 3) Lavvarda kömürden ayrılan şist.
KESME HIZI, Sondaj işlemlerinde; bir dakika içerisinde sağlanan ilerlemenin metre ile ifade edilen (m/dk) ve sondaj kronlarının birbirleriyle karşılaştırılmasını sağlayan hız kavramı. Kesme hızı, formasyon şartlarına olduğu kadar seçilen matkap cinsi, çap, baskı ve devir sayısına (d/dk) göre değişir.
KESME KÖMÜR, —>
Mikst.
KESME ŞİST, —>
Killi şist. Kömürlü şist.
KESME TAŞ, Mermer işletmeciliğinde, bütün yüzleri ön, arka, alt ve üst yanları ince yonu olarak işlenmiştaşlar.
KESON, Su altında sürdürülen yapı çalışmalarında veya yumuşak zeminlerde temel atmakta kullanılan kasa. Kesonlar genel olarak metal veya betonarme olarak prizma yada silindir şeklinde, uzunlukları ise kullanılacakları yerin şartlar
Güncellenme Tarihi: 2018-06-29 12:31:11